Hafıza-i Beşer | Pablo Neruda doğdu
"Yaşama bakış açısı ve güçlü dik duruşu ile başta Şili halkı olmak üzere dünya halkları için de önemli bir temsiliyeti olan Pablo Neruda, başta Şili olmak üzere dünya üzerinde var olan faşizme ve emperyalizme karşı durmuştur."
Kalemini emekçi halkının hizmetine sunan, ‘Lenin Barış Ödülü’ ve ‘Nobel Edebiyat Ödülü’ sahibi komünist şair Pablo Neruda, 12 Temmuz 1904’te Şili’de dünyaya geldi.
Asıl adı (Doğum adı) Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto olan ama halk arasında bilinen ismiyle Pablo Neruda, demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 13 yaşında yazı yazma girişimine başlayan Neruda, “La Mañana” adlı bir gazetede çalışmaya başladı. Pablo Neruda ismi ile okuyucularıyla buluşması 1920’de “Selva Austral” adlı bir edebiyat dergisinde çalışmaya başlaması ile olacaktı. Bu takma adını Çek şair Jan Neruda’dan esinlenen yazar, daha sonra Pablo Neruda adını resmi adı olarak da kullanmaya başladı. İlk kitabını 1923’te Crepusculario adlı ismi ile çıkaran yazar, sonraki yıl dünyaya ismini tanıtacağı ” Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı” adlı eserini yayımladı. Edebi yaşamının yanında akademik yaşamına da önem veren Neruda, Şili Üniversitesi’nde pedagoji eğitimi aldı.
1927-1935 yılları arasında hükümet elçisi olarak, Burma, Seylan, Java, Singapur, Buenos Aires, Barselona ve Madrid’te görev yapan Neruda, bu dönemde “Residencia en la tierra” adlı şiir kitabını oluşturdu. Neruda için dönüm noktasını İspanya İç Savaşı ve García Lorca’nın ölümü oluşturmuştur. İspanya sonrasında da Fransa’da Cumhuriyetçi hareketin içerisinde yer alan Neruda’nın, bu dönemde kaleme aldığı “Kalbimdeki İspanya” adlı eseri İspanya İç Savaş sırasında ön cephede çarpışan Cumhuriyetçi tugaylar tarafından dilden dile okundu.
Şili’ye dönerek 1945’te senatör seçildi, akabinde Şili Komünist Partisi’ne katıldı. 1947’de dönemin Şili Başkanı González Videla’nın grevdeki madencilere yönelik olarak uyguladığı baskıcı politikalarına karşı geldiği için ülkesinde 2 yıl boyunca kaçak yaşadı, kaçak yaşadığı bu 2 yıl boyunca politik faaliyetlerini sürdürdü. 1949 yılında yurt dışına çıkan Neruda, 1952’ye kadar çeşitli ülkelerde politik ve edebi faaliyetlerini sürdürmeye devam etti. Neruda’nın 1954’te kaleme aldığı “Las uvas y el viento” adlı eseri, sürgün/kaçak yıllarındaki koşullarını anlamak açısından önem arz etmektedir.
Yaşama bakış açısı ve güçlü dik duruşu ile başta Şili halkı olmak üzere dünya halkları için de önemli bir temsiliyeti olan Pablo Neruda, başta Şili olmak üzere dünya üzerinde var olan faşizme ve emperyalizme karşı durmuştur. 1970 yılında Şili başkanlığına aday gösterilen Neruda, daha sonrasında başkan seçilen Salvador Allende’yi desteklemiştir. Allende seçilince Neruda, Şili’nin Fransa elçisi olarak görevlendirilmiştir. Ancak sağlık sorunları nedeni ile 1972’te elçilik görevinden ayrılarak Şili’ye dönmüştür.
Pablo Neruda,, Nâzım Hikmet adına Barış Ödülü almıştır. Bir kongrede Nazım Hikmet ile ilgili ‘Onun (Nazım Hikmet’in) yanında biz şair bile olamayız’ diyerek Nazım Hikmet’e sevgisini dile getirmiştir.
1973 yılında Şili’de sosyalist Salvador Allende’nin iktidarını faşist bir darbe ile deviren diktatör Pinochet’in darbesinden 12 gün sonra hayatını kaybeden Neruda’nın, dönemin yetkilileri tarafından resmi ölüm şekli “prostat kanseri” olduğu açıklanmıştır. Ancak Pablo Neruda’nın eski şoförü Manuel Araya, şairin gizli servis tarafından zehirlendiğini açıklamıştı. İlerleyen zamanlarda yapılan inceleme sonucunda Neruda’nın kanser nedeni ile ölmediği uzmanlar tarafından açıklandı. Bu açıklama sonrası Şili Hükümeti, 2015 yılı Kasım ayında yapılan bilgilendirme neticesinde Neruda’nın ölümünün doğal yollardan olmayabileceğini kabul etti.
Cenazesinin kitlesel bir şekilde kaldırılması, Faşist Pinochet cuntası tarafından yasaklanmış olsa da sokağa çıkma yasağını tanımayan binlerce kişi cenazeye katılmıştır.