Seçimler öncesi düğmeye bastılar: Peki kim ve neden?
Sorular çoğaltılabilir… Ancak gerçek açık: Halk düşmanı bir terör saldırısı ve katliamı ile karşı karşıya kalan ülkemizde halkımız bir kez daha kurban edilmiştir! Ne için ve kimin için? İşte asıl soru budur.
İstanbul İstiklal Caddesi’nde 6 yurttaşımızın ölümüne ve onlarca yurttaşımızın yaralanmasına neden olan bombalı katliam bir terör eylemi olarak halk düşmanlığıdır! Doğrudan masum insanlara yönelen bu terör eylemini lanetliyoruz. Halkımız bir kez daha teröre, emperyalist oyunlara ve rejimin siyasetine kurban edilmiştir.
Bu terör saldırısının kimler tarafından yapıldığı ve ne amaçlandığının yanıtının bulunması önemli. Bombalı terör saldırısını salt bir intikam eylemi olarak değerlendirmek içinden geçtiğimiz kesitin siyasi dinamiklerini anlamak açısından yeterli olabilir mi? Değilse daha farklı bir yaklaşım geliştirilmelidir.
Özetle yaşanan terör saldırısı hakkında yapılan ilk yorumları göz atmak gerek. Resmi ağızdan dillendirilen şudur: Bu bombalı terör eylemini PKK gerçekleştirmiştir, emir Kobani’den verilmiştir. Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde yaşanan sıkışmaya karşılık intikam almak ve bedel ödetmek için yapmışlardır. Amaç devletin sınır ötesi operasyonuna yanıt vermek…
Bununla birlikte resmî açıklamalar burada kalmamış, ileriye giderek başka bir noktaya daha işaret edilmiştir. Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı sıfatıyla yaptığı ilk açıklamayla ipin ucunu doğrudan ABD’ye dayandırarak “ABD’nin taziye mesajını kabul etmiyoruz” sözleriyle “terörün kaynağı Kobani’dir, siz de orayı himaye ediyorsunuz” yaklaşımıyla doğrudan ABD’yi suçlamıştır. Ancak bundan daha önemlisi ise Soylu’nun ağzından çıkan şu sözlerde saklı: “Bu eylemi gerçekleştirenlerin ne mesaj vermek istediğini biliyoruz. Biz bu mesajı aldık. Karşılığını daha ağır vereceğiz. Bugün ABD tarafından yayınlanan taziye mesajının da katilin olay yerine ilk gelenlerden biri olduğu gibi bir değerlendirmenin esas olduğunu düşünüyorum.”
Mesaj nedir, mesajı kim iletmiştir, mesaj ne anlama gelmektedir? Bu soruların Soylu tarafından yanıtlanması gerekmektedir. Mesajı ABD mi vermiştir, ne mesajıdır, neyin pazarlığına dair bir mesajdır? İkinci olarak bunun karşılığını vermekten ne kastedilmektedir: Söz konusu ABD ise nasıl bir pazarlık süreci içinde olunduğu AKP iktidarı tarafından halka açık olarak anlatılmalıdır. Yoksa, Soylu tarafından sarf edilen yine hamaset mi? Geçmiş dönemde de ağızdan çıkan benzer sözlerin boş hamasetten ibaret olduğunu çok gördük.
Yine aynı şekilde iki kesimden yapılan açıklamalar dikkat çekmektedir. Bunlardan birincisi siyasi taraftan gelen açıklamalar. Perinçek ve Bahçeli tarafından yapılan, doğrudan HDP’yi hedef tahtasına koyarak “derhal kapatılmalı” netliğinde sözlerdir ve AKP’nin HDP ile anayasa yapmasına değinen bir içerik taşımaktadır. İkincisi ise İçişleri Bakanlığı ve Emniyet tarafından yapılan açıklamanın bir benzeri sayılabilecek Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklama…
AKP merkezi tarafından ise şu ana kadar politik bir açıklama yapılmamıştır. Genel olarak terörü kınayan açıklamalar olmakla birlikte, politik bir değerlendirmenin doğrudan AKP merkezi tarafından gündeme getirilmediğini belirtmek lazım.
Bununla birlikte altını çizmek gereken en önemli olgu ise toplumda bu bombalı terörün yarattığı algının, korku ve panik değil, “seçimlerden önce yine ortamı karıştırıyorlar, amaç iktidarın devam etmesi” türünden bir algı olmasıdır.
Geçmiş dönem yaşanan terör saldırıların bugün kurulan istibdat rejimini nasıl dizayn ettiğini hatırlıyoruz. Bu açıdan İstiklal Caddesi’nde 6 yurttaşımızın katliyle sonuçlanan halk düşmanı terör eyleminin de geçmiş dönem yaşanan katliamlara benzer bir şekilde seçimlerden hemen önceye denk gelmesinin, toplumdaki psikolojiyi de belirlediğini belirtmek gerek. Yeni bir dizayn mı yapılıyor, yeni bir oyun mu kuruluyor, AKP-MHP iktidarı yeni bir hesap mı yapıyor soruları meşru sorular olarak halkın kafasından geçen başlıklar.
Bu psikolojiye yönelik tersinden suçlama ise “komplo teorilerine” inanmaya meyilli bir topluma dönüşerek, katliamın faili olan PKK ve HDP’nin aklandığı iddiası. Kanıtlar ortada, yapanlar belli üzerinden bir söylemle kafası karışık olanları iknaya dönük bir propaganda görüyoruz.
Gerçekler elbette açığa çıkacaktır, çıkmalıdır. Komünistler her zaman terörün karşısında yer almış, almaya da devam edecektir. Hele hele “kimden gelirse gelsin” halka yönelik her türlü saldırı ve katliamı halk düşmanlığı olarak görür, karşısında yer alırız. Faillerini de açık olarak ifade etmekten çekinmeyiz!
Bu açıdan geçmiş dönemde yaşanan bombalı katliamları hatırlayalım ve ülkenin bombalarla nasıl dizayn edildiğini bir kez daha bilince çıkartalım. PKK ve IŞİD tarafından gerçekleşen bir dizi katliamın, bombalı terör saldırılarının ve eylemlerin ülkemizde yarattığı kaosun neyle sonuçlandığı bugün açık olsa gerek. Ülkemiz bir kez daha Haziran-Kasım seçim sürecini yaşamamalıdır. Suruç’tan Ankara Gar Katliamı’na, Reina’dan Atatürk Havalimanı Katliamı’na, Beşiktaş’tan Ankara Merasim Sokak Katliamı’na kadar… Onlarca bombalı katliamı yaşayan Türkiye, yeni bir katliamı da anlamaya çalışmaktadır.
O yüzden, bugün de bu terör eyleminin kime hizmet ettiği sorusu çok daha önem kazanmaktadır. Bu açıdan, pazar günü İstanbul’da gerçekleşen terör katliamıyla neyin hedeflendiği ve bundan kimlerin politik yarar sağlayacağı soruları politik analizin yanıtlanması gereken ilk başlangıç sorularıdır. Belli başlı noktaları tespit etmek, yaşanan bu katliamın boyutunu ortaya koymak açısından ilk zemin olabilir.
Böylesi bir terör saldırısının, Ankara’da Rus ve Amerikan İstihbarat Başkanları’nın bir araya geldiği , G-20 zirvesinde İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunun pazarlık edildiği bir zamanda meydana gelmiş olması, yapılabilecek ilk tespitlerden biridir. Yine aynı şekilde AKP’nin HDP ile görüşmesi ve anayasa gündeminde ortaklaşma hedefi, Demirtaş’ın Diyarbakır’a özel uçakla götürülmesinden hemen sonrasında böylesi bir saldırının yaşanmış olması da not olarak düşülmelidir.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine askeri bir operasyon düzenlemek istediği ancak buna izin verilmediği ve AKP’nin seçimlerden önce askeri bir operasyon yaparak seçimleri girmek istediği biliniyor. “ABD’nin verdiği mesaj” bununla ilgili mi, yoksa…
Sorular çoğaltılabilir… Ancak gerçek açık: Halk düşmanı bir terör saldırısı ve katliamı ile karşı karşıya kalan ülkemizde halkımız bir kez daha kurban edilmiştir! Ne için ve kimin için? İşte asıl soru budur.