Savcı Doğan Öz katledilişinin 44. yıldönümünde anıldı
Hukuk Defterleri, Avukatlar Sendikası ve Yargıçlar Sendikası tarafından düzenlenen Yurtsever Savcı Doğan Öz'ü anma etkinliği gerçekleşti.
Hukuk Defterleri yayın kurulu üyesi Hande Heper’in konuşmasıyla başlayan anma, Enver Kumbasar’ın konuşmasıyla devam etti.
Enver Kumbasar, 60 Anayasasının sağladığı özgürlük ortamına ve bununla beraber kurulan kontrgerilla örgütlerine dikkat çekti. Doğan Öz’ün bize cesaretiyle, sosyalist kimliğiyle ve hukuka hümanist bakışıyla yolumuzu aydınlattığını söyledi.
Günümüzde HSYK tarafından hâkim ve savcıların sosyal medya rehberi oluşturulduğuna dikkat çeken Kumbasar, HSK’nın hakimlerin ve savcıların sosyal medya kullanması için böyle bir düzenleme yapıldığını ifade etti.
Bu metnin Hakimlerin ve Savcıların evrensel ilkelere bağlı etik ilkeleri olmasına rağmen böyle bir düzenleme yaparak, baskı kurmaya çalıştığını ifade etti.
Türk Telekom üzerinden özelleştirilmeleri eleştiren ve kamu kaynaklarının özel kişilere aktarıldığını söyleyen Kumbasar, yapılan birçok özelleştirmelerin hukuksal açıdan incelenmesi gerektiğini söyledi.
Neo-liberalizmin yerleşmesiyle dünyanın krizlerinin arttığı, sol/sosyalist kesimlerin bu krizlere çözüm bulabileceğini ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.
Kumbasar’ın ardından söz alan İzzettin Önder, konuşmasına devleti tartışmaya başlamamız lazım sözleriyle başladı. Kapitalizm içinde yoksulluğun doğal olduğunu ve halen daha toplumu belirli aygıtlarıyla uyuttuğunu söyledi.
Devletin bir dönem sermayeyi büyüttüğünü ona imkanlar sağlaması sonrası, sermayenin devlet ile bütünleştiğini, bütün dünyaya yayılma çabası içinde olduğunu söyledi.
Kapitalizmin organik döneminde devleti güçsüzleştirme çabası içinde olduğunu ifade eden Önder, Türkiye’nin bu yöne kurulduğundan itibaren ilerlediğini, NATO’ya entegrasyon ile bu ilerleyişin hızlandığını ifade etti.
AKP’nin ilk döneminin iyi olduğu söyleminin yanlış olduğunu, bu sürecin bir bütün olarak algılanması gerektiğini çünkü bu kapitalizmin üst yapı kurumlarının sonucudur dedi.
Türkiye’nin yatırımcı sermayeyle ‘garantili iş’ yaptığını, bu tür yatırımlara ‘doğal tekel yatırımlar’ dendiğini söyleyen ifade eden Önder, sermayeye işletme haklarıyla beraber garantiler verildiğini, kamu kaynakları ile yapıldığında bu yatırımların daha az maliyetle tamamlanacağını ifade etti.
Türkiye’de bugün kapitalist sistemde devletin durumuyla, kapitalist devletin özelliklerini incelenmesi gerektiğini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Son olarak söz alan Barış Pehlivan konuşmasına yolsuzluk tanımını yaparak başladı. Adalet Bakanlığı mensuplarının kendi kurdukları hukuksal sistemden rahatsız olduğunu belirten Pehlivan, savcıların çelişkili kararlar verdiğini söyledi.
Sedat Peker’in zamanında silahlanma çağrısı sonrasında savcıların “Sedat bey, tehditleriniz ortalığı çok karıştırdı, bir süre Kemal Kılıçdaroğlu ile söz söylemeyin” sözlerini kullandığını, bugün ise aynı savcı Peker’in AKP ile ayrı düştüğü için ağırlaştırılmış müebbetini istediğini açıkladı.
Yargıda çürümenin son raddesine vardığını söyleyen Pehlivan, yargı salonlarında Fetullahçıların ‘hüsn-ü şahadet’ (birine güvenmek) ile tarikat şeyhlerini adliyeye getirerek tahliye olduğunu söyledi.
Doğan Öz’ün öldürülmesinin adi bir cinayetten öte Doğan Öz fikirlerini öldürmek isteyenler tarafından öldürüldü. Biz eğer Öz’ü anlamak istiyorsak tarikatlar ile ilişkili insanlara karşı mücadele etmemiz gerektiğini söyledi.
Bu düzenden çıkışın unutmamaktan geçtiğini, kimlerin bu düzeni kurduğunu, mahkeme salonlarında kimlerin açı çektiğini unutmamamız gerektiğini ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.