Sol siyasette adab-ı muaşeret
Türkiye solu, sosyalistler ve komünistler ilkeli bir ittifak yapmalıdırlar. Bunun özneleri de, ilkeler de bellidir. Bu ilkeler birleştiricidir. Bugün düzen muhalefetinden beklenti içerisine girmiş olan kitleler için böylesi bir hat kurtuluş yolunu temsil edecektir.
Sol siyasetin görgü kuralları mı olur diye sorabilirsiniz. Elbette sağda olmayan şey solda vardır ve olmalıdır. Sosyalist siyasetin ilkeleri ve bunun üzerinde yükselen devrimci bir duruş, başlıkta bahsettiğimiz kavramın somutlanacağı iki nokta olarak ele alınmalıdır.
Önce ilkeler üzerinde açalım isterseniz.
Solcular ve sosyalistler, kapitalizme ve sermayeye karşıdırlar. Her ne olursa olsun bunları aklayacak, şirin gösterecek ya da bunlar yokmuş gibi davrancak bir yaklaşım meşru kabul edilemez. Bu herkesin ezberi gibi görünüyor ama gereğini yerine getirenleri bugün parmakla göstermek mümkün. O açıdan ilkelerden bahsedeceksek birinci sıraya bu yazılmalı.
Solcular ve sosyalistler, gericiliğe karşıdır. Türkiye gibi bir ülkede, dinselleşme ve gericilik aracılığıyla teslim alınmaya çalışılan emekçi sınıfların kurtuluşu için laiklik mücadelesinin hayati önemde olduğu su götürmez bir gerçektir. O açıdan, dostlar alışverişte görsün diye ya da laikliği sulandırmak adına bu söyleme sahip çıkmıyoruz. Bugün laiklik mücadelesi en önemli politik mücadele başlığı olarak ortadadır.
Solcular ve sosyalistler anti-emperyalisttir. Liberallerin “anti-emperyalizm milliyetçiliktir” zırvasına karşı dik duramayan ve bu topraklarda sosyalizm mücadelesinde emperyalizm karşıtlığını geri çeken bir solun başarıya ulaşma ve toplumsallaşma şansı yoktur. Genelde ilkelerden taviz bu başlıktan başlıyor ve sisteme entegrasyonun kapıları sonuna kadar açılıyor. Bunda kimlerin payı olduğu ise biliniyor.
İlkelerden bahsedeceksek öncelikle bunlar ilk sıraya yazılmalı. İlkeleriniz varsa devrimci mücadelede bir çizginiz, bir çizginiz varsa inandırıcılığınız, inandırıcılığınız varsa toplumsallaşma olanağınız ve devrimci bir dönem için hazırlığınız var demektir.
Günümüz Türkiyesi’nde yaşanan, solun ve sosyalistlerin karşısına çıkan bazı olgular ise gerçekten hayret ettirici düzeye ulaşmıştır. Bugüne kadar gördüklerimizin ötesinde solu itibarsızlaştıran ne varsa hepsi toplumun karşısında boca ediliyor. Bize de buna ortak olmamız isteniyor.
Solun geleneksel değerlerinin statükoculukla itham edildiği ama aslında tam da burjuva ideolojisinin ya da liberalizmin katı statükosu, kimi zaman da dar kafalılığı altında ezilen bu bakışın ülkemizde envai çeşit örneği çıktı. Bir kısmı yeni, bir kısmı ise eski.
Türkiye’de gericiliğin ve son tahlilde tutuculuğun kalesi olan AKP iktidarına destek veren liberaller ve yetmez ama evetçiler bugün kendi yarattıkları canavardan nasıl kurtulacaklarının telaşına düştüler. O kadar ki, Türkiye’nin namlı Kemalizm düşmanı liberalleri bundan birkaç ay önce bir anda Atatürk güzellemelerine başladılar.
Bugüne kadar “CHP zihniyeti” ile kavga verenler bugün Millet İttifakı’nın en büyük destekçisi kesilmiş durumdalar. Hangi cenahtan olursa olsun, düzenin restorasyonunun odağı olarak gündeme gelen Millet İttifakı sağdan soldan destekçi toparlamaya çalışıyor. Kimi zaman da soldan gelen destekle bu meşruiyet Millet İttifakı’na tanınmış oluyor.
Millet İttifakı sağ bir ittifak olmasına rağmen soldan meşruiyet devşirmek durumunda. Emeğin, eşitliğin ve özgürlüğün temsilcisi soldan bu gelmezse emekçi kitleleri nasıl sömürü düzenine ikna edecekler? Peki biz buna payanda olmak zorunda mıyız? Eğer olmak istemiyorsak bir zahmet ilkelerimize sahip çıkalım ve ilkeli siyaset yapalım.
Türkiye’de sosyalistler ve devrimciler belki de türüne az rastlanır türden bir davranışa maruz kalıyorlar. Kimi zaman “menemenin domatesi”, kimi zaman Millet İttifakı’na verilecek destek karşısında “devletten kadro” ihdas edilecek unsurlar, kimi zaman da Meclis’e kapağı atmaya çalışıp milletvekili pazarlığı yapanlar olarak görünüyor ya da gösteriliyorlar.
Bunun böyle görünmesinin elbette nedenleri ve özneleri de mevcut. Ancak işin özü şudur: Eğer devrimciyseniz ve siyasette ilkeleriniz yoksa bir gün domates, bir gün reklam malzemesi, bir gün de düzen muhalefetinin oyuncağı olursunuz.
Solcular ve sosyalistler işçi sınıfının iktidarı için mücadele ederler. Bugün düzen muhalefetine eklemlenip, AKP iktidarına karşı mücadeleyi gerçek sol değerlerden soyutlarsanız elinizde Meclis İç Tüzüğü’nü demokratize etmeye çalışmaktan veya sol adına ne işe yarayacağı bile belli olmayan Meclis’te grup kurma hülyası için yapılacak ilkesiz ittifaklardan başka bir şey kalmayacaktır.
Türkiye solu, sosyalistler ve komünistler ilkeli bir ittifak yapmalıdırlar. Bunun özneleri de, ilkeler de bellidir. Bu ilkeler birleştiricidir. Bugün düzen muhalefetinden beklenti içerisine girmiş olan kitleler için böylesi bir hat kurtuluş yolunu temsil edecektir. Solun toplumsallaşma potansiyelinin yükseldiği bu dönemin gereği neyse yerine getirilmeli, emekçilere umut olmak, topluma çıkış yolunu göstermek istiyorsak tam da böyle bir davranış kalıbı benimsenmelidir. İlkeler üzerinde yükselen devrimci bir duruş demiştik. Devrimci duruş bugün taktikler silsilesinde boğulmak değil, toplumsal kurtuluş için devrimci bir stratejiyi adım adım örmektir. Sol siyasette adab-ı muaşeret biraz da bunu gerektiriyor.