Nazizme karşı zaferin 77. yılı: Meçhul askerler değillerdi
Tüm insanlık, Leningrad kuşatmasında, Stalingrad’da her bir odada, cephe gerisinde partizanlarla direnen komünist ve emekçileri unutmamalı. Çünkü Nazi savaş makinesinin başını ezenlere çok şey borçluyuz. Onlar adlı adınca Nazizmi yenen askerlerdi.
H. Murat Yurttaş
Bolşevik Partisi ve Sovyetler Birliği’nin en önemli kişiliklerinden birisi olan Vyaçeslav Molotov, Feliks Çuyev ile yaptıkları sohbetlerden birinde Büyük Yurtseverlik Savaşı’nın ardından kapitalistlerin izinden gidip “Meçhul Asker” anıtları dikmenin yanlış olduğunu, Sovyetler Birliği askerlerinin faşizm ile savaştığını ve bunun silikleşmesine hiçbir şekilde izin vermemeleri gerektiğini anlatır.
Alman kapitalizmi, emperyalist bir güç olarak dünyanın paylaşımı mücadelesine geç katılmış olduğundan gelişen üretim gücü için hammadde ihtiyaçları, artan nüfusunu destekleme planları ve yeni pazar arayışları ile 1914’te dünyayı bir savaşa sürüklediği gibi 1936’dan itibaren de yeni bir dünya savaşına neden olacak bir yayılma dönemini açtı.
Hitler önderliğinde Nazi Almanyası, 1933’te tekrar silahlanmaya başlarken 1935’te tekrar hava kuvvetleri kuracaklarını duyurduktan sonra İngiltere ile bir anlaşma yaparak donanmasını da yeniden kurmaya başladı. 1936’ya gelindiğinde Versay Antlaşması ve Lokarno Antlaşmaları’nı doğrudan ihlal ederek Fransa ve Belçika sınırındaki silahsızlandırılmış Renanya bölgesine Alman ordusunu geri soktu. Aynı yıl İspanya İç Savaşı’nda Franco’nun faşist güçlerini açıktan desteklemeye başladı.
1938 Nisan ayında Avusturya ile Almanya’nın birleşmesi gerçekleştirildikten sonra bu kez Münih Antlaşması ile önce 1938 sonbaharında Çekoslovakya’nın Alman etnik azınlığının yoğun şekilde yaşadığı sınır bölgelerini kapsayan Sudetenland’ın işgali ve ardından ertesi yılın ilkbaharında ise tüm Bohemya ve Moravya bölgelerinin işgali ve kukla Slovakya’nın kurulmasıyla doğuya doğru biraz daha genişleme sağlandı. Münih Antlaşması İngiltere ve Fransa’nın Nazizmi doğuya yönlendirerek tatmin çabalarının da zirve noktasıydı.
Naziler, Amerikan “Açık Kader” dedikleri ABD’nin 1800’lü yıllarda batıya doğru genişlemesini meşrulaştırmak için geliştirdikleri ideolojik motiflerden de esinlenerek doğuda bir “Yaşam Alanı” arayışındaydı. Bu arayış etnik Alman topluluklarının birleştirilmesi sonrasında gözünü daha fazlasına dikti. “Yaşam Alanı” siyaseti, Doğu Avrupa’da Almanya sınırları dışında yaşayan Alman azınlıkların Almanya’nın hakimiyetinde birleştirilmesi ve doğuda elde edilecek yeni toprakların kolonizasyonu ile beraber Alman popülasyonunun bu topraklara yerleştirilmesi politikasıydı.
Bunun için savaş öncesi son durak, Polonya’nın serbest şehir olan Danzig kentinin Almanya’ya bağlanması talebi oldu. Bu talep kabul edilmeyince Polonya’nın işgali ile savaş başlamış oldu. Daha sonra Hollanda, Belçika ve Fransa üzerine stratejik bir saldırı düzenleyip batı cephesini güvene alan Nazi Almanyası Haziran 1941’de Barbarossa Harekatı ile Sovyetler Birliği ile savaşa başladı.
Savaşın başlamasını geciktirme stratejisi ile hareket eden Sovyetler Birliği tüm çabalarına karşın faşizmin hedefindeydi. Ancak savaşın dördüncü yılı tamamlanmadan Sovyetler Birliği bayrağı ve Kızıl Ordu’nun “150. Piyade ‘Idritskaya’ Tümeni, 2. Derece Kutuzov Nişanı, 79. Piyade Kolordusu 3. Şok Ordusu 1. Belarus Cephesi” Zafer Sancağı Almanya Federal Meclis binasının üzerinde dalgalanacaktı.
Almanya’yı Sovyetler Birliği üzerine yönlendiren İngiliz, Fransız ve Amerikan emperyalizmi Sovyetler Birliği’nin büyük fedakarlıklarla yürüttüğü mücadeleyi uzun süre boyunca uzaktan izledikten sonra büyük ölçüde seyreltilmiş Alman ordularının üzerine Normandiya Çıkartması ile saldırıya geçerken ise esas amaç savaşı kazanmış olan Kızıl Ordu’nun ilerleyişinin Naziler tarafından yavaşlatılması sırasında Avrupa’yı tekrar emperyalistlerin kontrolüne almaktı.
Bugün ise bu kısaca özetlenen tarih yeniden yazılmak isteniyor. 77 yıl aradan sonra Sovyet ordularını ve partizanları işgal ordusu saymaya varacak bir yalan furyası peydah olmuş durumda.
Oysa çok yalın bir gerçekle karşı karşıyayız. Tüm bir istihbarat teşkilatı ve propaganda mekanizması da dahil olmak üzere Nazi Almanyası esasında ruhunu bir bütün olarak NATO terör örgütüne devredildiğini ve burada yaşatıldığını görebiliyoruz. Öyle ki tüm Doğu Avrupa’da Nazi artıklarını destekleyen ABD ve AB emperyalizmi ve onların savaş örgütü NATO, Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden bu yana yeni bir “Yaşam Alanı” için doğuya genişlemeyi sürdürüyorlar.
Bunun son halkası Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’da açılan üsler, Baltık ülkelerinde yapılan tatbikatlardan Ukrayna ile ittifak üyeliğinin görüşülmeye başlanması noktasına kadar geldi. 2013’ten sonra Nazi işbirlikçilerini kahramanlaştıran, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Ukrayna gibi gerici ve işbirlikçi hükümetlerin iktidarda olduğu eski sosyalist ülkelerde Avrupa Birliği’nin de ahlaksız cesaretlendirmesiyle tarihin inkarcı bir anlayışla yeniden yazılmaya çalışıldığını ve onurlu komünist geçmişlerine ilişkin tüm simgelerin yok edilmek istendiğini görüyoruz.
Kızıl Ordu’nun milyonlarca emekçinin ve komünistin kanları ve canlarıyla bedelini ödedikleri faşizme ve Nazizme karşı Zafer Günü 77. yılında daha fazla hatırlanması gereken bir tarih artık. Öyle ki, Putin Rusyası bile Mariupol’de Nazi artığı Azov çetelerine karşı savaşan birliğin adının dahi Stalingrad’da Nazileri püskürtüp Almanya Meclis Binası’na Zafer Sancağı asılmış atasıyla aynı adı, 150. Piyade Tümeni, taşımasına dikkat ediyor.
Tüm insanlık, Leningrad kuşatmasında, Stalingrad’da her bir odada, cephe gerisinde partizanlarla direnen komünist ve emekçileri unutmamalı. Çünkü Nazi savaş makinesinin başını ezenlere çok şey borçluyuz. Onlar adlı adınca Nazizmi yenen askerlerdi.