Bu ülkede 31 Mayıs 2013 tarihini hatırlamayan kimse yok. Sağından soluna kimse yok! Çünkü 31 Mayıs günü ile başlayan kalkışmada Türkiye’de 4724 farklı noktada eylem yapıldı, bu eylemlere toplam 3,5 milyon kişi katıldı. Gezi’nin temas etmediği hiçbir ev yok! Bu nedenle dün verilen karar, milyonların nefesini kesmek üzere bir hamledir! Bu nedenle bu karar hukuki değil siyasi bir karardır, tümüyle hukuksuzdur, milyonların dahil olduğu Gezi’nin meşruiyetini yok etme çabasıdır. Ancak Gezi’nin bu hukuksuz kararlarla mahkum edilmesi mümkün değildir.
Öte yandan hukuki olarak kısaca değerlendirecek olursak, dosyadaki hukuksuzlar artık herkesin malumudur. Mahkeme üyelerinden birinin AKP milletvekili aday adayı olmasına rağmen, bu kişinin içinde bulunduğu bir heyetin kararda imzası bulunması, olmayan suçtan savunma istenmesi, dosyada suçlamaya esas olabilecek hiçbir delilin bulunmamasının yanında önemli bir hatırlatma yapmakta fayda var, bu karar siyasi iktidarın FETÖ’nün başladığı işi bitirmesidir.
Çünkü hatırlanacak olursa bu yargılama, FETÖ’cü eski savcı Muammer Akkaş’ın başlattığı soruşturma delilleri ve FETÖ’cü polislerin hazırladığı fezlekelerle başlamıştı. Hazırlanan iddianame sonucunda İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 18 Şubat 2020’de beraat kararı verilmişti. Kararın üst mahkemece kaldırılarak dosyanın yeniden görülmesiyle başlayan süreç sonucunda iddianame Osman Kavala isnad edilen suç olan casusluktan beraat ederken, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlamasından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Meslektaşımız Av. Can Atalay ile birlikte Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında da aynı suçlamadan 18’er yıl hapis cezasına karar verilerek, sanıkların tamamı tutuklandı.
Öyle ki mahkeme heyeti üyelerinden biri, apaçık siyasi bir karar olan bu kararın hukuksuz olduğunu, dosyada sanıkların cezalandırılmalarına esas olabilecek delil olmadığını belirterek, kararı onaylamamıştır. Üye hakim karşı oy yazısında; dosya içeriğinde dinleme kayıtlarından başka delil bulunmadığını, ilk dinleme kararının 18/06/2013 tarihinde (yani FETÖ’cü kolluk tarafından alındığını) TCK 220. maddesinde düzenlenen “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma” suçuna ilişkin olarak alındığını (yani cezalandırılan suç ile alakası olmadığını) TCK 312. maddesi kapsamında “Hükümete Karşı Suç” suçundan alınan dinleme kararı olmadığını (yani cezalandırılan suç kapsamında dosyada delil olmadığını), “Hükümete Karşı Suç”un 02/12/2014 tarihinde 5271 sayılı CMK da yer alan dinleme kapsamındaki suçlara eklendiğini bu tarihten sonra alınan bir dinleme kararının da bulunmadığı, dosyadaki tüm dinleme kayıtlarının 02/12/2014 tarihinden önce olduğunu (yani FETÖ’cüler tarafından yapılan bu dinlemenin yine FETÖ’cüler tarafından başka bir suçlama nedeniyle alındığını, mevcut durumda ortada ne delil ne suç olduğunu), bu haliyle dinleme kayıtlarının dosyadaki dinleme kayıtlarının yasak delil mahiyetinde olduğunu, bu nedenle hükme esas alınamayacağını ve cezalandırmaya yeter delilin dosyada bulunmadığını belirtiyor. Dosyada isnad edilen suça konu olabilecek delil yok! Dosyada herhangi bir suç yok! Haliyle adlı adınca, dosyada yazan hiçbir kanun maddesinin, hiçbir ifadenin, 5 yıllık yargılamanın hiçbir önemi yoktur. Karar baştan siyasi iktidar tarafından verilmiştir, yapılan yargılama ise salt bir kurgudan ibarettir.
Çünkü siyasi iktidar kendisine karşıt her düşüncenin, her hareketin, her ayağa kalkışın soluğunu hukuk eliyle kesmeye çalışmaktadır. Oysa Gezi’nin bu ülke insanlarına verdiği nefesi bu siyasal iktidar, ne yaparsa yapsın kesemeyecektir.
Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik, Ethem Sarıslük, Ahmet Atakan’ı öldürenler yargılanmazken, böylesi bir hukuk garabetiyle 18 yıla mahkum edilen 72 yaşındaki Mücella Yapıcı’nın sözleri bize umuttur. Yapıcı savunmasında “Mesleğimi mesleğim doğrultusunda kullandım. Yaşamımdan onur duydum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşıma gelince sizin de yaşamanızı umuyorum.” diyor, bizler de biliyoruz ki bu ülkenin onurlu insanları, ülkenin binlerce farklı noktasında ayağa kalkan milyonlarca insanı bu kararın hesabını soracaktır.
Not: Gazete Manifesto’nun nazik daveti üzerine iki haftada bir bu köşede hukukun alanı kapsamında değerlendirme/görüşlerime yer vermeye karar vermiştik. Ancak ilk yazının maalesef bir hukuk garabeti olan Gezi yargılamasına ilişkin olmasını ve dostlarımızın tutuklandığı karara denk gelmesini istemezdik. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu siyasal çürümüşlük, hukuku da bu kadar kokuşmuş hale getirdiğinden, bellidir ki biz bu düzeni değiştirmedikçe, bu yazıların konusu benzer olacaktır.
Bu haber en son değiştirildi 11 Ağustos 2022 23:32 23:32
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…
Uluslararası Ceza Mahkemesi, (ICC) Gazze'de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği'nin Nasuh Mahruki'nin tutuklama kararında paylaşım içerikleri ve görüntülenme sayılarını da…
Gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Tunç, muhalefeti hedef aldı. Tunç, MHP'den istifa…