Sermayenin milliyeti olur mu?: Doğu ve Güneydoğu İş Adamları Dernekleri

Sermayenin milliyeti olur mu?: Doğu ve Güneydoğu İş Adamları Dernekleri

14-03-2022 15:41

Çözüm süreci ve sonrasında Kürt patronların tutumları değişirken, Kürt siyasi hareketi ve iktidar arasında odak noktaları ‘milliyetleri’ değil kârları olması bir kenara not olarak kayıt edilmelidir.

SAİT ERENLER

Güneydoğu illerinde sermaye sınıfının temsilcilerinin TÜSİAD ve Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve çatısı altındaki Doğu Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu’nda (DOGÜNSİFED) ve illerdeki dernekler, odalar üzerinden Güneydoğu illerinde bölge sermaye sınıfının temsilciliği görevini üstleniyorlar.

Yazının sonunda söyleyeceğimizi başında söylemekte fayda var: Kürt illerinde sermayenin temsilcileri Türkiye burjuvazisiyle bütünleşmiştir ve “Kürdün zengini” burjuvazinin kardeşi haline gelmiştir. Kürt ve Türk emekçileri birbirlerine milliyetçi bir hamaset üzerinden doldurulur ve düşmanlaştırılırken, kimlik siyaseti üzerinden burjuvaziyi ve işçi sınıfını arasındaki çelişkilerin önemsiz olduğunu ve sınıf mücadelesinin değil kimliklerin önemli olduğunu söylenirken, sermaye sınıfının ise sınıfdaşlığının ve çıkar ortaklığının üzeri örtülmektedir. Kürt ve Türk emekçileri hamasetle kendilerini sömüren düzene ikna edilirken, Kürt ve Türk burjuvaları ise kendi kârına bakmaktadır. Tüm bir yazıda tüm Kürt patronlarının bölgedeki rollerini incelemek mümkün değil; kaldı ki bir sürü kapitalistleşmiş aşiretin daha kapsamlı bir araştırmanın konusu olmakla beraber bu konu pusulada görece kısa da olsa incelenmeyi hak ediyor.

Hemen başlayalım Tarkan Kadooğlu, Cizreli bir patron ailenin oğlu. Akaryakıt, enerji, gıda, gayrimenkul-inşaat, sağlık ve dış ticaret sektörlerinde 10 şirket ile faaliyet gösteren ve bünyesinde KADOİL, Oil Master, Bizce, Mayra, Azime ve Brinto markalarını barındıran Kadooğlu Holding’de yönetim kurulu başkanlığını yürütmektedir. Tarkan Kadooğlu, bir TÜSİAD üyesidir. 2013-2014 yıllarında TÜSİAD yönetim kurulu üyesi olmuştur. TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yapmış, 11. Genel Kurulundan sonra TÜRKONFED Başkanıdır.

Hürriyet Gazetesi’ne verdiği demeçte çözüm sürecini desteklediğini söyleyen Kadooğlu, 2014 yılında Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini çözüm sürecini sağlamlaştırmada önemli bir katkı olduğunu söylerken Demirtaş’tan tam da böyle bir performans beklediğini ifade etmişti. Aynı demeçleri verdiği röportajda “Tamam ben Kürdüm ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Ben bu ülkede doğdum, okuluna gittim, askerliğimi yaptım, vergimi ödüyorum, istihdam yaratıyorum. Kimliğimde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazıyor. Benim bir işadamı olarak TÜSİAD’a üye olmamdan daha doğal ne olabilir ki. Sanki olması imkânsız bir şey olmuş, sanki ben büyük bir fetih yapmışım gibi lanse edilmesi gerçekten beni çok rahatsız etti. TÜSİAD’ın bu Laz’dır, bu Türk’tür, bu Kürt’tür olur veya olmaz diye bir kuralı yok ki. TÜSİAD’ın belli kriterleri vardır, belli başarılar elde etmişseniz, belli cirolara ulaşmışsanız, TÜSİAD üyeliğine seçiliyorsunuz, o kadar…” TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanıyken verdiği bu demecin anlamı şudur: ‘Patronun Türk’ü Kürt’ü yoktur, patron patrondur!’[1]

Bir farklı Kürt sermayedarına geçelim, Dimer Mermer sahibi Raif Türk Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (DİSİAD) kurucularındandır, Türkiye Mermer, Doğaltaş ve Makineleri Üreticileri Birliği Başkanlığı yapmıştır. Mermercilikten önce gazetecilik yapan Raif Türk, Kürt siyasi hareketinin 90’lardaki gazetesi Özgür Gündem’de ve Evrensel’de çalışmıştır. 1995’ten sonra Diyarbakır Mermer İnşaat Sanayi ve Ticaret şirketini (DİMER) şirketi üzerinden zenginleşen Raif Türk, AKP’nin anayasa değişiklikleriyle ülkemizi başkanlığa götürmesinin ilk adımı olan 2010 yılında yapılan anayasa referandumuna ‘evet’ diyeceğini açıklamıştır. Referandumdan bir gün önce PKK tarafından mermer Diyarbakır’da bulunan bir maden ocağı basıldı ve bazı iş makinaları yakıldı. Burada not edilmesi gereken Raif Türk’ün yanında duran dönemin Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir oldu. Baydemir “Ha Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi şantiyesindeki makinelerimiz yakılmış, ha bir iş adamımızın mermer ocağı basılmış, iş makineleri yakılmış. Benim açımdan zerre kadar fark yoktur. Nedeni ne olursa olsun kabul edilemez. Derhal bunun son bulması gerekiyor.” Diyerek AKP’den demokrasi arayan Raif Türk’e sahip çıkmıştır.[2]

Bir diğer örnek 2015’li yıllarda Suriye’de Kürt siyasi hareketini destekleyen sonra bir sermayedar olarak çıkarı için AKP’ye dönen, bölgede burjuva sınıfının temsilcilerinden Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva. Necdet Takva çözüm süreci devam ederken 27 Mart 2014’te attığı bir tweette ‘’AKP’lilere oy veren Kürt, babam da olsa evime almam, sokağa atarım’’ derken 2019 yerel seçimlerinde AKP’den aday oldu… [3]

Çözüm süreci ve sonrasında Kürt patronların tutumları değişirken, Kürt siyasi hareketi ve iktidar arasında odak noktaları ‘milliyetleri’ değil kârları olması bir kenara not olarak kayıt edilmelidir.

Söz gelimi Kürt illerinde de Türkiye burjuva sınıfının temsilcileri Kürt- Türk demeden bütün siyasi çatışmalara rağmen sınıfının safında olduklarını belli ediyorlar. Birileri ise onlara ulus olduklarını ve uzlaşması gerektiğine dair yazdıkları yazılarla ayet indiriyorlar. Kürt illerinde emekçiler yoğun işsizlik, açlık ve yoksulluk içinde olmaya devam ederken, Kürt zengini lüks arabasıyla zenginlik, şatafat içinde yaşam sürüyor. Kürt emekçisinin eşit ve özgür bir yaşama hakkı sömüren sermayeden ayrışıyor.

Sermaye sınıfının ve düzen partilerinin emekçiler üzerindeki sömürüsüne, gericiliğine ve işbirlikçiliğinin olduğu ülkemizde kurtuluş Kürt- Türk emekçilerinin ortak kurtuluş mücadelesinde, yeni bir ülkede, sosyalist bir Türkiye’de beliriyor.

[1] https://t24.com.tr/haber/kadooglu-kurt-isadami-demeyin,268657

[2] https://tr.boell.org/index.php/tr/2015/05/28/kurt-isadami-raif-turk

[3] https://odatv4.com/guncel/akplilere-oy-veren-babam-olsa-evime-almam-sokaga-atarim-10121847-151869