Kürt sorunu ve Filistin sorunu: Ortada bir yanlışlık var!

Kürt sorunu ve Filistin sorunu: Ortada bir yanlışlık var!

16-06-2022 21:26

Bugün Filistin sorunu unutulmuş, Kürt sorunu, bütün Ortadoğu tarihi yok sayılarak ele alınmaya çalışılıyor. Ortadoğu halklarının kardeşliği, bizzat emperyalizm tarafından ortadan kaldırılıyor, etnik ve mezhepsel fay hatları üzerinden halklar karşı karşıya getiriliyor.

 Ali Ateş

AKP’nin, İsrail ile “normalleşme” adı verilen yakınlaşma siyaseti adım adım yol alıyor. Kudüs’ün İsrail tarafından başkent ilan edilmesine yönelik AKP tarafından verilen büyük tepki, bugün yerini işbirliğine bırakıyor. İslamcı genlere sahip AKP’nin reel siyaset karşısında “geri adım” attığı söylenebilir. Daha doğrusu AKP adına yazıp çizenlerin, bugün İsrail karşısında AKP’nin boyun eğme siyasetine buldukları gerekçe bu. Ancak daha yakından baktığımızda AKP’nin Ortadoğu’da oynadığı rol, başından beri, özünde Siyonist ve işgalci İsrail yönetiminin çıkarlarıyla paralel ve uyumlu bir çizgiye sahipti. Görülmek istenmeyen ve görülse dahi üstü örtülmek istenen gerçek, AKP’nin ABD emperyalizminin taşeronluğunu üstlenmiş bir siyasal misyondan ibaret olduğudur. ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük müttefiki ise İsrail’den başkası değildir.

Suriye’ye yönelik cihatçı terörün kullanıldığı emperyalist yıkım savaşı, emperyalizmin Ortadoğu’da hegemonya siyaseti olarak da okunabilir ya da İsrail’in çıkarlarının korunması ve alanının genişletilmesi olarak da. Rusya’nın, Sovyet döneminden kalan üssünün ABD açısından kapatılması hedeflerden birisi de olabilir, ancak açıktır ki Ortadoğu’da emperyalizmin çıkarları ile İsrail’in çıkarları bugün bir ve aynı şey. Yandaş kalemlerin Suriye savaşına AKP’nin müdahalesini gerekçelendirirken kullandıkları başat argüman “İran’ın Şii Hilali” iddiasıydı. Sonuna kadar mezhepçi bu tez, İran’ın Ortadoğu’da “Şii Hilali” kurmasına karşı İhvancılar ve El Kaideciler üzerinden Sünni bir hat örülmesini basbayağı propaganda ediliyordu. Üstü kapatılan gerçek ise Suriye’nin parçalanmasının özünde “Direniş Cephesi” dediğimiz Filistin sorununda temel güçlerin etkisizleştirilmesi operasyonu olmasıydı. Bugün de böyle değil mi? Lübnan’da Hizbullah, Filistinli güçler, Suriye yönetimi, İran yönetimi en başta İsrail tarafından düşman ilan edilmiyor mu? Dikkat ediniz, ABD emperyalizmi açısından da baş düşman bunlar. O yüzden, AKP’nin zavallı kalemlerinin sarıldığı “Şii Hilali” tezi aslında İsrail işgaline ve ABD emperyalizmine hizmet gören bir tezden ibaretti.

Çünkü, gelinen noktada Suriye parçalanmış, Suriye’nin kuzeyinde emperyalizminin vesayetinde bir Kürt yönetim bölgesi oluşturulmuş durumda. Yandaş kalemler, daha önce sabah akşam tekrarladıkları cihatçı terörü de meşrulaştıran Şii Hilali tezini artık geri çekmiş durumdalar. Şimdi Suriye’de sınır ötesi operasyonu konuşuyorlar.

Bütün bu yazdıklarımızdan çıkacak sonuç bellidir. AKP, Ortadoğu’da BOP eşbaşkanlığı ile birlikte başından beri emperyalizminin taşeronluğunu yerine getiren ve İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir dış politika izlemiştir. Dün Filistin sorunu ve davası üzerinden İslamcı hamasetle mangalda kül bırakmayanlar, Filistin davasında dik duran Suriye’yi parçalamış, bugün de yeniden İsrail ile anlaşmanın peşine düşmüş durumdadırlar. Gösterdiği şey bellidir: siyasal İslamcılık, siyasi olarak ya ikiyüzlü ya da kullanışlı aptallıkla eşdeğer bir politik körlüğe tekabül ediyor.

Bugün kimse Filistin sorununu ağzına almıyor. İşgal edilmiş topraklar İsrail tarafından yerleşime açılıyor. İsrail, Arap ülkeleriyle İbrahim Anlaşması adıyla yeni anlaşmalar yapıyor. İsrail, Kudüs’ü başkent ilan etmesine rağmen, Katar, BEA, Mısır, Suudi Arabistan başta olmak üzere bir dizi Arap ülkesiyle yeni anlaşmalar yaparak, Suriye’nin yıkım savaşının zaferini anlaşmalarla kayıt altına alıyor. AKP ise sıraya girmiş durumda.

Bu anlamıyla, bugün Suriye sorununu konuşacaksak eğer, bu meseleyi Filistin sorunundan ya da İsrail’in çıkarlarından bağımsız ele almamız mümkün değildir. Kapitalist ülkelerdeki solumsu sosyal ya da liberal demokratların dahil olduğu koro ne yazık ki ülkemizde de bir dizi kesimi etkilemiş durumda. Filistin sorunu, artık solun gündemi olmaktan çıkmış, yerini ise Kürt sorunu almış durumdadır.

Filistin davasına karşılık Kürt sorununun çözümü mümkün müdür? Belki de üzerinde en fazla düşünülmesi gereken soruların başında bu geliyor. AKP’nin ve siyasal İslamcılığın rolüne değindik, ancak söz konusu Filistin sorunu ise, bu sorunun İsrail lehine çözülmesinde temel noktanın Suriye’nin güçsüzleştirilmesi ve parçalanması ise Suriye’nin kuzeyinde ABD eliyle bir Kürt yönetiminin oluşturulmasının neye karşılık geldiğini tartışmak gerek. Ulusların kendi kaderini tayin etmesi, başka ulusların kaderlerini yok sayarak mümkün mü?

Suriye’nin parçalanmasına ve bölünmesine yol açacak sorunların eninde sonunda İsrail’in çıkarlarıyla uyumlu olacağı açık olsa gerek. Güçsüz bir Suriye, Filistin davasında eli güçlü olmayan Suriye’dir. İsrail, işgalci siyasetini bölgede “Direniş Cephesi’nin” kırılması üzerine kurmuştur. Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta ve Türkiye’de… İsrail dış politikası bu yönelimde adım adım hedeflerini gerçekleştirirken, yürüteceğimiz tartışmada Suriye’nin bölünmesini mi yoksa Suriye’nin kuzeyinde Kürt devletleşmesinin yolunun açılmasını mı eksen olarak alacağız?

Bugün Filistin sorunu unutulmuş, Kürt sorunu, bütün Ortadoğu tarihi yok sayılarak ele alınmaya çalışılıyor. Ortadoğu halklarının kardeşliği, bizzat emperyalizm tarafından ortadan kaldırılıyor, etnik ve mezhepsel fay hatları üzerinden halklar karşı karşıya getiriliyor. Ne yazık ki dar milliyetçi yaklaşım, kendi ulus çıkarını her şeyin üzerine koyuyor.

Başka bir yol var mıdır ve mümkün müdür? Bu soruya açık ve somut olarak vereceğimiz yanıt ise kısaca evettir. Ama bu başka yazının konusu.

Kürt sorunu da bizim, Filistin sorunu da bizimdir!