PUSULA| Gündemden düşmeyen örgüt: SADAT

PUSULA| Gündemden düşmeyen örgüt: SADAT

19-02-2022 10:23

Gündemden neredeyse hiç düşmeyen, parti-devlet aygıtının yeni kontra aracı SADAT. Son ortaya çıkan haberler ile beraber tartışmaların hep merkezinde oldu, yapısı, içeriği, yeni kontra merkezi mi gibi başlıklarda daha çok gündemde duracak gibi.

SADAT’ın kuruluşuna baktığımızda ortaya çıkan tablo kısaca şu; 28 Şubat 2012 tarihinde emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve 23 emekli subay ve astsubay tarafından kuruluşu ile başlıyor. Şirketin kuruluş içeriğinde, uluslararası alanda askeri ve iç eğitim, savunma danışmanlığı ve mühimmat alımı gibi tanımlar yer alıyor.  Şirketin kurucu üyeleri, Savunma Danışmanlık’ın kısaltması olarak kullanılan ‘SADAT’ın Arapçada “seyitler” anlamına geldiği için bu ismi seçtiklerini ifade ediyor(!). Seyyid kavramı İslam literatür ünde anlamı reis, önder ve öncüdür. Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Genelkurmay Özel Harp Dairesi ve KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nda yaklaşık 30 yıl görev yaptı. Kara Harp Akademisi’nde eğitmen olarak derslere giren Tanrıverdi’nin öğrencilerinden biri de pek şaşırmadığımız bir isim Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan başkası değil. Burası önemli bir nokta, kontra örgütlerin yasal alandaki varlıklarını kamufle ettikleri alan genellikle olağanüstü durumlarda hizmet vermesi beklenen sivil savunma teşkilatları ve profesyonel ölüm makineleri yetiştirmesi ile ordunun içerisinde yer alan özel birlikler ile tasvir ediliyor. Kurucusunun 30 yıl boyunca bu işle iştigal etmesi örgütün varlığını açıklamak açısından kritik bir durumda.

AKP iktidarı ile birlikte dış politikada atak bir döneme girildiği 2011 ile birlikte bu gibi şirketlerin ortaya çıkması kimseyi şaşırtmadı. Resmi olarak yapılamayacak olan karşı –terör eğitim ve silah transferleri bu gibi şirketler ile yapıldığı biliniyor. Özellikle SADAT’ın Libya’daki aktif rolü sayesinde, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlık Libya ordusu, Halife Hafter güçlerine karşı eğitim ve yardım aldıklarını itiraf etmişlerdi. Rusya ile yaşanan Suriye’deki gerginliğin ardından Rusya medyasında Türkiye’nin Libya’ya gönderdiği cihatçılar ile ilgili önemli iddialar yer almıştı. Kremlin’e yakınlığı ile bilinen Federal Haber Ajansı (FAN) “FAN, Türkiye’den Libya’ya terör güzergâhının detaylarını açıklıyor” başlıklı haberini duyurmuştu. Haberde, Türkiye’nin Libya’ya göndermeyi planladığı 1200 Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensubu cihatçıyı, Kuzey Suriye’den özel ulaşım koridorlarıyla İzmir yakınlarındaki eğitim kamplarına götürdüğü öne sürüldü.

16 Temmuz ağır silahlar

Temmuz 2016’da, TSK ve Emniyet’in envanterinden kaybolmuş silahlarla ilgili tartışmalarında da gündeme geldiği üzere “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın destekçileri tarafından olası iktidar değişimine karşı silahlandırdığı” iddiasında SADAT’ın da adı geçiyor. Buna karşı SADAT, yaptığı açıklamasında “SADAT Savunma, Cumhurbaşkanı’nın özel ordusu, muhafız gücü, fedaisi, mafyası ve saire değildir. Silahlı bir gücü yoktur. Suikastçı yetiştirmez fakat güvenlik güçlerine suikastı nasıl önleyeceğini ve ülkesi düşman tarafından işgal edilirse düşmana karşı gayrı nizami usullerle nasıl mücadele edeceğinin eğitimini verme imkânına sahiptir” diyor. Tanrıverdi, ayrıca SADAT üyelerinin 15 Temmuz 2016 gecesi ellerine silah almadığını da ancak “soranlara Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyun dediği” bilgisini veriyor. Kısacası özel harp tekniklerinin uygulanması konusunda sahada olduklarını ve yönlendirdiklerini kabul ediyor. Kaybolan silahların ve sivillerin 16 Temmuz’a dair yargılanmama hakkına kavuşmasının en çok faydalanan isimlerin SADAT üyesi veya çevresindeki isimlerin olduğu kamuoyunca biliniyor. Bunun sadece bir durum değil diğer aktörleri ile bir süreç olduğu yazılıp çiziliyor; ne demek istediğimizi şu alıntılar ile açalım:

İktidara yakın isimlerden Sevda Noyan’ın “Listem hazır; bizim aile 50 kişi götürür. Biz çok donanımlıyız bu konuda” demesi normal miydi?

Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün “2000’e yakın Selefî derneğin silahlandığı” yönündeki açıklamalarını unuttuk mu?

Fatih Tezcan’ın, zamanında “Bir daha sokağa çıkarsak kimleri nereden toplayacağımıza ilişkin listelerden, zulalardan, yaşanacaklardan haberiniz var mı sizin” diye sorması tesadüf mü?

Prof. Dr. Ahmet Maranki, 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala AKİT TV’de ne demişti: “Umudum Kaf Dağı’nın arkası 25 Haziran’dır. Olmadı zaten o zaman artık Belgrad Ormanı’nda ağacın dibinde, talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa artık, ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diyeceğiz…”

Uzun zamandır İslamcı camia içinde var olan bu hazırlık süreci bir iç savaş/çatışma tehlikesi için elimize birçok veri sunuyor. Suriye’deki cihatçı örgütler ve tecrübeleri ile düşünüldüğünde ülkenin geldiği ve devletin içinde artık kırılma noktasına gelinmiş bir silahlı iç muhalefet olduğuna dair aklımıza yer ediyor.

Suriye’ye giden silahlar

Peker, kamuoyunda MİT tırları olarak bilinen Suriye’ye deki cihatçı gruplara silah gönderilmesi ile ilgili şunları söyledi: “MİT tırları yakalandıktan sonra oraya toplumun duygularını yükseltmek hem de oradaki kardeşlerime destek olmak için oradaki Bayırbucak Türkmenlerine ve oradaki diğer savaşçılara yetecek kadar. Telsizlerden tutun çelik yeleklere kadar tırlarca bir projeyi düşündük. Bu projeyi o milletvekili arkadaşımız iletmesi gereken yerlere illetti. Bizim tırlar Sedat Peker yardım konvoyu diye gidiyor. Basına da resimler veriyoruz, halk şey yapıyoruz. Bütün ekipmanları yolluyoruz. Benim adıma giden diğer araçlar var. Onlar da başka yerdeki Türkmenlere gidiyordu. Ama biz o araçların içinde ne olduğunu bilmiyoruz. Ama biliyoruz içinde silah var. Saf çocuk değiliz. Bu da normal. Bu MİT tarafından, askeriye tarafından organize edilmiyor. Bu SADAT tarafından organize ediliyor. O SADAT’ın içindeki ekip tarafından.”

İşaret ettiği bir diğer isim ise Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı’dan başkası değil, “Bir bölüm var. Suriye’de ticaret yapmanız için ne yapmanız gerekir biliyor musunuz? Metin Kıratlı bey var. Tam makamıyla söyleyeyim: Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı. Külliye’de. Şimdi ona gideceksiniz. Birkaç kamyon alışverişleri söylemiyorum. Büyük şeyleri söylüyorum. Kaçak ham petrol, çay, şeker, alüminyum, bakır, ikinci el araba. Bunlar milyarlarca dolarlık şeyler. Büyük para.” 

Suriye’nin soyulmasına dair ipuçlarını da elde ettiğimiz bu bilgilerde de görülüyor ki savaşın devamı sadece bir sınır problemi değil, ticari hacmi ile büyük bir sömürü kapısı.

Peker’in iddiaları

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, yaptığı paylaşımlarda SADAT ile olan ilişkilerini açıklamıştı. Peker, yaptığı açıklamalardaÜlkede korku iklimi yaratmak için silahlanın çağrısını yapmam ortak fikirdi. Oluk oluk kan dökülme çıkışını yapacağından haberdar değildik diyemezsiniz. O tarihlerin birkaç gün öncesinde yaptığım görüşmelerin HTS kayıtları da ortaya çıkacaktır ifadelerine yer verdi. Kendisini Saray’a davet ettiğini ama gitmediğini de bildiren Peker, bunun altında bir bit yeniği olduğunu tahmin ettiğini ve yanılmadığını gördüğünü açıklamalarına ekledi.

Harp okullarında mülakat

İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın gündeme getirdiği ve Meclis’e taşıdığı, askeri danışmanlık şirketi SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin, “15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından SADAT üç yıl boyunca Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı Milli Savunma Üniversitesi’nin harp okulu mülakatlarında yer aldı” açıklamasını TBMM gündemine taşıdı. Cumhurbaşkanı’nın ‘Paramiliter ordusu’ olduğu yönündeki tartışmaların da öznesi olan SADAT’ın, Cumhur İttifakı seçimleri kaybettiğinde sokağa inip bir iç karışıklık yaratabileceği şeklinde toplumda antidemokratik ve insanlık dışı birtakım korkulara neden olduğu görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir aşiret devleti değildir.” SADAT’ın kuruluşunda yer almış olan Gürcan Onat’ın açıklamaları” harp okullarına giriş mülakatlarıyla ilgili olarak, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kritik bir değişiklik yapıldığı ve mülakat komisyonlarına “Milli Savunma Bakanı tarafından seçilecek sivillerin de girmesinin sağlandığı” ortaya çıktı. Bir oldubitti ile seçimlerin cemaatlere yaptırılmış olması ve kendi adamlarını orduya sokmalarını sağlayan bu durum 2020 yılında son bulduğu iddia ediliyor. O dönemde daha fazla dillendirilen peygamber ordusu söylemlerinin bu gidiş için bir yapılanma olduğu net bir biçimde açığa çıkmıştı.

SADAT gibi örgütlerin ortaya çıkması genellikle sınır ötesi operasyonları yaptıracak paramiliter gruplara ihtiyaç duyulması ile gündeme gelirdi. Buraya kadar olan kısmı SADAT açıklamalarında savunuyor ve bunun için kurulduğunu söylüyor. Yukarıda ki başlıklarda bahsettiğimiz konularda ise ülke içi gündemler olması, Peker’in açıklamaları ve açığa çıkan bilgiler SADAT’ın daha fazla rejimin kontra dairesine dönüştüğünü gösteriyor. Devlet içi çatışmalar ve ortaya çıkan bilgiler ile biraz geri çekilmiş gözükseler de yapılanmasının buraya oturduğu bir gerçek. Emekçiler yöneltilen kontra silahını bozmak bizim elimizde, bunun içinde sosyalistlerin bu oluşumlara karşı net bir tavır sergilemesi gerekmekte, ne dün ne bugün kontra yapılanmaların dağıtılmasını talep etmek bizim siyasi sorumluluklarımızın başında geliyor.