İçimizdeki İrlandalılar: Birleşik Arap Listesi
16-06-2022 21:21Mansur Abbas’ın anlamamakta ısrarcı olduğu nokta Filistin’in geleceğinin, anti-emperyalist, anti-siyonist, anti-faşist Araplar ve Yahudilerin, birbirlerinin yaralarını sağaltacak ilacın reçetesinin yazılmasına bağlı olduğudur. Yani soluksuz kalan Filistin davasının emperyalizm eliyle yeşile çalınan renginin tekrar kızıla dönmesinde.
Alev Doğan
Filistin davasını, bütün Filistinlilerin önemsediğini düşünmeyin. Tıpkı Yahudilerin tamamının Siyonist İsrail rejiminin yanında olmadığı gibi, Filistin davasının karşısında duran Filistinliler de var. İsrailli komünistler, sosyalistler Filistin davasını sahiplenme ve Siyonizm karşıtı mücadelede nasıl tüm dünyaya ders veriyorlarsa, İsrailli Filistinlilerin kurduğu Birleşik Arap Listesi de (RA’AM), Filistin davasına nasıl köstek olunur, onun tarihini yazmakla meşguller.
Geçtiğimiz yıl “Hele bir Netanyahu gitsin de sonrasına bakarız” şiarıyla, Naftali Bennett liderliğindeki aşırı sağcı Yamina ve Yair Lapid liderliğindeki liberal-siyonist Yesh Atid’in oluşturduğu koalisyona katılan Ra’am özgün bir örnek olarak lanse edilse de aslında İslamcıların Filistin davasına bakışını gösterir nitelikte.
İSLAMCI MAHALLE MEMNUN
İsrail vatandaşı Filistinliler tarafından kurulan ve İhvan ile doğrudan örgütsel bir ilişkisi olmamakla birlikte ideolojik olarak oldukça benzerliklere sahip Filistin 1948 İslami Hareketi’nin güney kanadının siyasi uzantısı olan Ra’am lideri Mansur Abbas, anlaşma sonrası yaptığı açıklamada “İlk kez bir Arap partisi hükümete ortak oluyor” diyerek “Ülkenin Araplar da dahil, tüm vatandaşlarına hizmet edecek bir hükümet kurulmasını istiyoruz, dolayısıyla zorlu bir tercih yaptık. Birçok anlaşmazlık söz konusu ve bunu anlıyoruz ama genel bir anlaşmaya varmamız lazım” ifadelerini kullanacaktı. İnsanlığın evrensel değerlerine dair algısı Hayfa portakalından daha büyük olmayan bizdeki İslamcılar da, Ra’am’ın koailisyon ortağı olmasını “Netanyahu’ya şah-mat çeken Filistinli lider: Mansur Abbas” manşetiyle kutlayacaklar, haberlerinde Ra’am ve lideri Abbas’ın, Komünist Barış, Eşitlik ve Demokrasi Cephesi tarafından devamlı bir saldırıya maruz kaldığını iddia edeceklerdi.
İsrail’in Erbakan’ı olarak anılan Abbas’ın siyasi kariyerini de kısaca özetleyecek olursak; Kudüs’teki İbrani Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olduğunu, İbrani Üniversitesi’nde 1997-1998 yıllarında Arap Öğrenciler Komitesi’nde başkanlık görevini yürüttüğünü, 2007’de İslami Hareketin Güney Şubesi Genel Sekreteri olarak görev alırken, 2010’da Başkan Yardımcısı seçildiğini söyleyebiliriz.
İsrail’deki 2019 yılındaki seçimlerde Ra’am’a öncülük eden Abbas’ın o yıl ilk kez seçimleri kazanarak parlamentoya girmiş olduğunu, bu tarihten itibaren de 4 kez daha seçilerek meclise girmeye hak kazandığını, İsrail’deki Mart 2021 seçimlerinde, Ortak Arap Listesi Bloku’ndan ayrılarak tek başına seçimlere giren Mansur Abbas liderliğindeki Ra’am’ın, yüzde 3,25’lik bir oyla seçim barajını geçtiği bilgisini de ekleyelim.
1971 yılında Şeyh Abdullah Nimr Derviş tarafından kurulan Filistin 1948 İslami Hareketi’nin kuzey kanadının ise, 17 Kasım 2015’te dönemin Başbakanı Benjamin Netanyahu başkanlığındaki Güvenlik Kabinesi tarafından yasadışı bir örgüt ilan edildiği, Liderlerinden bazıları hakkında soruşturma başlatıldığı, 17 bağlı dernek ve kurumun faaliyeti yasaklandığı, halihazırdaki lideri Mavi Marmara gemisinde de bulunan Şeyh Raid Salah ve onun uzun süre yardımcılığını yapan Kemal el Hatib’in de tutuklu olduğunu hatırlatalım ve seçimlere dönelim.
NE SAĞCIYIZ NE SOLCU
Koalisyondan önce, Filistinlilerin, önemli hukuki ve hayatî sorunlarına çözüm bulma karşılığında İsrailli partilerle müzakereye hazır olduğunu açıkça ilan eden Abbas’ın “Biz ne sağ ne sol blokun cebindeyiz. ‘Sağ ile de sol ile de müzakereler yapabiliriz’ dedik. Anlaşabilir miyiz, anlaşamaz mıyız? Bu, ne alabileceğimize dair müzakerelerin sonucuna bağlı bir meseledir.” açıklamasını ve devamında sarf ettiği şu sözleri hatırlayanlar olacaktır:
“Sağa veya sola değil, kendimize ve siyasette fark yaratma yeteneğimize güveniyoruz. Yeni bir siyasi konuma yerleştik ve ‘Biz, kendi adımlarına güvenen, kimliğine, vatansever ve dini sabitlerimize, medeni ve milli haklarımıza ait bağımsız, Arap bir siyasi gücüz ve biz İsrail’de siyasete girmeye, İsrail’de karar ve politikaların şekillenmesinde rol oynamaya hazırız’ dedik.”
Bu açıklamalar ibretlik olarak burada dursun ama biz de buna bir ek yapalım, vatansever sabitlerine ait olduklarını iddia eden Abbas’ın midesi Batı Şeria’nın ilhakının en ateşli savunucularından Bennett ile giriştiği iş birliğini kaldırıyor olabilir, biz bu denli bir meşrebi genişliği, en hafif tabiriyle omurgasızlık olarak tarif ediyoruz.
Kaldı ki, ABD’nin Siyonist İsrail’in çıkarlarına Ortadoğu’da giriştiği operasyona, Filistini bitirmek için gerici Körfez emirlikleri ile imzalanan anlaşmalara tek kelime etmeyen bir siyasi yapının Filistinlilerin haklarını nasıl savunacağını merak ediyoruz.
“Yahudi halkı İsrail’i bir Yahudi devleti olarak kurdu. Soru, devletin kimliğinin ne olduğu değildir. İsrail bir Yahudi devleti olarak doğdu ve öyle kalacak. Önemli olan soru, Arap vatandaşlarının ve Arap toplumunun Yahudi İsrail devletindeki statüsünün ne olduğudur. Asıl soru budur.” şeklindeki açıklamalarıyla bilinen Abbas’ın anlamamakta ısrarcı olduğu nokta Filistin’in geleceğinin, anti-emperyalist, anti-siyonist, anti-faşist Araplar ve Yahudilerin, birbirlerinin yaralarını sağaltacak ilacın reçetesinin yazılmasına bağlı olduğudur. Yani soluksuz kalan Filistin davasının emperyalizm eliyle yeşile çalınan renginin tekrar kızıla dönmesinde.
SONUÇ YERİNE
Yazımızı kapatırken, ufak bir hatırlatma, o da Tel Aviv’in gece hayatına bakarak İsrail’in laik bir devlet olduğunu sanan bizdeki aklı evvel liberallere. İsrail laik bir devlet değildir, din temelli partiler kurulabilir, Ra’am bunun bir örneği olduğu gibi eğer isterlerse Hristiyanlar bir parti kurabilir. İslamcı Ra’am nasıl Siyonist partilerle koalisyon ortağı olabiliyorsa tersinden Siyonistler de için de ortaklarının İslamcı olması bir sorun değildir.