Neşe Deniz Babacan
Hiranur Vakfı’nda yaşanan 6 yaşında evlilik ve çocuk istismarı gündeminin ayyuka çıkması ile birlikte Türkiye’de tarikatlar gerçeği ve laiklik gündemi bir kere daha tüm siyasal öznelerin gündemine girmiş bulunmaktadır. HDP’nin geçmişinden bugüne kadar laiklik başlığı üzerinden verdiği sınav ise dikkate alınması gereken bir başlık olarak mercek altına alınmayı gerektirmektedir.
KÜRT SİYASİ HAREKETİ VE LAİKLİK
Kürt siyasi hareketinin geçmişinden bugüne bakıldığında laiklik başlığına ulusal kurtuluş mücadelesinin içerisinde yer verdiği görülmektedir. En saf haliyle ve 12 Eylül öncesi pozisyonuna bakıldığında özellikle hareketin lideri Abdullah Öcalan’ın değerlendirmeleri ve PKK’nin ilk dönem yaklaşımlarında, hareketin görece radikal bir laiklik savunusu içerisinde olduğu görülmektedir. Bu durumun oluşmasında özellikle 12 Eylül öncesinde ve sonrasında Sovyetler Birliği’nin var olduğu dönemi kapsayacak şekilde sosyalist ideolojinin etkisini hesaba katmak gerekmektedir. Ancak bunlarla birlikte, bu söylemin merkeze alınmasında ve Kürt halkına dönük seküler bir yaşam arayışının propaganda edilmesinde temel faktörlerden bir tanesinin özellikle Kürt yoksullarının yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki tarikatların, dini oluşumların varlığı ile yürütülen rekabet ilişkisi olduğunu ifade etmek önem taşımaktadır.
Kürt siyasi hareketi laiklik başlığında ideolojisi ile siyasetini biçimlendirmesinde öncelikle 1990’lı yıllarda, devamında ise AKP iktidarı döneminde iki dönüşüm geçirmiş ve bugünkü verili pozisyonuna yerleşmiştir.
Buradaki kritik halkaları saymak gerekirse şunları ifade etmek önem taşır.
HDP’NİN LAİKLİKLE SINAVI
Gelinen noktada Kürt siyasi hareketinin ve dolayısıyla HDP’nin siyasal İslâmcı çizgiye kaydığını iddia etmek ve bu anlamıyla AKP eliyle kurulan yeni rejimin ana aktörlerinden bir tanesine dönüştüğünü ifade etmek abartı bir değerlendirme olacaktır kuşkusuz. Ancak bununla birlikte, HDP liberal ideoloji ile harmanlandıkça bugün geldiği noktanın iyi ihtimalle “özgürlükçü laiklik” bağlamında değerlendirilmesi yerinde olur.
Bu anlamıyla, HDP’nin laikliğin önemine vurgu yapıyor olması ile güncel siyasette laikliği geri çeken siyasal açılımlara imza atıyor olması çelişkili gibi görünmekle birlikte yukarıda bahsettiğimiz pragmatizmin ürünü olduğunun bilinmesi gerekir. AKP ile çözüm süreci yürütüldüğü zamanlarda laiklik mücadelesinin geri çekildiği ve ulusal bağlamda “dini ittifaklar ya da açılımlara” yer verilmesinin meşru sayıldığı örnekler HDP’nin siyasetinde yer bulmuştur. AKP ile ihtilaflı düşülen zamanlarda ise laikliğin söylemsel düzeyde hatırlanıyor olması, yeni rejimin karakteri itibariyle ayakları havada kalan bir başlığa dönüşmektedir. Yeni rejim açısından laiklik mücadelesinin sulandırılması önemli bir başlıktır ve özellikle AKP tarafından kendi muhaliflerinin “özgürlükçü laiklik” kapsamında kalmaları da kritik bir önemdedir. Hal böyle olunca laiklik adına tarikatlara özgürlük demek de, siyasal alanda İslâmik açılımların gündeme getirilmesi de meşru sayılabilmektedir. CHP tarafından gündeme getirilen helalleşme ve türban açılımlarını bu kapsamda ele almak mümkün olacağı gibi HDP’nin bir dizi açılımını da bu bağlamda değerlendirmek isabet olur.
O açıdan bazı siyasal pratikleri hatırlamakta fayda bulunmaktadır.
Bugün AKP saflarında Kürt sorunu adına bolca konuşan eski milletvekili Mehmet Metiner’in geçmişte HADEP’ten çıkarak bu noktalara gelmesi gibi, şeriatçı kimliğiyle bilinen Altan Tan, Hüda Kaya, Ayhan Bilgen gibi İslâmcı öznelerin HDP’den milletvekili olarak seçilmesi HDP’nin Türkiyelileşme söylemi adı altında ve çözüm sürecinde vermek istediği mesajlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkmıştır. 2014 yılında HDP’nin ittifakları arasında yer alan Kürdistan İslâmi Hareketi (Azadî) de İslâmcı kimliğiyle bilinmektedir ve hareketin temsilcisi olan Adem Özcaner HDP saflarından Van milletvekili seçilmiştir. Azadî hareketinin adı HDP’nin 2023 seçimleri için önüne koyduğu ittifaklar zinciri içerisinde yer almaktadır.
Abdullah Öcalan’ın önerisiyle gündeme gelen ve 2014 yılında toplanan Demokratik İslâm Kongresi ise bu noktaya kadar yazdıklarımızın en temel ifadesi olarak ortaya çıkmıştır. Dönemin HDP Grup Başkanvekili İdris Balüken tarafından okunan Abdullah Öcalan’ın kongre açılış mesajının “Mümin kardeşlerim” diyerek başlaması ve Kongre’nin Kürt siyasi hareketini “dini-laik ekseninin” dışında bir yerlere yerleştirmeye ve İslâm’a bu anlamda yorum katmaya çalışması çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Ancak hem öncesindeki gidişat hem de sonrasındaki bir dizi pratik laiklik mücadelesinin yerinde yeller estiğinin göstergesidir.
Yine benzeri şekilde HDP tarafından ortaya konulan “sivil Cuma namazları”, Kürtçe ibadet yönünde atılan politik adımlar, gerici ve Cumhuriyet düşmanı Şeyh Sait’in “büyük bir Kürt âlimi olarak” lanse edilerek anılması ve 2014 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından Dağkapı Meydanı’na adının verilmesi, Cumhuriyet düşmanı ve Atatürk’e “deccal” diyen Said-i Nursi’nin HDP’nin düzenlediği paneller ve etkinlikler ile anılarak Selahattin Demirtaş tarafından övgülere mazhar olması HDP’nin yakın dönem siyasetindeki laikliğe ters düşen yaklaşımlar olarak ele alınabilir.
Laiklik mücadelesi ve/veya siyaseti Kürt siyasi hareketinin sol, sosyalist ideolojiden aldığı bir kavram olarak geçmişte yer alsa da günümüzde, etnik kimlik ve inançlara özgürlük bağlamında yükseltilen liberal siyaset çizgisi HDP’yi laiklik mücadelesinin dışına düşürmüştür. Bunun en temel göstergelerinden bir tanesi, HDP’nin liberaller ve reformist sol oluşumlar ile birlikte kurduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluş deklarasyonunda laiklik mücadelesi başlığına neredeyse hiç yer verilmemesi olarak karşımıza çıkmıştır.
Siyasette bazı mücadele başlıkları konjonktüreldir ya da taktik olarak ele alınabilir. Ancak emek, laiklik, anti-emperyalizm ve sosyalizm gibi başlıklar ilkesel ve olmazsa olmazdır. Nasıl ki, emperyalizme karşıyız demekle Ortadoğu’da ABD ile işbirliği yapmak arasında uzlaşmaz bir çelişki varsa, laiklik önemlidir diyerek dinsel açılım yapmak olmaz. Kürt siyasi hareketi bu anlamda bazı defterleri kapatmış görünmektedir. Ya da iyi ifadeyle, ulusal mücadele ve statü talebi adına laiklikten ricat edilmiştir. Geri dönüşün mümkün olup olmadığına ise elbette toplumsal mücadeleler ile birlikte karar verilebilecektir.
O yüzden hatırlanması gereken en temel doğru şudur: Laiklik olmadan özgürlük olmaz. Kürtler için de, Türkler için de…
Merkez Bankası, kasım ayında da faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de sabit tuttu. Banka böylece üst…
Bir gencin ölümüne ve iki kişinin yaralanmasına neden olduğu için yargılanan eski Kızılay Başkanı Kerem…
Laiklik Meclisi tarafından 150 kapsamlı başlıkta hazırlanan Ekim 2024 Laiklik İhlalleri Raporu yayımlandı.
Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı…
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Yenidoğan çetesi skandalı hakkında Eski Sağlık Bakanları Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ,…
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından belediyede kamu ve özel teşebbüse ait hizmetlerde…