Sınıf tavrını koymalıdır
21-04-2022 15:30Bugün Türkiye işçi sınıfının içinde bulunduğu koşullara bakıldığında seçme ve seçilme hariç 1 Mayısın doğuşundaki tarihlerde işçi sınıfının yaşadığı sorunların neredeyse tamamına yakınını yaşamaktadır.
Kemal Parlak
2022 1 Mayıs’ına giderken Türkiye işçi sınıfının, emekçi halkımızın devasa boyutlara ulaşmış sorunları bulunmaktadır. TÜİK verilerine göre bile geniş tanımlı işsizlik yüzde 25’lerde, gerçek işsizliğin daha fazla olduğunu ise herkes bilmektedir. Temel gıda ürünlerine, ulaşıma yapılan zamlar ve artan hayat pahalılığı ve yoksulluk emekçiler için hayatı cehenneme çevirirken, gençlerin nerdeyse tamamı ülkede umudunu kesmiş yurt dışına çıkmayı hayal etmekte, planlarını yapmaktadır. 14 milyon emeklinin durumu ise hem ekonomik hem de yaşlılığı getirdiği sağlık ve sosyal sorunlar nedeniyle gerçek bir toplumsal yaraya dönüşmüştür. 5 milyon civarındaki EYT’lilerin emeklilik hakları ise gasp edilmiştir.
İşçi sınıfının mücadele ile kazandığı hakları bir bir elinde alınmış ve alınmaya devam ediliyor. 8 saatlik iş günü sınıfın büyük bir bölümü için hayal olmuştur. Güvencesiz ve kuralsız çalışma kural haline getirildi. Yaşanan toplu iş katliamları hariç her yıl iki bin civarında işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmekte bunlarda sadece kayıtlı olanlardır.
1 Mayıs’a giderken ülkemizdeki tablonun bir kısmını anlatmaya çalıştım.
Ülkemiz, işçi sınıfımız, emekçi halkımız bu tabloyu hak etmemektedir. Bu tablonun değişmesi gerekir. Ve bu tabloyu ancak ve ancak işçi sınıfı değiştirir. Bunun değişmesi için 1 Mayıs’ta “sınıf tavrını” koymalıdır.
Bu tablonun son yirmi yıllık sorumlusu sermaye sınıfın hizmetçisi olan AKP’dir; AKP’den elbette ki hesap sorulmalıdır. İşçi sınıfımız, bu hesabı soracaktır. Ülkemizin bu duruma düşmesinin gerçek sorumlusu ise sermaye sınıfının iktidarıdır. AKP’de hesap sorulurken bu hesabın asıl sahibi-sahiplerinin unutturulmasına izin verilememelidir. Bütün kötülüklerin kaynağı olan bu sömürü düzeni değişmelidir. Bu düzeni ise ancak ve ancak işçi sınıfı değiştirir. Bu düzeni değiştirmek için sınıf tavrını koymalıdır.
1 Mayıslar işçi sınıfının sermaye sınıfına, sömürü düzenine itirazının olduğu, hesaplaştığı gün olmalıdır. İçinin boşaltılmasına bayram ve panayıra dönüştürülmesine işçi sınıfımız izin vermemelidir. Sınıf tavrını koymalıdır.
1 Mayıs bayramınız kutlu olsun cümlesi, 1 Mayıs günü, günün anlamına hitaben herkes tarafında dillendirilir. Burjuva medyası bayram vurgusunu bilinçli bir şekilde abartarak ön plana çıkartırken, kimi sol çevreler ve sendikalar ise bilerek ya da bilmeyerek buna hizmet etmekteler. 1 Mayıs günü yapılan meydan buluşmalarında siyasi içeriği olmayan halayların çekildiği karnaval görüntüsü verilmektedir.
1 Mayıs bayram değil, işçi sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günüdür.
İşçi sınıfının, 8 saatlik iş günü, seçme ve seçilme hakkı, daha iyi bir ücret gibi acil güncel talepleri vardı ve bunlar için büyük bedeller ödeyerek mücadele verdi. Burjuva sınıfının 1789 devrim sonrasındaki ihaneti, 1848 ayaklanmalarının büyük bir şiddet ve kanla bastırılması, işçilerin insan yerine konma ve güncel hak arayışları ve taleplerinin şiddetle karşılık verilmesi, işçi sınıfının sermaye egemenliğine son verip iktidar olmaktan başka kurtuluşu olmadığını öğretmiştir. Güncel hak arayışlarının iktidar mücadelesi ile birleştirmenin arayışı olarak 1848’de komünist manifesto yayınlanmış ve enternasyonalizmin ilk nüveleri oluşmuştur. Sınıf mücadelesinin en ileri ucu Fransa’da kendini göstermiş, burjuva sınıfı alaşağı edilmiş, Paris Komünü ile 72 gün süren tarihteki ilk işçi sınıfı iktidarı kurulmuştur. Paris komünü muhteşemliği ve barındırdığı eksiklerle önemli bir deney olmuştur. 1880’li yıllarda dünyanın birçok ülkesinde, İngiltere’de, Fransa’da, Rusya’da, Japonya’da, Amerika’da işçiler başta 8 saatlik iş günü olmak üzere bir dizi taleple ayaklandılar. 1886 1 Mayısında ise Amerika’da işçiler kötü çalışma koşullarına karşı 8 saatlik iş günü talebi ile ayaklandılar. 1 Mayısı takip eden günlerde yüz binlerce işçinin katıldığı eylemler devam etti. Bu eylemlerde şiddetle karşılık buldu, işçilere ateş edilerek öldürüldü. Provokatörler devreye sokuldu işçi önderleri asıldı.
Böylesi bir tarihsel süreçte toplanan 2. Enternasyonal Chicago işçilerine atfen 1 Mayısı Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan etti. 1 Mayıs sınıflar arası mücadelenin en keskin sürdüğü tarihsel süreçte ve işçi sınıfının iktidar arayışının bir ürünü olarak ortaya çıktı. Artık 1 Mayıs sınıf mücadelesini temsil eden bir gün olmuştur.
Bugün Türkiye işçi sınıfının içinde bulunduğu koşullara bakıldığında seçme ve seçilme hariç 1 Mayısın doğuşundaki tarihlerde işçi sınıfının yaşadığı sorunların neredeyse tamamına yakınını yaşamaktadır.
Türkiye sermaye sınıfı 1 Mayıs’ta her zaman korkmuş zaman zaman bu korku paranoyaya dönüşmüştür. Bu korku 1 Mayıs’ın şekline değil haklı olarak içeriğinedir. Bunun içindir ki işçi sınıfına dernek kurma hakkı bile verilmediği 1935 de 1 Mayıs’ı, Bahar ve çiçek bayramı olarak ilan etmiştir. 1 Mayısların siyasallaştığı dönemlerde ise provokasyona şiddette ve teröre başvurmakta hiç çekinmemiştir. İşçi sınıfının siyasal taleplerinin yükseldiği 1977 1 Mayıs’ında onlarca işçiyi katletmiştir. 1989, 1996 1 Mayıslarında işçileri öldürmüş, 1980’li yıllarda her 1 Mayıs öncesi devrimcilere yönelik toplu gözaltılar yapmıştır.
1 Mayıs’ın içeriğine işçi sınıfı içerisindeki sermaye sınıfının iş birlikçileri ajanları da karşı çıkmışlardır. Türk-İş yıllarca 1 Mayıs’a komünistlerin bayramı diyerek karşı çıkmış, karşısına ilk sendikalar yasasının çıktığı gün olarak 24 Temmuz’u koymuştur.
1 Mayısın içeriğinin boşaltılmasına, bayram-karnaval havasına büründürülmesine izin verilmemelidir. İşçi sınıfın güncel talepleri ile tarihsel kurtuluş mücadelesinin birleştirilen ekonomik ve politik taleplerinin yükseltildiği bir içerik kazandırılmalıdır. Bu köhnemiş sömürü düzenin değişmesi için verilen mücadelenin simgesel günü olmalıdır.
Çünkü değiştirirse bu düzeni ancak işçi sınıfı değiştirir.
Bu düzeni değiştirmek için 1 Mayısta Sınıf Tavrını koymalıdır.