Alev Doğan
22 yaşındaki Mahsa Amini’nin başörtüsünü ‘İslami kurallara uygun’ takmadığı gerekçesi ile Ahlak Polisi tarafından gözaltına alınıp ölmesinin ardından İran’da başlayan protestolar iki haftayı geride bıraktı. İran devleti genç kadının ölümünün kalp krizinden kaynaklı olduğunu iddia etse de, Amini’nin öldüğü mü, öldürüldüğü mü tartışmalarının bir noktadan sonra anlamı bulunmuyor. Çünkü gözaltına alınmış bir insanın ölümü devletin sorumluluğundadır ve Amini’nin ölümünün sorumlusu da İran’daki molla rejiminden başkası değildir. Kaldı ki gözaltı nedeni “İslami kurallara göre örtünmeme”!
Hatırlanacağı üzere Amini’nin 17 Eylül’de İran Sakkız kentindeki cenaze töreni sonrasında başlayan gösteriler, ülkenin birçok kentine yayılmıştı. Ülke geneline yayılan protestolarda kadınlar saçlarını keserek ya da başörtülerini ateşe vererek molla rejimine tepkilerini göstermişleri, gösteriyorlar.
Amini’nin katli üzerine başlayan protestolar İran’da yakın dönemde yaşanan ilk protesto dalgası değil elbette. 2017-2018 yıllarında dönemin Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ekonomi politikalarını protesto etmek için bir ayaklanma dalgası gerçekleşmiş, 2019’da benzin fiyatlarındaki yüzde 200’e varan artışlar halkı sokağa dökmüş, 2021’de de geniş çaplı elektrik ve su kesintileri nedeniyle bir isyan dalgası söz konusu olmuştu. Ancak Amini protestoları diğerlerine nazaran hem kitleselliği hem de ‘şerri yönetim sistemi’ne bir başkaldırı olarak diğerlerinden ayrılıyor.
HALKIN LAİKLİK TALEBİ
Kamuoyunda Ahlak Polisi olarak bilinen İrşad Devriyesi’nin hedefinde yalnızca kadınların olmadığını, erkeklerin de bu İslami kurallara göre giyinmek zorunda olduğunu ve bu kuralları ihlal etmeleri durumunda gözaltına alındıklarını ekleyelim. Zira şeriat denen şey toplumun genelini ilgilendiren ve -en çok kadınları baskı altına alsa da- yine toplumun genelini nefessiz bırakmayı amaçlayan bir uygulamadır. İran’da bugün devam eden protestolarda kadınlar ve erkeklerin yan yana olması, İran halkının bir İslam cumhuriyetinde yaşamak istememelerinin en önemli göstergesidir. Deyim yerindeyse artık mollalar iktidarından toplumsal olarak yaka silkmektedirler.
Tudeh’in protestolara ilişkin yaptığı açıklamada durum kısaca şöyle özetlenmektedir:
“Mahsa Amini’nin İran İslam Cumhuriyeti suçlularının elindeki trajik ölümü, halkımız 1988’deki rejim tarafından şimdiki başkan İbrahim Reisi gibi katillerin de içinde olduğu ve binlerce siyasi tutsağın katledildiği ‘Ulusal Felaket’i anarken gerçekleşti. Bu durum bir kez daha açıkça göstermektedir ki, mevcut gayrimeşru ve sevilmeyen rejim iktidarda kaldığı sürece tiranlığa, insan hak ve özgürlüklerine yönelik şiddetli ve kanlı baskılara son verilmesi umudu yoktur. İran İslam Cumhuriyeti tarafından işlenen bu son korkunç suçu kınarken, İran Tudeh Partisi, İran’ın ve dünyanın tüm ilerici ve özgürlük seven güçlerine teokratik suçlara karşı eşgüdümlü ve yaygın bir protesto düzenleme çağrısını yineler. İslam Cumhuriyeti rejimi herhangi bir reformun ötesindedir ve bu nedenle bu felakete kesin bir son vermenin ve ulusal demokratik hükümetin yolunu açmak için halk mücadelelerini güçlendirmeli, genişletmeli ve koordine etmeliyiz.”
İran’daki protestolarda can kaybının 100’ü geçtiği bildirilirken, gözaltına alınanların sayısının 2000’inin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
İran devlet televizyonu protestolar sırasında aralarında güvenlik güçlerinin de olduğu 41 kişinin hayatını kaybettiğini duyururken, ülkede geniş çaplı bir gözaltı dalgasının olduğu biliniyor. Kimi açıklamalara göre bu rakam 2000’inin üzerinde.
Yalnızca sokaklarda değil, üniversitelerde de öğrencilerin yoğun tepkisi söz konusu. Kirman Bahoner Üniversitesi’nde öğrenciler “Delikanlı öğrenci, destek ver!” sloganlarıyla yürürken İsfahan Üniversitesi’nde arkadaşlarının serbest bırakılması için sloganlar attılar.
İsfahan’dan yansıyan görüntülerde öğrencilerin okulun kapısını zorlayıp kırarak caddedeki halkın protestosuna da katıldıkları göründü. Tahran Üniversitesi Öğretmen Okulunda öğrenciler arkadaşları serbest bırakılmadığı sürece her gün toplanacaklarını ilan ettiler. Öğrenciler “Evin (İran’da bir hapishane) olmuş üniversite, Tahran olmuş hapishane!” sloganlarıyla yürüyüş de yaptılar. Babolser Üniversitesi’nde öğrenciler birlikte protesto şarkıları söylerken, Şiraz Üniversitesi’nden yansıyan görüntülerde öğrencilerin “Millet neden oturuyorsun, bizim kurtarıcımız sensin!” sloganları attığı görüldü. Necef Abad Üniversitesi’ndeki öğrenciler de “Kadın, yaşam, özgürlük!” sloganlarıyla yürüdüler. Kirmanşah Razi Üniversitesi’nde de gençler “Kararımız her gün, sanmayın sadece bugün!” sloganı attılar.
REİSİ’DEN TANIDIK AÇIKLAMALAR
Ülkede tüm bunlar yaşanırken, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’den ise katıldığı canlı yayında tanıdık açıklamalar geldi. Amini’nin ölüm haberini aldığında ise ailesini arayarak, başsağlığı dilediğini aktaran Reisi, “Bunun benim ve her İranlı için acı bir haber olduğunu ve konunun takipçisi olacağımı kendilerine söyledim. Konunun takipçisi olmak bizim vazifemiz, ilkemiz şeffaflık ve adaletin uygulanmasıdır.” ifadelerini kullandı.
Ülkede 2005’ten bu yana görev yapan ve “ahlak polisi” olarak bilinen İrşad devriyesine yönelik eleştirileri de değerlendiren Reisi, şunları kaydetti:
“Bu süreçte kolluk güçlerinin yöntemine ilişkin medyada, gazetelerde ve kamuoyunda yorumlar yapıldı. Öneriler ve eleştiriler var. Ne bu tartışma ne de bir kanun ve kararın genel uygulaması konusunda olumlu ve olumsuz görüşlerin dile getirilmesinden korkmalı. Farklı görüşler alınmalı ve ifade edilmelidir. Bunun uygulanma yönteminin yanlış olduğu düşünülüyorsa ve yeni fikirler varsa bu yeni görüşler tartışılıp uygulanabilir. Değerler değiştirilemez ama kanunun uygulanma şekli tartışılabilir.”
Reisi, İrşad devriyesinin uygulamalarının yeniden gözden geçirilip geçirilmeyeceğine dair soruya da “Yasanın uygulanmasında en iyi yöntemler dikkate alınmalıdır. Muhalif görüşler için platform sağlamalıyız. Hükümet bu görüştedir.” dedi.
Ülkede ölümlere yol açan protestolardaki şiddet eylemlerini “düşmanların komploları” olarak niteleyen Reisi, “Tartışma, eleştiri ve hatta bazı sorunlar hakkında protestolar yanlış değildir. Eleştiri ve protesto ile kargaşa ve kaos arasındaki sınır belirlenmelidir. Kargaşa ve kaos dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez.” ifadelerini kullandı.
SONUÇ YERİNE
İran’daki protestoların bir rejim değişikliğine yol açması çok mümkün gözükmüyor ancak halkın önemlice bir kısmının bir şeriat yönetiminde yaşamak istemedikleri açık. Emperyalistlerin bu protestoları manipüle etmek için türlü hamlelere başvuracağını tahmin etmek güç değilse de İran halkına düşen laiklik mücadelesini, anti-emperyalist mücadeleden ayırmamak ve eşitlikçi bir düzenin inşası için kolları sıvamak.
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…
Uluslararası Ceza Mahkemesi, (ICC) Gazze'de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…