Ekonomi sos veriyor: Savaşın etkileri, AKP’nin etkisizliği
Türkiye ekonomisin son birkaç ayda geldiği nokta, ekonominin tarihsel olarak uluslararası ilişkileri ve iktidarların ekonomi politikaları sonucunda şekilleniyor. ABD merkez bankasının 2008 krizinden bu yana düşük faiz politikası ile şekillenen ve sermayeyi çevreye yayma politikası Covid-19 ile birlikte oluşan riskler sebebiyle farklı bir duruma evrildi.
NATO’nun yayılmacı politikaları sonucu dünyanın birçok yerinde ortaya çıkan bölgesel savaşlar bugün Ukrayna’da karşımıza çıkıyor. Emperyalist örgüt olan NATO’nun Ukrayna’da konuşlanmak istemesi ve bu durumun Rusya açısından yarattığı tehlike ve zaten tartışmalı olan bölgelerin (Donetsk ve Luhansk) bağımsızlığını ilan etmesi ve Rusya’nın tarafından tanınması ve artan gerilim ile birlikte Rusya’nın Kiev’e doğru ilerlemesinin yarattığı durum sonrasında AB ülkeleri başta olmak üzere Rusya’ya dönük yapılan yaptırımlar Türkiye ekonomisi üzerinde de etkiler barındırıyor.
Bu etkileri ortaya konmadan önce Türkiye ekonomisindeki son durumun üzerinden geçmek gerekmektedir.
Türkiye ekonomisin son birkaç ayda geldiği nokta, ekonominin tarihsel olarak uluslararası ilişkileri ve iktidarların ekonomi politikaları sonucunda şekilleniyor.
ABD merkez bankasının 2008 krizinden bu yana düşük faiz politikası ile şekillenen ve sermayeyi çevreye yayma politikası Covid-19 ile birlikte oluşan riskler sebebiyle farklı bir duruma evrildi. AKP’nin ekonomi politikaları ise politika faizi yüksek tutarak sermaye çekme (özelleştirme ve sermayeye peşkeş bu politikaların içerisindedir) çabası sekteye uğradı. Sadece Covid-19 değil zaten emperyalizmin yönelimleri 2018’den itibaren bu duruma işaret ediyordu. Dolar’ın ABD’ye geri dönmesi ABD’de enflasyonla sonuçlanıyor ve bu durumda FED’in faiz yükseltme beklentisi artıyor ve bu beklenti sermaye hareketliliğini de arttırıyor. Erdoğan ise bugün “faiz sebep-enflasyon sonuç” diyerek bildik politikasına devam ediyor. Eylül 2021’de %19 olan politika faizi bugün birkaç aydır %14 seviyesinde tutulmakta. Eğer faize dokunulmasaydı bile dolar kuru ve enflasyon daha düşük seviyeydi. Çünkü Türkiye’deki enflasyonun ana kaynağı maliyet yanlı, artan döviz kuru ile birlikte enflasyon giderek artıyor. Bu duruma dair AKP’nin çözümü ise ihracat arttırmak ile şekilleniyor fakat son açıklanan veriler yine ihracat-ithalat arasındaki açının arttığını ortaya koyuyor. 2022’nin Ocak ayında -10.3 milyar dolar bir açık oluştu bile. Oluşan açıklar ve borçlar artan döviz kuru sebebiyle TL cinsinden katlanarak daha fazla artıyor.
Elbette bu somut durumun oluşmasında emperyalizmin ekonomi politikalarına uyum çerçevesinde küreselleştirilmiş ve bunun sonucunda sermayeye “pazar”, bağımlı bir ekonomi yaratılması merkezde yer alıyor.
Faiz tartışmaları elbette çözüm değil, faizi bugün arttırmak uzun vadede daha bağımlılaşmış bir ekonomiyi de getirebilir. Sermaye düzenin temsilcileri küresel krizin etkilerini azaltmayı farklı tavizlerle, daha da bağımlılaşma ile ortaya koyacağı gözüküyor.
Tüm bunların sonucunda emekçi sınıfın aldığı ücretler eriyor, yaşam koşulları kötüleşiyor, refah azalıyor. Yaşanan kriz tam anlamıyla emekçi sınıfın üzerine atılıyor.
Ukrayna’da ortaya çıkan durumun ise etkileri yavaş yavaş hissedilir hale geldi. Dolar kuru anlık olarak yükselmeye başladı. Petrol, altın, artış gösterirken, Euro ve borsa endeksleri aşağı yönlü hareket etmeye başladı. Dikkat edilmesi gereken bir diğer veri ise Türkiye’nin CDS primi 23 Şubat’ta 538 seviyesinde iken 24 Şubat tarihinde 626’ya yükselmesidir. Bu durum sermayenin ülkeden çıkmasının önünü açmaktadır.
Rusya ekonomisinin temelinde enerji kaynaklarının ihracatı büyük rol oynuyor. Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının %33’ünü Rusya karşılıyor. Buğday ise Türkiye’nin -sağ iktidarların özelleştirme ve sermaye yanlısı politikaları sonucunda- ithalatında önemli bir yer alıyor. Ukrayna-Rusya ilişkileri kızgınlaşır kızgınlaşmaz buğday fiyatları Türkiye’de istikrarsız borsa endeksleri gibi yukarı çıkıp aşağı inen bir görüntü ortaya kurdu.
AB ülkeleri, ABD, Kanada Rusya’nın SWIFT anlaşmasından çıkarma yönelimi sonucunda Türkiye-Rusya ticareti de etkilenecek. Ruble’nin ve TL’nin istikrarlı bir görüntü çizmemesi sebebiyle yapılan ticaret (doğalgaz, buğday başta olmak üzere) büyük ölçüde etkilenecek. Rubledeki aşağı yönlü ani kırılım, Rusya Merkez Bankasının kuru dengelemek amaçlı politika faizini -2021 Mart’tan itibaren kademeli arttırarak 9,5’e getirilmişti- 9,5’ten 20 oranına çekmesi gibi bir durumu ortaya koydu. Faiz artışı sonrası ruble bir ölçüde yükselse bile hızlıca aşağı düşüş yaşadı. Bir süre geçtikten sonra iki ülke arasında para birimini sabitleme gibi yöntemlerle ticaret anlaşması beklentisi artıyor. Sadece Türkiye değil Almanya’nın da Rusya’ya %50 gibi enerji mallarında bağımlılığı söz konusu. AB ülkelerinin Rusya’dan ithalatı büyük önem taşımakta, yapılan yaptırımlar iki tarafı da zarara sokacağı benziyor. Tabi artık küresel ölçekte zorunlu hale gelmiş ticari ilişkileri savaş dışında tutup ticaret devam ettirilebilir. Daha önce Gürcistan, Kırım’da da yaşanan olaylar sonrası benzer yaptırımlar gündeme gelmişti. Bugün yaşanan durum çok daha farklı olsa da önümüzdeki süreçte netleşmiş olacak.
İran’ın SWIFT’ten çıkarılması sonrasında ihracatında ve uluslararası ticarette İran açısından büyük sorunlar oluşmuştu ama bugün Rusya’ya yapılacak yaptırımlar bir yanıyla yaptıran uygulayan ülkelere de etki edecek.
Tüm bunların piyasalarda yaratacağı etki ise Türkiye’nin son istikrarsız durumunu daha da kötüleştireceğini ortaya koyuyor.
AKP’nin kur korumalı mevduat üzerinden istikrarı yakaladık demesi ve ekonomide olumlu bir görüntü verme çabası, kimi kanallarda sürekli yapılan ihracat şu kadar arttı propagandası, yaz dönemi Rusya’dan gelecek turistler ile birlikte sıcak para girişi elde etme beklentisi tamamen bir çöküşün sinyallerini veriyor. AKP’nin attığı adıma bahtsızlık mı diyelim, öngörüsüzlük mü ama son kertede AKP’nin ekonomi politikalarının uzun vadeli, gerçekçi bir yan taşımadığı ve sadece günü, seçimleri, politik havayı kurtarmak üzerine kurulu olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.
Emperyalizmin ülkeleri işgal etmesi veya savaşa sürüklemesinin yanı sıra, ekonomik olarak da büyük bir yıkım getiriyor. Emperyalizme bağımlılaştırılmış ekonomiler kırılgan ve istikrarsız görüntü sunmaya devam ediyor. Bugün Türkiye ekonomisi yardım sinyalleri veriyor. Türkiye ekonomisi bağımsızlaştırılmadan, sermaye yanlısı politikalardan vazgeçilmeden ekonomik istikrar ve kalkınma sağlanamaz.