İsmail Kahraman; sen İstiklal Marşı’nı da okuma!

"İki işçinin katledildiği Kanlı Pazar olayından önce Kahraman’ın oynadığı rolü, MTTB yöneticisi olarak yaptığı emperyalizm destekçisi mitingleri unutmuş değiliz. Şimdi de fetihçilik oynuyor, emperyalist işgale karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelesini küçümsüyor! Ne de olsa sicilinde 6. Filoya destek var!"

İsmail Kahraman; sen İstiklal Marşı’nı da okuma!

Ali Ateş

İsmail Kahraman, TBMM başkanlığı yapmış bir zat. Bugün Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi. Erdoğan kendisine “ağabey” diye hitap ediyor. Rize’nin “fethinin” 561. yılı dolasıyla Rize’de evlere şenlik bir konuşma yapıyor. Rize’nin fethinin kutlanması da nereden çıktı demeyin, ciddi ciddi kutlama yapıyorlar. Sanki Osmanlı döneminde yaşıyoruz, sanki Osmanlı hanedanlığı hüküm sürüyor, Kahraman da kendisini Osmanlı ile özdeşleştiriyor.

Fetih kutlamalarının yapılması gerektiğini söyleyip, illerin “düşman işgalinden kurtuluşunun” kutlanmaması gerektiğini anlatıyor Kahraman. Bakınız neler söylemiş:

“Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanıyor. Kesinlikle karşıyım. 2 Mart’ta Rize kurtulmuş, kim diyor? Yok Erzurum şu Mart’ta. Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz. ‘Ben esirdim, esaretim bitti, ben köleydim’ diye ikrarda bulunulmaz. Bu küçüklük kompleksi verir, bu yanlıştır, böyle şey olmaz. Fetihler kutlanır. Tarihi zengin ve engin bir milletiz biz. Biz köklü bir devletiz. Zaferlerle dolu bizim tarihimiz. İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart’ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık. Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz? Övünecek büyük bir tarihimiz varken kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz. Fethettiğimiz tarihe diyeceğiz”

Kahraman’ın yaptığı konuşmayı okudunuz. Tam bir hilkat garibesi!

Tarihi çarpıtmak ancak bu kadar olabilir. Ya tarihi bilgiden yoksun ya da “İslamcılık” nedeniyle çarpıttığı tarihe inanıyor! Hep böyle değil midir? İslamcılık, Cumhuriyet düşmanlığıdır. Cumhuriyet’i içlerine bir türlü sindiremeyenler, tarihi gerçekleri de ters yüz etmekten çekinmiyor. Sonrasında bu ters yüz edilmiş tarihe bir inanarak yalanın dibine vuruyorlar!

İsmail Kahraman’dan şunu söylemesini de beklerdik. Madem Ruslar çekildi, peki niye çekildi? Rus imparatorluğunun emperyalist işgalci siyaseti, bizzat Rusya içinden çıkan devrimci Bolşevikler tarafından bozuldu. 1917’de Rusya’da komünistlerin iktidarı alması, Çarlığın emperyalist işgal siyasetinin sonu değil miydi? Ama Kahraman bu gerçeği de telaffuz edemez!

Ayrıca, tıpkı Rus Çarlığı gibi Osmanlı’nın da benzer bir emperyal imparatorluk olduğunu düşünemez. Osmanlı yapınca iyi, başkaları yapınca kötü! Sömürgeciliğin, işgalciliğin, fetihçiliğin neyiyle övünülebilir?

Ne diyor Kahraman? “Fetihleri kutlayalım”, “düşman işgalinden kurtuluşu” kutlamayalım! Niye? Eğer düşman işgalinden kurtuluşu kutlarsak, “esaret ve köle olduğumuzu” kabul edermişiz! Peki fetihçilik de, “aslında buralar başkasının yurdu idi” demek değil midir? Bu anlama çıkmaz mı? Akıl yürütmeyi bu şekilde kurarsanız, Kahraman gibi mantık yoksunluğu işten bile değildir! İslamcılık ve İslamcı gözlük mantık yürütmeye bile engel!

Gelelim işin başka boyutuna! Zaten “müstevliler alacaklarını aldı” demiş! Önce kim olduğunu söyleseydin! Emperyalizm niye diyemiyorsun? Amerikan 6. Filo’su Dolmabahçe önlerine demirlerken, ülkenin devrimci ve sosyalist gençliği 6. Filo’yu protesto ederken, Kahraman’ın 6. Filo destekçiliğini unutmuş değiliz. İki işçinin katledildiği Kanlı Pazar olayından önce Kahraman’ın oynadığı rolü, MTTB yöneticisi olarak yaptığı emperyalizm destekçisi mitingleri unutmuş değiliz. Şimdi de fetihçilik oynuyor, emperyalist işgale karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelesini küçümsüyor! Ne de olsa sicilinde 6. Filoya destek var!

Kahraman zahmet edip, müstevliler alacaklarını aldı derken, kimin verdiğini de söyleseydi! Osmanlı’nın parçalanması, emperyalistlerin işiydi. Doğru, ancak Osmanlı’nın başında bulunan da Abdülhamit’ten başkası değildi! Kıbrıs’ı, İngilizlere para karşılığı veren Osmanlı padişahı gerçeğini, Filistin topraklarını Siyonistlerin satın almasına olanak veren bir padişah gerçeğini de bir zahmet söyleyiverseydin! Cihan padişahı diye sandıkları Abdülhamit gerçeğini görmek istemezler, çünkü onlar Abdülhamit’in İslamcı siyaset yaptığını zannediyorlar! Gel gör ki, İngiliz emperyalizmine karşı Alman emperyalizminin doğu siyasetinde hilafetçilik bizzat Almanlar tarafından gündeme getirilmedi mi? Abdülhamit, emperyalistlerin elinde bir oyuncaktan farksız değildi! Biz değil, kardeşi Vahdettin’in anılarını okusunlar yeter!

Ha, hilafetçilik de işe yaramadı ya! Araplar, İslam’ın doğduğu topraklarda, İngilizlerle anlaştılar ne hilafeti ne de İslamcılık’ı düşündüler. Takmadılar bile. Hatta İngiliz emperyalizminin tarafına geçip Osmanlı’ya karşı ayaklandılar. Bugün petrol kuyularının üzerine oturtulan sentetik devletlerle İslamcı siyasetin ve düzenin alasını yapıyorlar!

Kahraman’a göre tek kurşun bile atılmamış! Urfa, Maraş ve Antep’te Fransız işgaline karşı direnilmedi bile, öyle mi? 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda 2318 şehit, 9360 yaralı, 101 esir ve 1697 kayıp olmak üzere toplam 13.476 kişilik savaşın bedeline ne diyeceğiz? Yolda yürürken mi düştüler?

Kahraman, bu ülke için hayatını verenlerle dalga geçiyor, yok sayıyor! Sabah akşam ağızlarında şehit kelimesinin düşürmeyenlerin, bu ülke için yaşamlarını verenleri yok saymasına ne demeli?

Bizim tarihimiz zaferlerle dolu demiş! Peki yenilgiler? Osmanlı’nın hangi savaşlarda yenildiğini de listeleyebilir mi? Bir ülkenin tarihi yengi ve yenilgilerle birlikte ele alınmalı! Tarihten ders çıkarmak için! Haklı olunan ve haksız olunanı ayırmak için!

Kahraman, açıkça fetihçiliği, işgalciliği, sömürgeciliği savunuyor. 1000 yıl öncesinin tarihte kalmış yayılmacılığı savunuyor! Sanki bütün dünyaya özgürlük, refah, mutluluk götürüyorlarmış gibi, sanki dünyanın bütün hakları Kahraman gibi adamları bekliyorlarmış gibi konuşmaz mı? Biz İslamcıları Suriye’de ve Irak’ta IŞİD ve El Kaide olarak yeterince gördük. Biz İslamcıları ülkemizde Sivas Katliamı’dan iyi tanırız!

Kahraman’ın mantığı, açıktır ki emperyalist ABD’nin işgalci siyasetinin de argümanıdır! Onlar da dünyaya özgürlük götürdüklerini anlatıp duruyorlar!

Kahraman’ın tarafı bellidir: Malına, servetine servet katan, Osmanlı’nın çöküşünün mimari Abdülhamit’i, bu ülke işgale karşı ulusal kurtuluş mücadelesi verirken sarayında görkemli evlilik düğünü yapan Vahdettin’i savunurlur. Onlar Osmanlıcı’dırlar. Osmanlı’yı tutup, Cumhuriyet’i ve işgale karşı ulusal kurtuluşu güya küçültmeye çalışıyor!

15 Temmuz gecesi kanlı İslamcı FETÖ darbesi olduğunda Meclis kürsüsünde İstiklal Marşı’nı okuyan Kahraman, okuduğun şiirin anlamını biliyor musun? İstiklal Marşı, fetih için değil, işgale uğramış bir halkın, esaretten kurtulması çağrısı değil miydi?

Kahraman’ın mantığına göre İstiklal Marşı da ‘ben esaret altındaydım demenin ikrarı’ anlamına gelmez mi?

Neresinden tutsanız elinizde kalıyor! Yazık!

İnsanlık, kurtuluş günlerini yad eder! İnsanlık, özgürlüğe kavuştuğu günleri anar, hatırlar! Hatta kötü günleri de yad ederiz! Bir daha yaşanmasın diye!

Tevfik Fikret’in tarihi kadim şiiriyle bitirmek isterdik, ancak yerimiz kalmadı. Merak edenler okusun, bilenler hatırlasın!