'İlk oyumuz' Türkiye’nin aydınlık geleceğine
Gençliğin tercihi Türkiye’nin aydınlık geleceğinden yana olacaktır. Sağın karşısına konulması gereken şey gerçek bir sol seçenektir. İşte bu yüzden aydınlanmanın, laikliğin, kamuculuğun, bağımsızlığın yani adlı adınca sosyalizmin sesi gençlik içerisinde yükseltilmelidir
Yusuf Işık
Yazımızın konusu AKP’nin başlatmış olduğu “İlk oyum Erdoğan’a, ilk oyum AK Parti’ye” kampanyası. AKP Genel Başkanı Erdoğan, Sakarya’da partisinin gençlik kollarının düzenlediği programa katılıp konuşma yaptı ve yine bizi şaşırtmayacak şekilde akıllara ziyan söylemlerde bulundu. Akıllara ziyan söylemler dedim, altı boş bir söz olarak görünmesin, öncelikle söz konusu konuşmayı analiz ederek başlayalım. “Her seçim önemlidir, gençler için ilk defa oy kullandıkları seçimler daha önemlidir.” Erdoğan’ın daha konuşmasının başında bunları söylemesi siyasetteki konumu itibariyle çok doğaldır. Seçimleri çok yücelterek siyasete katılımı beş yılda bir oy kullanmaya indirgeyerek yurttaşları, özellikle de gençleri belirleyen değil de belirlenen konumuna düşürmeye çalışıyorlar. Erdoğan’ın her konuşmasında olduğu gibi bu konuşmasında da Gezi’yi hedef alıp, sokağı kriminalize etmeye çalışmasının altındaki sebep de bu pasifize etme çabasıdır. Erdoğan konuşmasına şöyle devam ediyor: “Sosyal konut projesinde 50 bin konutluk kontenjanı gençlerimize ayırdık.” Bu cümle de her eğitim öğretim yılının başında gördüğümüz gibi AKP’nin; eğitim, sağlık, ulaşım, beslenme gibi barınma hakkını da sanki hak değilmiş de vatandaşların kendi imkanları ile edinmek zorunda olduğu bir şeymiş gibi gördüğünü kanıtlar nitelikte olduğu gibi aynı zamanda AKP’nin gençliğe dair yönelimlerini de ortaya koymaktadır. Doğuştan gelen en temel haklarımızı, bizi 20-30 yıl borçlandırarak satmak ve üstüne bunu insanların aklıyla dalga geçercesine seçim malzemesi olarak kullanmak kelimenin en kibar haliyle utanmazlıktır.
Erdoğan’ın bir diğer cümlesi ise şöyle: “Bir süredir ‘Türkiye bir doktor, bir mühendis kaybetti, filanca ülke kazandı’ türü hezeyanlarla gençlerimize umutsuzluk pompalamaya çalışıyorlar. Mükemmel çalışma ve hayat standartlarına sahip gösterdikleri ülkeler enerji ve gıda kriziyle karşı karşıyalar. Bu tür kampanyalara alet olanların başları sıkıştığında kaçıp gelecekleri yer yine Türkiye olacaktır. Gelsinler herkese bizim kucağımız da gönlümüz de açık.” Faiz- enflasyon olayından da hatırlayacağımız üzere olayları tersten okumayı çok seven Erdoğan aynı alışkanlığını burada da sergilemiş, bu durumu da yanlış tahlil etmiştir. Olayı, sanki gençler umutsuzluğa kapıldığı için yurt dışına kaçmıyormuş da yurt dışına kaçtığı için umutsuzluğa kapılıyormuş gibi göstererek kendi beceriksizlerini yine topu gençlere atarak örtmeye çalışıyorlar. Öte yandan kendi vatanına dönen gençleri sanki AKP’ye dönüyormuş gibi lanse ederek de ülkeyi kendi babalarının çiftliği gibi gördüklerini bir kez daha kanıtlamış oluyorlar. AKP Genel Başkanı, “Sakarya’da ebedi ve ezeli kardeşliğimizi yeniledik” diyor. Sizin gençlikle kardeşliği geçelim, en ufak bir bağınız dahi kalmamıştır. Sizin kardeşliğiniz mafyalarla, çetelerle, tarikatlara, emperyalizmledir ve gördük ki bu kardeşlik de miras kavgası başlayana kadardır.
Erdoğan’ın bu manipülatif söylemlerini geçip “İlk oyum Erdoğan’a, ilk oyum AKP’ye” kampanyasına gelelim. Gençliği kapsamak adına başlatılan ve seçime kadar sürdürülmesi planlanan bu kampanya ile AKP’nin, önümüzdeki dönemde gençliğe karşı vites arttıracağının sinyalleri verilmiştir. AKP, önümüzdeki dönemde her fırsatta gençliğin gözünü boyayacak, kandırmaya çalışacaktır; kandıramadığı yerlerde ise etkisiz hale getirmeye çalışacaktır, bunu yapamadığındaysa baskıya başvurmaktan geri durmayacaktır. Yani bunu bir koşu yarışına benzetirsek önümüzdeki dönem son düzlüktür ve gerek iktidarıyla gerek muhalefetiyle düzen bütün marifetini kullanma çabasındadır.
Bize düşense uyanık olmaktır. AKP’nin tasfiye ettiği değerleri düzen muhalefetinin tesis edilemeyeceği gençlik tarafından bilinmelidir ki göreve gelir gelmez imamlarla pozlar vermelerinden, zamanında görevdeyken ülkeyi nasıl bir karanlığa sürüklediklerinden, ülkedeki gerici gündemlere karşı yaptıkları açıklamalardan da bunlar görülmektedir. AKP-MHP ittifakının karşısına; AKP’yi doğuran Saadet’i ve AKP ve MHP’den ayrılmış ama zihniyet olarak onlardan kopamamış, onlardan bir adım bile önde olmayan İyi Parti’yi, DEVA’yı, Gelecek’i alternatif olarak sunmak “Sağ siyaseti mi tercih edersiniz yoksa sağ siyaseti mi?” demekle eş değerdedir. Cumhur İttifakı’nın karşısına Millet İttifakı’nı koymak; AKP’nin para akıtılan yandaş firmalarına karşı İyi Parti Milletvekillerinin firmalarını koymaktır, hükümetin ücretli öğrenci yurtlarının yerine İBB’nin ücretli yurtlarını koymaktır.
Bu noktada her ne kadar dengeleri değiştirecek güçte olsa dahi gençlik içinde umutsuzlukla doğru orantılı olarak çok yanlış ve tehlikeli bir fikir yaygınlaşmaktadır: “AKP gitsin de kim gelirse gelsin.” Bu cümle hem umutsuzluk aşılamakta hem de düzen muhalefetine alan açmaktadır. AKP’nin mayası gericilik, piyasacılık ve işbirlikçilikle yoğurulmuştur ve düzen muhalefetinde bunların hiçbirine dair rahatsızlık yoktur.
İşbirlikçiliğe karşı anti emperyalizmden bahsedemeyen, hükümetin yandaş firmalarının yerine kendi yandaş firmalarına para akıtan, gericilikle mücadele etmesi beklenirken “İmam hatipleri biz açtık” diyerek gericiliği sahiplenen, İstanbul Sözleşmesi’yle kanlı bıçaklı olan, sıcak para için hâlâ daha özelleştirme aşkıyla yanıp tutuşan bir muhalefet ülkemizin sorunlarına çare olamaz. Bunlar olsa olsa hükümetin ekonomik boy seçeneği olur.
Kaldı ki evet bu sorunlar AKP ile zirve noktaya ulaştı ama AKP ile doğmadılar ve bu yüzden AKP’nin gitmesiyle de çözülmeyeceklerdir. Bu sorunlar doğrudan düzenin yapısal sorunlarıdır ve bu sorunların çözümü düzenin reformu ile değil düzenin kökten değişimi ile mümkündür. Bu noktada yapması gereken şey düzenin sığ siyasetinden sıyrılıp eşitliğin, laikliğin, aydınlanmanın yani sosyalizm mücadelesini yükseltmektir ve bu söylemlerin en çok karşılık bulduğu kesim ise gençliktir.
Bizim gördüğümüz gibi AKP de gençliğin önemini görmekte ve bu yüzden böyle bir kampanyaya ihtiyaç duymaktadır. Buna karşılık olarak önümüzdeki günlerde Millet İttifakı cephesinden de benzer bir hamle gelebilir ama gelse dahi söyleyecekleri şeyler ya altı boş vaatler olacak ya da AKP’nin söylemleri ile aynı doğrultuda şeyler olacaktır.
Gençlik olarak bizim tek çıkar yolumuz ise her ihtimale hazırlıklı olup ne hükümetin baskılarına ne de düzen muhalefetinin sahte umutlarına kapılmadan hakkımız olanı tam anlamıyla istemek ve bunun için mücadele etmekten geçmektedir.
Gençliğin tercihi Türkiye’nin aydınlık geleceğinden yana olacaktır. Sağın karşısına konulması gereken şey gerçek bir sol seçenektir. İşte bu yüzden aydınlanmanın, laikliğin, kamuculuğun, bağımsızlığın yani adlı adınca sosyalizmin sesi gençlik içerisinde yükseltilmelidir