TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Seçimlerde sosyalist güç birliği yakın!
"Partimiz AKP’yi yenmek ile yetinmeyen, düzenin restorasyonu sürecinde kendine yer beğenmek yerine düzeni tüm ayakları ile karşısına alan, devrimci ilkelerini unutmamış, laiklik ve bağımsızlık konusunda karnından konuşmayan sosyalist güçler ile iletişimini devam ettirmektedir. Sol- sosyalist bir ittifakın kurulması, vücut bulması için önümüzdeki günlerde sürecin hızlanacağını düşünüyorum"
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Genel Başkanı Aysel Tekerek ile seçimlere ve sosyalistlerin seçimlerdeki tutumuna dair konuştuk. Tekerek “Partimiz AKP’yi yenmek ile yetinmeyen, düzenin restorasyonu sürecinde kendine yer beğenmek yerine düzeni tüm ayakları ile karşısına alan, devrimci ilkelerini unutmamış, laiklik ve bağımsızlık konusunda karnından konuşmayan sosyalist güçler ile iletişimini devam ettirmektedir. Sol- sosyalist bir ittifakın kurulması, vücut bulması için önümüzdeki günlerde sürecin hızlanacağını düşünüyorum” diyerek sorularımızı şöyle yanıtladı.
Seçimlere doğru zaman daralırken, AKP’nin bazı hamleleri de sürüyor. Seçimlere nasıl bir politik iklimde gidiyoruz?
Resmen bir seçim tarihi açıklanmamış olsa da seçim iklimine girmiş bulunuyoruz. Türkiye’de her seçimin önem taşıdığı bir gerçek ancak bu seçimlerin sonraki süreci doğrudan belirleyeceği daha da büyük bir gerçek. Hem iktidar partisi hem düzen içi muhalefet hem de sosyalist güçler bu gerçeğin farkında. İçinden geçtiğimiz süreçte de tüm politik öznelerin doğrusunu kendine saklamayacağı, elinden geleni de ardına koymayacağı bir süreç olacaktır. AKP, devlet aygıtına hâkim bir parti olarak ortada durmaktadır. Meşruiyeti ve çoğunluk içindeki etkisi azalmış olarak devlet aygıtının gücüne daha da çok sarılacaktır. Sosyal medya düzenlemesi, İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması, her gün yeni bir yağma kararını hızla geçirmiş olmaları, yargının bir adalet dağıtma kuvveti olmaktan çıkarılması ve muhaliflerin cezalandırma aracına dönüşmesi, AKP’nin daraldığı çevreyi de kaybetmesi ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Düzen içi muhalefet açısından ise tüm hesaplar AKP’nin gitmesine daraltılmış, cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağı tartışmaları bu noktaya hapsedilmiş, düzene pansuman hazırlığı başa alınmıştır. Sosyalistler açısından ise ikili bir görevin seçim süresinde birleştirilmesi ve seçim sonrasında sosyalistlerin bir odak haline gelmesi amacı mevcuttur. Seçim döneminde aslında bu üç seçenek yarışacaktır.
Düzen içi muhalefet “az kaldı” ya da “seçimleri bekleyin “çağrıları yapıyor. Bu politik süreci sınırlama anlamına mı geliyor?
Adını koyalım. Altılı ittifakın “AKP gitti gidiyor” demekten başka bir vurgu yapamaması hiç şaşırtıcı değil. Biz hep söylüyoruz. Düzen içi muhalefetin ne söylediğine değil ne söylemediğine bakmak da oldukça değerli. Altılı ittifak, laikliği ağzına alıyor mu? Emperyalizme karşı geliyor mu? Sermaye sınıfının sömürüsüne değiniyor mu? Emekçi sınıfların, kadınların, gençlerin bu altılı ittifakın politik seviyesinden daha üst bir seviyede olduğunu bizler görüyoruz. Bu ittifakın bu seviyeyi yukarı çekmek değil aşağıya düşürmek gibi bir derdi de var. Eşitlik, özgürlük, iş, aş ve barış taleplerini ittifakın karşılaması mümkün değilse, bu talepleri seçim sandığına hapsetmek, AKP karşıtlığını AKP’nin gitmesi ile sınırlamak onlar için hem bir tercih hem de bir zorunluluk. Halkın öfkesi ile halkın umutlarını olabildiğince dar bir alana ve düzen içi bir noktada tutmanın başka bir yolu demek de mümkün.
Peki komünistlerin, sosyalistlerin seçim sürecine dair nasıl bir hazırlığı var? Sosyalistlerin de bir ittifakı olacak mı?
Öncelikle tüm devrimci güçler için bir doğruyu söyleyerek başlayayım. Devrimcilerin, komünistlerin örgütlü olarak yaptıkları siyasetin özünde bugüne ve yarına müdahale vardır. Ülkemizdeki sol, sosyalist ve komünist partiler diğer partilerden bir seçim partisi olmaması açısından da ayrışır. Ancak bu özellikleri en azından bizim geleneğimiz açısından diyebilirim ki, seçimleri önemsiz kılmaz. Bilakis seçimler gibi halkın politik algıların daha da açık oldukları bir döneme özel müdahaleyi de planlama görevi yükler. Sosyalistlerin bir odak olarak başka bir seçeneği göstermesi şarttır. Partimiz seçime girme yeterliliğe sahip bir parti olarak orak- çekici , parti programında yazdığımız ilkeleri, yeni bir ülke hedefini, sınıfsız sömürüsüz bir dünya hedefini bu seçimlerde bir seçenek olarak halkımıza anlatacak, halkımızdan oy isteyecek ve örgütlü bir toplumu güçlendirmeye çalışacaktır. Ancak bu görevle birlikte, eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, laiklik ve sosyalist ilkelerde buluştuğumuz diğer sosyalist özneler ile birlikte hareket edebileceğimiz, ittifak, güç birliği ya da mücadele zeminlerinin kurulması seçim dönemine ve sonrasına daha güçlü bir müdahale anlamına da gelecektir. Şu açık bir gerçek ki, ülkemizde sol, sosyalist güçlerin bir odak haline gelmesi uzun bir zamandır eksik bırakılmıştı. Bu eksikliğin giderilmesi ise mümkündür. Seçim siyaseti açısından ilkeler ile düzen karşıtı bir seçeneğin güçlendirilmesi için yan yana gelmenin anlamı en çok da seçim sonrasında anlaşılacaktır. Partimiz bu odağın yaratılması konusunda çalışmalarına devam etmektedir.
Bu çalışmaları biraz daha açabilir misiniz?
Partimiz AKP’yi yenmek ile yetinmeyen, düzenin restorasyonu sürecinde kendine yer beğenmek yerine düzeni tüm ayakları ile karşısına alan, devrimci ilkelerini unutmamış, laiklik ve bağımsızlık konusunda karnından konuşmayan sosyalist güçler ile iletişimini devam ettirmektedir. Sol- sosyalist bir ittifakın kurulması, vücut bulması için önümüzdeki günlerde sürecin hızlanacağını düşünüyoruz. Elbette ki, ülkemizdeki birikimin sadece sosyalist partilerden ibaret olmadığını, bu birikimin içinde sol- sosyalist aydınların da bu birlikteliğin içinde yer alması için ortak bir çalışmayı da örmeyi önemsiyoruz. Bu çalışmaların tamamlanması ve kamuoyuna duyurulması ile birlikte, sosyalist bir odağın siyasete etkisini hep birlikte görecek ve göstereceğiz.
Son olarak belirtmek istediğiniz bir ekiniz var mı?
Sermaye sınıfının her süreçten rahatlayarak çıkmış olduğunu, krizlerini aşmaya çalıştığını ve bunu halk faktörünü işçi sınıfı faktörünü siyaseten zayıflatmaya çalışarak yaptığını biliyoruz. Bu böyle giderse eğer, AKP gider, düzen pansumanı geçici bir etki yaratır, yeni krizler kapıya dayanır, gerici, faşist partiler, yeni AKP’ler sırasını beklemeye ise devam eder. Ama bizim iddiamız da böyle gelmiş böyle gitmezdir. Böyle gitmeyecek olduğunu göstermek için koşulların sola açık olduğunu görmek ve buna uygun müdahalelerde bulunmak gerekiyor. Kaybedecek bir günümüz daha yok. Partimiz bunun farkındadır.