İKD Genel Sekreteri Nuray Yenil: Tarikat ve cemaatlerin denetlenmesi değil kapatılması gerekir

"Bu kadar gücü elinde toplayan tarikat ve cemaatler imtiyazlı olmakla kalmıyor, kendi hukukunu  kurmakta hegomonik bir güç haline gelmektedir."

İKD Genel Sekreteri Nuray Yenil: Tarikat ve cemaatlerin denetlenmesi değil kapatılması gerekir

Tarikat ve cemaatlerde yaşanan skandallara her gün bir yenisi daha ekleniyor. Bunun son örneği ise İstanbul Esenler’deki bir tarikat yurdunda yaşanan çocuklara yönelik şiddet. Bu gerici örgütlenmelerin Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olduğu ortada. Toplumun talebi ise türlü imtiyazlarla donatılan, AKP iktidarı tarafından korunup kollanan bu gerici yapıların kapatılması yönünde. Biz de artık kronik hale gelen bu soruna ilişkin İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Genel Sekreteri ve Gazete Manifesto yazarı Nuray Yenil’in görüşlerine başvurduk.

“TARİKAT VE CEMAATLER HEGOMONİK BİR GÜÇ”

Tarikat ve cemaat yurtlarında yaşanan skandalların istisna olmadığını vurgulayan Yenil, bu gerici yapıların nasıl bu kadar örgütlü hale geldiğini şöyle özetledi:

“Tarikat ve cemaat yurtlarında yaşanan şiddet ve istismar vakaları ne yenidir ne de istisna. Basına yansıyanlar  kadar üstü kapatılan sayısız vaka olduğunu tahmin etmek güç değil. Buna rağmen tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerini engellemek bir yana bu gerici örgütlerin bugün  adeta iktidar ortağı olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır.

Ülkemizde özellikle 12 Eylül darbesiyle açılan süreç solun ve işçi sınıfı mücadelesinin baskı altına alındığı, ideolojik motif olarak ise Türk İslam sentezi ile şekillenen bir karşı devrim sürecidir.  Dolayısıyla gerici örgütlenmelerin önü açıldı, desteklendi ve en önemlisi devletin değişik kurumlarına yerleşme ve kadrolaşma imkanı buldu. AKP iktidarı ile birlikte ise  devletin çekildiği pek çok alan bilinçli bir politikanın ürünü olarak tarikat ve cemaatlere bırakıldı.  Eğitim kurumları,  yurtlar, sübyan mektepleri, kuran kursları gibi isimlerle faaliyet yürüten bu gerici örgütlenmelerin insafına terk edilen milyonlarca çocuğun geleceği ipotek altına alınıyor.  Bu kurumlarda koruma ve yardım adı altında İslamcı örgütlere militan devşirme gayretine giriliyor. Bununla yetinmeyen AKP iktidarı Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan protokollerle tarikat ve cemaatlerin bütün okullarda etkin faaliyet yürütmesinin önünü açmaktadır.

Bugün tarikat ve cemaatlerin bir diğer özelliği birer holdinge yani sermaye grubuna dönüşmüş olmasıdır.  Yerel yönetimler eliyle bu örgütlere sağlanan rant ve yapılan hibelerle büyük mali kaynaklar aktarıldığı biliniyor.
Bu kadar gücü elinde toplayan tarikat ve cemaatler imtiyazlı olmakla kalmıyor, kendi hukukunu  kurmakta hegomonik bir güç haline gelmektedir.”

“YENİ BİR CUMHURİYET MÜCADELESİNİ YÜKSELTMELİYİZ”

Yenil, tarikat ve cemaatlerin masumane sivil toplum örgütleri gibi görülmesini ve denetlenmesini talep etmenin ise  ülkemizdeki gerici dönüşümü hafife almak olduğunu belirterek, bu sorunla mücadele etmenin yollarını şöyle anlattı:

“Bu tablonun karşısında tarikat ve cemaatlerin masumane sivil toplum örgütleri gibi görülmesi ve denetlenmesini talep etmek ülkemizdeki gerici dönüşümü hafife almaktır.  Tarikat ve cemaatlerin iktidar ortağı olduğu, gericiliğin hüküm sürdüğü, laikliğin adım adım tasfiye edildiği,  kadınların baskı altına alındığı bir tabloda denetim talebi bu tabloya meşruluk kalmaktan öte bir anlama gelmemektedir.

Tarikat ve cemaatlerin siyasi, iktisadi bir güç haline geldiği, bu örgütlenmelerin talebi doğrultusunda İstanbul Sözleşmesi’nin rafa kaldırıldığı, adeta bir şer-i hukukun egemen kılındığı AKP’nin Yeni Türkiye’sinde yeni bir cumhuriyet mücadelesini yükseltmeliyiz.  Yeni bir cumhuriyet eşitlik, özgürlük ve bağımsızlık temelinde kurulacaktır. Amasız fakatsız laiklik temelinde kurulacaktır. Laiklik tesis edilecekse şer-i hukuk temelinde örgütlenen tarikat ve cemaatlere burada yer yoktur. Bu nedenle tarikat ve cemaatlerin denetlenmesi değil kapatılması gerekir. Çocuklarımızın geleceğini karartan tarikat ve cemaat yurtları da kapatılmalı, toplumu tebaa anlayışı ile örgütleyen, yurttaşlık fikrinin yerine kulluğu kutsayan örgütlenmelerin önüne geçilmelidir.”