Reichstag'a dikilen kızıl bayrak bize ne anlatıyor?
9 Mayıs 1945’te Faşistlere karşı kazanılan zafer bugünden bakıldığında sadece askeri bir zafer olarak görülmemelidir. Kızıl Ordu’nun Reichstag'a astığı bayrak aynı zamanda Sosyalizmin gericiliğe karşı zaferini de simgelemektedir.
Alperen Kandemir
2. Dünya Savaşı, bütün insanlık için büyük bir travma olarak hafızalara kazındı. Yaklaşık 80 milyon insanın yaşamını yitirdiği büyük savaş, dünyanın dört bir yanında katliamlar, işkenceler ve daha pek çok insanlık dışı olayla hatırlanıyor. Nazilerin iktidara gelişiyle beraber yükselen şiddet dalgasının en yüksek seviyesi olan savaş, günümüze kadar etkilerini sürdürmekte. Öyle ki hala İkinci Dünya Savaşı konusunda tartışmalar sürmekte, emperyalistlerin kendilerini aklama çabası nedeniyle nesnel gerçeklikler sorgulanır durumdadır.
1917’nin Ekim ayında iktidarı alan Bolşevikler her zaman savaşa karşı barışı savunmuştur. Oysa karşısındaki emperyalist\ kapitalist devletler Sovyetler Birliğine karşı her an saldırı hazırlığı içindedir. Bu durum 1933’te Almanya’da iktidara gelen Nazi Partisi’nin iktidara gelişiyle körüklenen antikomünizmine İngiltere, ABD ve Fransa burjuva hükümetlerin verdiği destek açıkça ortaya koymaktadır. Azılı antikomünist Avrupa’nın burjuva hükümetleri Nazi Partisi’ne sırf Sovyet düşmanı olduğu için gönderdikleri dostluk mesajları ne denli ikiyüzlü olduklarını gözler önüne serdi.
Bugünden geriye bakıldığında Nazilerin, asıl hedefinin Sovyetler Birliği ve sosyalist sistem olduğu inkar edilemez bir gerçek. Savaş süresince neredeyse 15 milyon yurttaşını kaybeden Sovyetlerin direnme azmi ve Kızıl Ordu’nun Stalingrad önlerinden Berlin’e kadar Nazilerden arta kalanları kovalaması bizleri daha iyi bir dünya arayışımızda ileri taşıyor.
Sovyetler Birliği yıkılmış olsa da onun bıraktığı mirasın en ufak bir parçasına tahammül edemeyenler Ukrayna’da Sovyet yurttaşlarının birliğini simgeleyen anıtları yıkıyor. Bu tesadüf değil. Çünkü hepimiz iyi biliyoruz ki Sovyetler’den kaçan Nazilerin kurduğu NATO ve benzeri örgütlerin bugünkü temsilcileri elbette antikomünizm ile hareket edecek. Keza Almanya’da sosyal demokrat hükümetin kızıl bayrağı ve 9 Mayıs kutlamalarını yasaklaması da tesadüf değil. Çünkü Nazizm’in en büyük destekçisi yeminli antikomünist Friedrich Ebert ve dönemin SDP’lilerdir.
Hitler’in 1920’lerde Almanya’da kurulan Sovyet Cumhuriyetleri’ne karşı SDP ile beraber mücadele eden gerici askerlerden olduğu herkesin bildiği bir gerçek. Bugünde aynı SDP, Ukrayna’da Neonazi Azov taburuna silah yardımı yapmıyor mu ya da sosyal demokratların kontrolünde olan haber siteleri Neonazileri birer kahraman olarak ilan etmiyor mu? Bu sorunun cevabı net bir şekilde ‘ediyor’ olacaktır.
KIZIL BAYRAK BARIŞIN DA SİMGESİDİR
Orak- Çekiçli Kızıl Bayrak, Stalingrad önlerinden kovalanmaya başlanan Nazilerin köleleştirdiği insanlara umut olduğu karşı konulmaz bir gerçektir. Doğu Avrupa’nın faşizm altında ezilen halkları Kızıl Ordu ile beraber özgürlüğüne kavuşmuş, her şeyin sona erdiğini düşündükleri bir anda Orak -çekiçli Kızıl Bayrağın altında daha iyi bir Dünya için harekete geçmişlerdir.
1945’te Reichstag’a bayrağı asan Aleksey Kovalyov, Abdülhakim İsmailov ve Leonid Goryçev sadece birer asker öte Sovyetler Birliği’ni simgelemektedir. Sosyalizmin içinde halkların özgürce bir arada yaşamasını anlatan o fotoğraf karesi bugün liberallerin diline pelesenk olmuş çoğu lafı boşa çıkarmaktadır.
Sonuç olarak bakıldığında Sovyetlerin, Faşizme karşı zaferi sadece askeri olmaktan öte Sosyalizmin ideolojik zaferi olarak okunmalıdır. Kızıl Ordu’nun faşizmin kalbine sapladığı bayrak hala daha faşistleri ürkütmektedir.