İsmailağa Cemaati ve cinayet dosyaları
12 Eylül ile giderek dozunu arttıran gericilik artık devlet eliyle alenen desteklenir hale geldi. Bunun sonucunda devlet içine daha rahat bir şekilde yerleşmeye başlayan tarikatlar arasında güç kavgaları da ortaya çıktı.
Aren Karaelmas
Türkiye tarihinde gericiliğin, laiklik ve aydınlanmaya karşı tarikatlar eliyle semirtildiği herkesin inkâr edemeyeceği bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 50’lerden sonra ABD ile yakınlaşma politikasının bir sonucu olarak karşımıza çıkan tarikatlar yükselen sola ve sosyalizme alternatif olarak düşünüldü.
12 Eylül ile giderek dozunu arttıran gericilik artık devlet eliyle alenen desteklenir hale geldi. Bunun sonucunda devlet içine daha rahat bir şekilde yerleşmeye başlayan tarikatlar arasında güç kavgaları da ortaya çıktı. FETÖ’den sonra AKP’nin devlet içindeki gerici örgütlenmesinde başı çeken İsmailağa tarikatının karıştığı cinayetler geçtiğimiz günlerde ölen liderleriyle beraber tekrar gündeme geldi.
MÜFTÜ İZİN VERMEDİ, TARİKAT KATLETTİ
Mahmut Kotku gibi atandığı cami cemaatini tarikatlaştırma çabası içine giren Mahmut Ustaosmanoğlu, henüz 32 yaşında Üsküdar müftüsü olarak atanan Hasan Ali Ünal ile anlaşmazlık yaşamıştır. Ünal’ın, Diyanet personeline şalvar giymesini yasaklaması ve kravat takmaya özen göstermesi gericiler tarafından hedef gösterilmesine neden olmuştur.
Özellikle camilerde örgütlenen tarikatlara karşı katı bit tavır takınması sonucunda tarikatlar ile arasındaki gerginlik yükselmiş, etki alanlarını kaybetmek istemeyen gericiler idealist müftüyü hedef göstermeye başlamışlardır.
Ustaosmaoğlu’nun Üsküdar’da kafasına göre vaaz vermesini engelleyen Ünal, Ustaosmanoğlu’ndan tehdit mesajları aldı ancak bunlara aldırış etmedi. Bu mesajların ardından 6 Temmuz 1982’de (miladi takvime göre ramazan ayına denk geliyor) kendisine kurulan pusu sonucu katledildi.
12 Eylül sonrasında kurulan Sıkıyönetim Mahkemeleri tarafından görülen dava sanıklarının isimleri şöyle: Mahmut Ustaosmanoğlu, Ömer Arlı, Turgay Taş, Abbas Çelik, Ahmet Vanlıoğlu, Ahmet Özer ve İmdat Kaya. Savcı, Mahmut Ustaosmanoğlu için idam istedi. İddianameye göre, “Katli Vaciptir” diyerek, Müftü Ünal’ın ölüm fetvasını veren isim Ustaosmanoğlu idi.
Tarikat imamlarından İmdat Kaya’nın itirafı sonucunda katliam planı ortaya çıktı. Hiçbir zaman yakalanmayan tetikçilerin İran’a kaçtığı iddia edildi. Mahkemenin elinde Ustaosmanoğlu’nu cezalandıracak yeterli delil bulunmasına rağmen, mahkeme beraat kararı verdi. 1. Sıkıyönetim Mahkemesi’nin açıkladığı gerekçeli kararda ise Ustaosmanoğlu için ‘saygın bir isim’ ifadesi kullanıldı.
POST KAVGASINDAN CAMİ KURŞUNLAMAYA
İsmailağa cemaati içinde iki cinayet vakası daha var. Öldürülen her iki ismin de ileride tarikatın başına geçebileceği öngörülüyordu. Bu cinayetlerin ikisi de hala aydınlatılmış değil ama bunun tarikat içindeki kliklerin mücadelesi olduğu iddialar arasında.
Hızırali Muradoğlu, Ustaosmanoğlu’nun damadı ve aynı zamanda ondan sonra tarikatı yönetmesi beklenen kişiydi. Ancak 17 Mayıs 1998’de camide tarikat mensuplarına vaaz verirken diğer cemaatlerden olduğu iddia edilen cübbeli sarıklı kişiler tarafında kurşun yağmuruna tutuldu. Muradoğlu olay yerinde öldü, katilleri ise kayıplara karıştı.
Aradan üç yıl geçtikten sonra Ufuk Salih Hantal isminde biri cinayeti kendisinin yaptığını iddia etse de akıl sağlığının yerinde olmaması nedeniyle cinayetin gizemi çözülemedi.
KALBİNE SAPLANAN EKMEK BIÇAĞI
Tarikatın içinde öldürülen bir diğer kişi İsmailağa’nın önde gelen isimlerinden Bayram Ali Öztürk. Bu kişi de tarikatı Ustaosmanoğlu’ndan sonra yönetmesi beklenen isimlerdendi. Ancak 3 Eylül 2006’da camide vaaz verirken cemaat içinden bir kişinin kalbine ekmek bıçağı saplaması sonucunda öldü.
Tarikatın diğer üyeleri ilk şoku atlattıktan sonra saldırganı linçleyerek katletti. Bu cinayette diğerleri gibi birçok cevapsız sorular barındırmakta. Öyle ki Fethi Yılmaz’ın kitabına göre bu cinayetin FETÖ tarafından işlendiği dahi iddia ediliyor. Bu iddiayı destekleyen en önemli kanıt yıllarca FETÖ ile bağlantılı savcıların bu davayı atıl halde tutması olduğu savlanıyor.
Erzurum Başsavcılığı görevini yürütürken İsmailağa tarikatını soruşturan Cihaner de, bu cinayetlerin tarikat içerisindeki kutuplaşmaların sonucunda işlendiğini ifade ediyor. Öyle ki öldürülen bu iki kişinin de üniversite mezunu olması, ikisinin de tarikat-ticaret işleriyle ilgilenmemesi ve bu kişilerin ölümünden sonra tarikat içinde medrese eğitimi almış kişilerin öne çıkması tesadüf olmasa gerek.