Beklenen günler, güzel günlerimiz…
30-04-2022 13:34Bugün bireysel kurtuluş vaazları verenlerin, vadettikleri hayat imgesinin gerçekle bir ilişkisinin olmadığını biliyoruz.
İlayda Ar
Dünya işçi sınıfının sömürü düzenine karşı bayrak açtığı ortak bir mücadele günü olan 1 mayısa; kapitalist sistemin yarattığı toplumsal sorunların had safhaya tırmandığı bir düzlemden bakıyoruz. Ekonomik kriz çıkmazında debelenen siyasi iktidar, sistemin tarihsel eğiliminin yarattığı sorunları işçi ve emekçi kitlelerin sırtına yüklemeye devam ediyor. Ekonomik krizin büyümesiyle orantılı olarak yoksulluk artıyor, hegemonya savaşları büyüyor, savaşlar; ekolojik krizi ve göç krizini de beraberinde getiriyor. Kurtuluş yolu bulunamayan her çıkmaz, yeni bir krize gebe oluyor…
İçerisinden geçtiğimiz bu karanlık dönem; kapitalizmin tarihsel krizinin altında ezilmeye ve yoksullukla sindirilmeye çalışılan işçi sınıfı ile bireysel kurtuluş vaatleriyle yalnızlaştırılıp yozlaştırılmış genç kuşağın bugün birlikte mücadele etmeye her zamankinden daha çok ihtiyaçları olduğunu gözler önüne sermektedir.
Yaşamın her alanında etkisini gösteren kapitalizm, toplumsal iletişimlerde gençliğin sorunlarını sınıfsallıktan uzaklaştırarak, onları burjuva saflarına düşürmektedir. Öyle ki gençlere bir gelecek sunma gibi bir derdi olmayan bu düzen, sınıfsal ayrışmanın temelinde yatan sorunları da “kuşak” farkı adı altında ele alarak yozlaşmış bir toplumun nedeni olarak yine gençliği öne sürmektedir.
Bugün bireysel kurtuluş vaazları verenlerin, vadettikleri hayat imgesinin gerçekle bir ilişkisinin olmadığını biliyoruz. Bir kaçış yolu sağlayacağı düşünülen üniversitelere girmek için; hayatını bir sınava bağlayıp, kurtuluş mücadelesini sınıf atlamaya bağlayanların yüzleştikleri gerçeklik karşısında ideolojik saldırının bir parçası olan psikolojik savaşa yenik düşecekleri de açıktır. Çünkü gerçek bir kurtuluş ancak sınıfsal bir temel üzerinde yükselmektedir. Bir diğer deyişle gençliğin, genç işçilerin çıkarları emekçi sınıfın çıkarlarından bağımsız değildir. Tam da burada genç neslin, işçi sınıfı saflarında bir araya gelmesinin sömürü düzenini alt edecek yegâne gücün sağlanacağı demek olduğunu bilen sermaye sınıfı, baskı aygıtlarını kimin üzerinde kullanması gerektiğini çok iyi bilir.
Burjuvazi ideolojik bir saldırı olarak gençliğe henüz en körpe olduğu dönemlerde edindirdiği küçük burjuvazi alışkanlıklarıyla, kendi mücadelesine yabancılaşmış nesneler durumuna dönüştürür. Bugün işçi sınıfının büyümesine paralel olarak büyüyen işçi sınıfının gençliği ve üniversite gençliğinin yıllar içindeki eylem değişimi bu doğrultuda atılan sinsi adımların sonuçlarından yalnızca biridir.
Tüm bu sorunlar ancak gençliğin işçi sınıfının devrimci çizgisini belirlemesi durumunda çözüme kavuşacaktır. Sermaye sınıfı kendi sınıfsal iktidarını kabul ettirme uğruna insanlığın hayatını gün geçtikçe daha da fazla karartmaktadır. Örgütlü bir işçi sınıfı ve atılganlığıyla mücadeleyi genişletecek olan genç nesil, sosyalist kuşatma altında bir güç haline gelerek bu karanlığı ancak alt edebilir. Emek mücadelesini zafere taşıyacak olan en önemli unsur örgütlü olmaktan geçmektedir. Ve işçi sınıfının mücadele perspektifinde örgütlenen bir gençlik, devrimin vazgeçilemez bir unsurudur.
İnsanlığın kurtuluşunun işçi sınıfından bağımsız olmadığı bir tabloda; sermaye sınıfı, işçi sınıfının mücadelesine ket vurmak adına her türlü siyasal mücadeleyi sürdürmüştür. Kapitalizmin yarattığı sistemsel değişikliler işçi sınıfını belirleyici bir unsur olmaktan çıkarmış ve sınıf mücadelesini çarpıtarak sınıf uzlaşmasını kabul etmiştir.
Burjuva devlet, 80 sonrası politikalarla işçi sınıfını ve yeni nesli tarihsel devrimci rolünden uzaklaştırmaya çalışmıştır. Nitekim kapitalizme karşı mücadelenin sembolik bir ifadesi olan 1 Mayıs’ın bahar bayramı olarak ilan edilmesi bunun buradaki örneklerinden yalnızca biridir. İşçilerin ve gençliğin örgütlü bir temelde buluşmasını engelleyerek nesiller ve işçi sınıfı arasındaki bağı koparmak istemiştir. Yıllardır bu uğurda verdiği mücadele ne var ki kapitalizmin tarihsel çelişkileri ile istenilen noktaya taşınamamıştır. Kapitalizm girdiği her çıkmazda, insanlığın sınıflı toplumlardan kurtulup, kazanılmış haklarının korunup büyütülmesinin şart olduğunu göstermiştir.
İşte 1 Mayıs da kitlelerin sınıfsız bir toplum için bayrak açtığı korunması ve büyütülmesi gereken o günlerden birisidir. 1 Mayıs işçi hareketinin baskı ve yıldırmalara karşı direnç sembolüdür. Bir nevi burjuvaziye göz dağı verdiği toplumsal bir mücadele günüdür. 1 Mayıs Amerikan işçi sınıfının yaktığı ateşin, bir yangın halini aldığı ve “beklenen günlerin, güzel günlerin” dünyanın dört bir yanında haykırılmasını sağlayan, kapitalizmi yıkabilecek tek gücün işçi sınıfı olduğunun da göstergesi niteliğindedir.
Tüm baskı ve yasaklara rağmen 1 Mayıslardaki mücadele ruhunun ortadan kaldırılamamış olması işçi sınıfının bugün hala ayakları üzerinde durduğunun ve sömürü düzenin yok edileceği güne kadar da sürdürecekleri bir kavgalarının olduğunun kanıtıdır. Bu noktada Marksist teori temelinde işçi sınıfı ve gençliğin buluşması da mücadelenin devamlılığı ve büyütülmesi açısından önemli bir yerdedir. Gençlik diğer günlerde olduğu gibi 1 Mayıs’ta da işçi sınıfının birleştirici gücü altında, kapitalizme karşı devrimci yanıt üreterek mücadeleyi yükseltip, geçmişten aldığı kuvvetle alanlarda emek mücadelesine sahip çıkmalıdır. İşçi sınıfının genç unsurları, devrimci bir mücadeleyle kenetlenerek sınıfının mücadele bilincini sağlamlaştırmalıdır. Ancak böyle bir kaynaşma Can Yücel’in de dediği gibi havayı işçiden yana döndürecek, yeli işçiden yana estirecektir.