Ukrayna’daki Neo-Nazi çeteleri: 70 yıl sonra Bandera’nın izinde
Neo-Naziler’in Ukrayna’daki varlığına inanmak istemeyenler, Kiev’de 2019 yazında düzenlenen ve Nazi sembollerinin gururla sergilendiği “Gençlik Alevi” ismiyle bilinen ‘festival’in görüntülerine bakabilir. Etkinliğin tanıtım videolarından birinde ellerinde meşaleler olan bir grup Nazi’nin, ‘haklı öfkemizin tutuşan alevi şafak sökene dek yanacak’ sözlerini içeren bir marş söylediği görüntüler her şeyi anlatıyor.
Emperyalizmin özellikle bizim bölgemiz söz konusu olduğunda elindeki en büyük silahın insanları etnik, dinsel ve hatta mezhepsel kimliklere ayırarak, bölmek olduğunu biliyoruz. Yaşadık, yaşıyoruz. Çatışmaların, kırımların artık “olağan” hale geldiği Balkanlar, Kafkaslar ve tabi ki Ortadoğu’da bir de emperyalizmin kullanışlı aparatçıkları var; işte Ukrayna gündeminde sahne alan Nazi artığı çeteler bunun en somut örneği. Ancak emperyalizmin propaganda araçları bu gerçeğin üzerini itina ile örtmeye çalışsa da Neo-Nazi örgütlerin turuncu devrimlerde nasıl sahne aldığı ve özellikle Donbass bölgesinde nasıl katliamlara imza attıkları herkesçe bilinen bir gerçek.
NEO-NAZİLER SAHNEDE
“Şu kritik anda ulusumuzun tarihi görevi dünyanın beyaz ırklarına hayatta kalmalarını sağlayacak son bir haçlı seferinde önderlik etmektir. Bu haçlı seferi, Yahudilerin yönetimindeki aşağı ırklara karşı sürdürülecektir” Bu çağrı bir Neo-Nazi çetesi olan Azov Taburu’nun lideri Andriy Biletsky’e ait. Yapıldığı tarih ise 2014, ABD’nin başını çektiği emperyalist blok tarafından desteklenen ve dünya kamuoyunun yaşananların bir ‘özgürlük savaşı’ olduğu yönünde manipüle edilmeye çalışıldığı Maidan darbesinin gerçekleştiği günler. Yani halihazırda Ukrayna’da güçlü olan Neo-Nazi örgütlenmelerin siyaset sahnesinde yerini aldığı zamanlar. Bahsi geçen Azov Taburu ise Ukrayna’daki Neo-Nazi çetelerinin en örgütlü olan. Logolarında İkinci Dünya Savaşı yıllarında İkinci SS Panzer Bölüğü’nün de kullanmakta olduğu eski germen alfabesinin ‘Wolfsangel’ harfi yer alan bu çetenin, Ukrayna Ulusal Muhafızları arasında da yer aldığını da belirtelim.
Ukrayna’nın eski Devlet Başkanı Pyotr Poroşenko’nun bu çetelerin desteğini alarak iktidara yerleştiğini, kendisinin azılı bir Stepan Bandera destekçisi olduğunu, Bandera’nın doğum tarihi olan 1 Ocak’ın resmi tatil ilan edildiğini ve 2015 yılından itibaren ise Ukraynalı Neo-Naziler’in, Kiev şehrinin merkezinde ellerinde meşalelerle yaptıkları yürüyüşlerle bu günü kutladıklarını ekleyelim.
BANDERA’NIN KİRLİ SİCİLİ
Öyle sıradan bir isim değil Bandera. Tıpkı bugünkü ardılları gibi “özgürlük savaşçısı” olarak pazarlanan bu azılı Nazi’nin İkinci Dünya Savaşı esnasında, kurduğu çetelelerle Polonya’nın doğusunda çoğunluğu kadın ve çocuk binlerce Polak’ı katletmiştir. İşte bugün başta Azov Taburu olmak üzere emperyalizmin kullanışlı aparatı Neo-Nazi çetelerinin ellerinde meşalelerle doğum gününü kutladıkları Bandera budur. Sovyet yurttaşları Avrupa’yı faşizmin çizmelerinden temizlemek için binbir fedakarlıkla savaşırken, Bandera ülkesini işgal eden Nazi’lerle işbirliği yapan bir haindir. Bu işbirliğini de “bağımsız Ukrayna” bahanesi ile meşrulaştırmaya çalışmıştır. Ne kadar benzer hikayeler değil mi? Tıpkı bugün NATO’dan güya “bağımsız Ukrayna” yalanıyla silah dilenen Neo-Nazi’ler gibi.
DONBASS’TA SİVİL KATLİAM
Hatırlanacağı üzere, Ukrayna’da 2010’da iktidara gelen Viktor Yanukoviç, 2013’te Avrupa Birliği ile yapılan ortaklık anlaşmasını askıya alması nedeniyle, 2014’te ABD-NATO-Soros işbirliği ile düzenlenen tezgahla devrilmişti. Bu tezgâhın “başarı”ya ulaşmasındaki en büyük pay sahibi olan Neo-Nazi’ler ise, paramiliter bir güce dönüşerek, ağırlıklı olarak Rus nüfusun yaşadığı ve darbenin ardından halk cumhuriyetleri ilan edilen, Lugansk ve Donetsk’te etnik kıyıma başladılar ve binlerce sivili katlettiler. Tıpkı “kahraman”ları Bandera gibi.
2 milyar dolara yaklaşan serveti ile Ukrayna’nın önde gelen oligarklarından olan İgor Kolomoysky başta Azov Taburu olmak üzere 50’ye yakın paramiliter gücü finanse ededursun, Svoboda gibi Nazi artığı partiler darbe hükümetinde yerlerini alacaktı. Maidan darbesinde, Kiev’deki bir sendika binasını içindeki 50 kişi ile ateşe verecek kadar gözü dönmüş bu güruhun, geçtiğimiz günlerde “Ulusal Muhafızların Azak savaşçıları, Kadırov orklarına karşı kurşunları domuz yağıyla yağladı” mesajıyla militanların kurşunları yağladıkları görüntüleri içeren bir video paylaşması açıkçası kimseyi şaşırtmadı.
Maidan Darbesi’nde 106 kişinin öldüğü keskin nişancı saldırılarını hatırlayanlar olacaktır. Medya her zamanki gibi bu saldırıları Yanukoviç’in organize ettiği yaygarasını koparadursun, gerçek saldırganlardan birinin itirafları ile ortaya çıkacaktı. İnfaz edilmek istenirken kaçarak ve Belarus’a sığınan Gürcü saldırgan, saldırıların ABD ve AB tarafından desteklenen Neo-Naziler tarafından organize edildiğini ve kendilerine bunun için yüklü ödemeler yapıldığını itiraf edecekti.
Neo-Naziler’in Ukrayna’daki varlığına inanmak istemeyenler, Kiev’de 2019 yazında düzenlenen ve Nazi sembollerinin gururla sergilendiği “Gençlik Alevi” ismiyle bilinen ‘festival’in görüntülerine bakabilir. Etkinliğin tanıtım videolarından birinde ellerinde meşaleler olan bir grup Nazi’nin, ‘haklı öfkemizin tutuşan alevi şafak sökene dek yanacak’ sözlerini içeren bir marş söylediği görüntüler her şeyi anlatıyor.
ABD’DEN “AZOV TUGAYI YABANCI TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK TANIMLANMASIN” ÇIKIŞI
Tüm bu gelişmeler ortadayken, ABD merkezli ‘düşünce kuruluşu’ Atlantik Konseyi’nin yayımladığı Anton Shekhovtsov imzalı bir makale Azov Tugayı’nın yabancı terör örgütü olarak tanımlanmaması gerektiğini salık veriyordu.
“Azov neden yabancı terör örgütü olarak tanımlanmamalı” başlıklı makalede, Azov’un FBI tarafından “neo-nazi ideolojisiyle ilişkili olduğu bilinen paramiliter birlik” olarak tanımlanmasının “yanıltıcı ve mantıksız” olduğu iddia ediliyordu.
Makalede, Azov Tugayı’nın Ukrayna Ulusal Muhafızlar’a bağlı bir birlik olarak İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğu söylenirken, devlete bağlı bir gücün paramiliter bir güç olarak kategorize edilemeyeceği öne sürülüyordu.
SONUÇ YERİNE
Bugün emperyalist medya kuruluşları, Ukrayna krizine ilişkin yine dezenformatif bilgilerle kamuoyunu yanıltmaya çalışadursun, gerçekler Donbass’taki Ukrayna ordusu ve Neo-Nazi çetelerinin saldırıları sonucu ölen çocuklar için dikilen anıt gibi ayakta duruyor. Bir gün mutlaka ortaya çıkmak üzere…