Hanife Şahan
12 Eylül 1980 faşist darbesinden iki yıl önce, 1978 yılının Aralık ayında devlet eliyle sola karşı tırmandırılan milliyetçilik ve gericilik sonucu Maraş Katliamı yaşanmış, hemen akabinde 11 kentte sıkıyönetim ilan edilmişti. Benzer senaryoların Sivas ve Çorum’da da sahnelenmesine baktığımızda, Maraş’ın 12 Eylül’e giden yolu açtığını, provokasyonların öncüsü ve en kapsamlısı olduğunu açıkça söylemek gerekir.
Maraş’ta yedi gün süren olaylar sırasında resmi rakamlara göre 120 Alevi yurttaşımız katledilmiş, Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakılmış, 100’e yakın işyeri tahrip edilmişti. Alevi kaynaklara göre 500’e yakın insanın yaşamını yitirdiği, binlercesinin yaralandığı ve kalıcı sakatlıklara uğradığı, kadınlara tecavüz edilip çocuklar ve yaşlıların öldürüldüğü insanlık dışı olaylar tarihe büyük bir kara leke olarak geçti.
KATLİAMLAR BÖLGESİ: ALTIN HİLAL
Maraş, Alparslan Türkeş’in çizdiği Altın Hilal’in en ucuydu. Altın Hilal, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Malatya ve Maraş gibi aslında solun sesinin yükseldiği şehirlerin olduğu bölge olarak belirlenmiş ve 1978 yılının başında MHP’nin de parçası olduğu Milliyetçi Cephe hükümetinin düşmesi ile hezimete uğrayan faşistler tarafından bu bölgelerde “ses getirecek” işler yapılması planlanmıştı. Bu ses getirecek işler özellikle Alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışmalarını körükleyecek, doğrudan sola karşı yapılması gereken sistematik saldırıları içeriyordur. Seçimlerin ardından bu bölgelerde Alevilerin faşistlerin bıraktığı koltuklara oturmasıyla birlikte solun sesinin yükselmesinin önüne katliamlarla geçilmeye çalışılması darbeye giden yolu da açtı.
Katliam, 19-25 Aralık 1978 tarihleri arasında gerçekleşti. Katliamın ardından çok fazla Alevi ailesi Maraş’tan göz etmek zorunda kaldı. Maraş, halkına zindan olmuştu.
3K
Alparslan Türkeş’in ünlü ‘3K’ (Kızılbaş-Kürt-Komünist) söyleminin formüle edildiği dönemde ortaya çıkan ve sonrasında Türkçülükten çok İslamcı söylemle şekillenen faşist Müslüman Gençler, ülkenin birçok yerinde Alevi ve Kürtlere yönelik saldırıya başlamıştı.
19 Aralık’ta Kahramanmaraş’taki Çiçek Sineması’na, saat 21.00’de patlayıcı madde atılması, olayların başlangıcı olmuştu. Bombalama eyleminin sol görüşlü kişiler tarafından yapıldığı propagandasını yapan kalabalık sağcı bir grup ile Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup ülkücü “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” ve “Müslüman Türkiye” sloganlarıyla seyirci kitlesini coşturarak Cumhuriyet Halk Partisi il merkezine, PTT ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) binalarına saldırdı. Bombanın patlamasından hemen sonra, Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş Şube Başkanı Mehmet Leblebici ve ikinci başkan Mustafa Kanlıdere’nin talimatları ile bombayı attığı iddia edilen Ökkeş Kenger (Ökkeş Şendiller), Ankara’ya Ülkücü Gençlik Derneği’ne telefon ederek destek talebinde bulundu.
20 Aralık’ta Yenimahalle’de Alevilerin gittiği Akın Kıraathanesi’ne bomba atıldı. 21 Aralık’ta iki solcu öğretmen öldürüldü.
Öğretmenlerin 22 Aralık’taki cenaze töreninden sonra yürüyüşe geçen binlerce kişilik grup karşılarında ‘Komünistlerin cenaze namazı kılınmaz’, ‘Komünistler Ulu Cami’yi yakıyor’, ‘Neden duruyorsunuz, sizde din iman yok mu? Din elden gidiyor!’, ‘Alevilere ölüm’ diye bağıran ülkücü grubu bulmuştu. Üç faşistin öldüğü olaylar devam ederken MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş Ankara’da İka Haber Ajansı’na şöyle diyordu: “Hükümetin düşmesi belki yarın belki yarından da yakındır.”
23 – 24 Aralık’ta faşistlerin yönlendirdiği kitleler birçok mahalleye girmiş, Alevi yurttaşların evlerine saldırmış, yüzlerce insanı katletmiş ve Alevilerin evlerini, dükkanlarını yakmıştı.
Olaylar patlak verdiğinde iktidar partisi CHP’den Başbakan olan Bülent Ecevit, olayların kendisinin uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebini zorlamak için kontrgerillalar tarafından çıkarıldığını bildirmişti. Dönemin bir MİT çalışanı da Maraş Katliamı’nın olacağını iki ay önce Başbakan Ecevit’e rapor halinde bildirilmiş ve Ecevit’in sessizlikle geçiştirdiği ifade edilmişti.
12 Eylül’ün ismi faşist Kenan Evren de yıllar sonra yazacağı anılarında, Maraş Katliamı için MHP militanları ve dinci yobazlar tarafından yapılan bir katliam olarak nitelendirerek kendini aklamaya çalışmıştı.
DAVA SÜRECİ
Katliamın davası 1991 yılına kadar devam etti, 804 kişi yargılandı. Dosya, Yargıtay’ın bozma kararının ardından, 1991’de yeni çıkarılan Terörle Mücadele Yasası’na dayanarak kapatıldı ve böylece katliamın tertipçileri ve failleri cezasız bırakılmış oldu. Davanın bir numaralı sanığı Ökkeş Şendiller beraat ettirildi ve ilerleyen yıllarda Refah Partisi’nden 19. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili seçildi. Bu da yetmezmiş gibi Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine getirildi. O dönem katliamın müdahil avukatları Ceyhun Can 10 Eylül 1979’da, Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980’de ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980’de öldürüldü.
Davanın gerekçeli kararından bir örnek ise durumu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor: “Hatice Görür, 10 yaşında bir kız çocuğuydu. Katliam başladığında, babası İmam, kızının elinden tutarak ölümden kurtulmaya çalışıyorlar. Babasının elini sıkı-sıkı tutarak koşmaya çalışan Hatice, babasını sürüklüyormuş gibi ortaya çıkan görüntüyle, O’nu ölüm çizgisinden yaşam çizgisine taşımak istiyordu sanki. Kurşun sıkan katliamcılar için, çocuk veya büyük olmanın önemi yoktu, Alevi, Kürt ve solcuysa eğer veya öyle olacağı düşünülüyorsa, “Bir eksik olsun” dediler ve nişan alarak sıktılar kurşunu, Hatice’nin küçük bedenine.” (Maraş Olayları Gerekçeli Karar s.331).”
Maraş Katliamı ısrarla sağ-sol, Alevi-Sünni çatışması olarak yansıtıldı. Oysaki bu tarih de diğer katliamlarda olduğu gibi faşistler, gericiler tarafından başlatılarak halkı galeyana getirerek solculara yönelik bir saldırıdır. Göz önünde can kıymak yüzyıllar boyunca bu güruhun üstlendiği en önemli rol oldu.
“General, katliamın Alevilerle Sünniler arasındaki bir çatışma olarak tanımlamış. Bu sıkıyönetim mahkemelerinde de genel kanı olarak işlenmiş. Oysaki dönemin Maraş Valisi Tahsin Soylu, Katliam için verdiği ifade de: “Olayların soykırıma yönelik olduğunu” söylemiş. “(Maraş Olayları Gerekçeli Karar s.1 83)
24 ARALIK 1979: TÖB-DER’DEN MARAŞ KATLİAMI PROTESTOSU
Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER), 1979 yılında Kahramanmaraş Katliamı’nın yıl dönümünde, Türkiye çapında boykot ve protesto eylemleri düzenledi. Eylemlere polisin saldırısı sonrasında 4 kişi öldü, 4000 kişi gözaltına alındı. Olayların ardından Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı TÖB-DER Genel Merkezi’ni kapattı.
TÖB-DER, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra kurulmuş, 200 bin öğretmenin üye olduğu, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük öğretmen örgütlenmesiydi. Kuruluşuna Köy Enstitüleri kökenli birçok öğretmen öncülük etmişti. TÖB-DER, 1981’de o dönem yürürlükte olan 141 ve 142. maddeye dayanılarak kapatıldı. Şubelerin kapatılması, üyelerin sürgünlere gönderilmesinin yanı sıra bazı üyeleri de saldırı, pusu ve işkencelerde öldürüldü.
Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara gönderilen yazı ile ÇEDES projesinin uygulanması istendi ve…
Emlak Konut GYO A.Ş'nin KAP'a yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'da şirket kuracağını belirtti.
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, ülkede sıkıyönetim ilan edildiğini duyurdu.
Diyarbakır'da Narin Güran'ın cansız bedenini dereye sakladığını itiraf eden tutuklu sanık Nevzat Bahtiyar'ın "suçu üstlenmesi"…
AFAD verilerine göre Bursa, Mudanya'da 3.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Sarsıntının derinliği 7.01 kilometre…
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Cesur olacağız, yeni adımlar atacağız'…