PUSULA| AKP’nin FETÖ ile mücadelesi: Dostlar alışverişte görsün 

PUSULA| AKP’nin FETÖ ile mücadelesi: Dostlar alışverişte görsün 

19-02-2022 09:57

AKP iktidarı Gülenci artıklarını bünyesinde barındırmaya devam ediyor. FETÖ’nün siyasi ayağını arayan, ortaya çıkartmak isteyen varsa, AKP’nin içine bakabilir kısacası. Bugün AKP’nin siyasi ofisi gibi çalışan ve bir rıza üretim merkezi işlevi gören Diyanet’in başındaki isim Ali Erbaş’ın bir dönem FETÖ’nün en önemli platformlarından Kültürlerarası Diyalog Platformu'nun Yönetim Kurulu Üyeliği’ni yapmış olması bunun en somut örneklerinden bir tanesi örneğin.

Alev Doğan

AKP’nin eski ortağı ve iktidara gelişinde büyün pay sahibi olan Gülen cemaatine karşı, bu ülkenin ilericilerinin, yurtseverlerinin, sosyalistlerinin verdiği kavga çok eskiye dayanıyor. Büyük bedeller ödenerek verilen bu kavganın aksine, AKP iktidarı Gülenci artıklarını bünyesinde barındırmaya devam ediyor. FETÖ’nün siyasi ayağını arayan, ortaya çıkartmak isteyen varsa, AKP’nin içine bakabilir kısacası. Bugün AKP’nin siyasi ofisi gibi çalışan ve bir rıza üretim merkezi işlevi gören Diyanet’in başındaki isim Ali Erbaş’ın bir dönem FETÖ’nün en önemli platformlarından Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun Yönetim Kurulu Üyeliği’ni yapmış olması bunun en somut örneklerinden bir tanesi örneğin. FETÖ kadrolarının bürokrasinin dörtte birini hala elinde tutuyor olması, AKP’li milletvekillerinin yüzde 30’unun hala FETÖ’cülerden oluşması, AKP’nin FETÖ ile mücadele konusunda hamasi söylemlerden öteye bir adım geçmediğini kanıtlar nitelikte. FETÖ’den boşalan yerlere FETÖ’den daha az tehlikeli olmayan başka cemaatlerin yerleşmiş olduğunu daha saymıyoruz bile.

REŞAT PETEK’İN SİCİLİ

2012’deki MİT krizinde Cemaat ile arası açılan AKP’nin, 15 Temmuz Amerikancı-FETÖ’cü darbe girişiminin ardından FETÖ ile kıyasıya bir mücadeleye girişmeye pek de niyetli olmadığını, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Faaliyetlerini Araştırma Komisyonu’na başkan olarak Reşat Petek’i seçmesiyle anlaşılmış oldu. 2011’de TV8’de Gülen’i “Hakkında açılan tüm davalardan, Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi’nin beraat etmesine ve bu beraat kararının kesinleşmesine rağmen, Ergenekon yapılanmasının parlamentodaki uzantıları tarafından ‘çete’ diye hakkında Meclis kürsüsünden konuşma yapanlar oldu.” sözleriyle savunan, AKP-Cemaat kavgasının kızışmaya başladığı günlerde, 2 Aralık 2013’te Star gazetesine “Fethullah Gülen Hocaefendi ve AK Parti’yi beraber hedef alan yapıların, AK Parti’nin bu süreçten güçlenerek çıktığını görünce bu kez Cemaat ve AK Parti’yi birbirine düşürmeye çalıştı.” demecini veren Petek’ten bahsediyoruz. Bu komisyonun değil başkanlığını yapmak, toplantılarının yapıldığı odanın önünden dahi geçmemesi gereken bir isim kısacası. Hoş 15 Temmuz’u finanse ettiğini iddia ettikleri BAE ile barış çubuğu tüttüren bir iktidardan bahsediyoruz, çok da şaşırmamak lazım diyerek devam edelim.

MGK KARARINA KİMLER DİRENDİ?

“Gizlice başta siyaset, mülkiye, adliye, maliye, askeriye ve emniyet olmak üzere devletin tüm kılcal damarlarına sızan terör örgütünün sinsi ve kanlı planlarını boşa çıkartan ve süreci ilk anından itibaren yöneten ve takip eden de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır.” 

Bu sözler “AKP’nin propaganda bürosu” olarak işlev gören İletişim Başkanlığı’nın başındaki isim Fahrettin Altun’a ait. FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmalarının kızıştığı dönemde sarf edilen bu sözlere ilişkin kendisine tek bir sorumuz var; o da 25 Ağustos 2004 tarihli 481 sayılı MGK kararına kimler direndi? Hatırlatalım, Gülen Grubu’nun faaliyetlerinin izlenmesi ve tasfiye edilmesine ilişkin kararların alındığı, hakkında dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün TBMM Darbe Komisyonu’na “FETÖ’ye karşı hükümeti 2004 yılında MGK kararıyla uyardık. Ancak pek fazla bir şey yapılmadığını gördük” açıklamasını yaptığı MGK toplantısından bahsediyoruz. Kısacası Gülen Cemaati devletin kılcal damarlarına sızmadı yerleşti, üstelik bunu gizlice değil ayan beyan yaptı.

AKAR’IN YARDIMCILARI HAKKINDAKİ VAHİM İDDİALAR

Cemaat üyelerinin devlet içerisinde daha hala tutunduğuna ilişkin iddialara bir yenisi daha geçtiğimiz günlerde eklendi. Cumhuriyet gazetesi yazarları, gazeteci Barış Terkoğlu ve gazeteci Barış Pehlivan’ın köşelerinde gündeme getirdiği ve emekli hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok’un da dile getirdiği iddia; Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın şu an görevde olan bakan yardımcılarından Muhsin Dere ve Yunus Emre Karaosmanoğlu’nun FETÖ iltisakı olduğu yönündeydi.

Üçok “Bana gelen bilgi notunda, bakan yardımcısı Muhsin Dere’nin ByLock kullanıcısı olduğu, kız kardeşlerinin kocalarının (H.K. ve R.A.) 672 ve 679 sayılı KHK ile kamu görevlerinden ihraç edildikleri ve bazı yakın akrabalarının FETÖ ile iltisaklı oldukları bilgileri yer alıyor. Bilgilerin Muhsin Dere’nin bakan yardımcısı olarak atandığı 2018 tarihinden önceye, Savunma Sanayi Müsteşarı olarak atandığı zamanlara ait olduğu anlaşılıyor” diyecek ve Karaosmanoğlu’na ilişkin ise şunları kaydedecekti: “WikiLeaks belgelerinin gerçek olduğu konusunda bir tereddüt yok. Bu nedenle, ABD Büyükelçiliği siyasi danışmanı tarafından, 26 Temmuz 2007 tarihli telgrafta, bugün Milli Savunma Bakan Yardımcısı olan Yunus Emre Karaosmanoğlu için, ‘Lütfen onu çok sıkı koruyun’ diye yazması anlaşılabilir bir durum değil. ABD elçiliği siyasi danışmanı, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın o dönem özel kaleminde görevli olan Yunus Emre Karaosmanoğlu’nun kesinlikle korunması için, niçin ABD hükümetine adeta yalvarır, ricacı olur?”

FETÖ BORSASI VE KAPANAN DOSYALAR

İlkin AKP’li Şamil Tayyar tarafından dillendirilen “FETÖ Borsası” ise işin başka bir mide bulandıran tarafı. Örneğin cemaatin yayın organı Zaman gazetesinin ortaklarından Fettah Tamince’nin hakkında yürütülen FETÖ soruşturmasından “kovuşturmaya yer yok” kararıyla yırtması “FETÖ Borsası”nın kanıtlarından. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı hazırlanan “FETÖ Borsası İddianamesi”nde konuyla ilgili oldukça çarpıcı detaylar var. İddianamede; Tamince hakkında “kovuşturmaya yer yoktur” kararı vererek dosyayı kapatan ve daha sonra HSK tarafından açığa alınan savcı İsmet Bozkurt ile savcı Lütfi Karabacak’ın sorumluluklarında olmayan soruşturmalar hakkında sorgulamalar yaptıkları, edindikleri bilgileri paylaştıkları ve maddi menfaat temin ettikleri oldukça önemli bir detay. İddianamede sanık Bozkurt’un İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun bir dosyasında şüpheli olan Fırat Taştemur ile yakın ilişki içerisinde olduğu, bir dosyada ise “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” alınması karşılığında dosya şüphelisinden aracıyla 100 bin dolar menfaat temin ettiği belirtiliyor. 

SONUÇ YERİNE

Bu ülkenin emekçi halkının zekasıyla alay edildiği, aslında kimin elinin kimin cebinde olduğunun ayan beyan ortada olduğu bir süreç kısacası özetlemeye çalıştığımız. Bu nedenle göstermelik davalara, bugün yüksek perdeden söylenip yarın mutlaka unutulacak çıkışlara, hamasi söylemlere karnımız tok. Ezcümle cemaatle ve top yekûn dinci gericilikle mücadelesi çok eskilere dayananlar, temizliğin nasıl yapıldığını AKP’den öğrenecek değiller.