Vahdettin’i savunmak işbirlikçiliği savunmaktır!
Hem 30 Ağustos Zaferi’ni Saray’da kutlayacaksın, hem 30 Ağustos’ta meydanlarda ulusal kurtuluş savaşı verilirken İstanbul’da Saray’da düğün yapan Vahdettin’i savunacaksın!
9 Eylül İzmir’in kurtuluşu yıldönümü vesilesiyle İzmir’de milyonların katıldığı etkinlikte İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yaptığı konuşma üzerine AKP’nin sözcüsü ve MHP’nin genel başkanının eleştiri namına sarf ettikleri sözler, tarihi gerçekleri saptırmak kadar gaflet, dalalet ve hıyanet içinde olan vatan hainlerini savunmaktır!
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın söylediği “Yüz yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, delalet hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece ve sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ve yaşam hakkımızı ayaklar altına aldılar. Teslim oldular” sözleri ortadadır. Tarihi gerçekler karşısında bu sözlerin eleştirilecek hiçbir tarafı bulunmamaktadır.
Devlet Bahçeli ve AKP Sözcüsü Çelik tarafından yapılan açıklamalar, AKP ve MHP’nin nasıl bir zihniyete sahip olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Bahçeli,”Vatan topraklarına kanlı çizmeleriyle basan müstevlilere tek kelime edemeyen bugünün işbirlikçi siyasetçilerinin 9 Eylül 1922 tarihinin 100’üncü yıl dönümünde tarihimizi düşman gözüyle yorumlaması iflah olmaz bir cahillik, tedavisi imkansız devşirme hastalığıdır” diyerek, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise, “Güzel İzmir’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde, ülkemize yapılmış düşmanlıklara karşı konuşması gerekenlerin Osmanlı Devleti’ni hedef alması şuursuzluktur. Daha önce de ifade etmiştik: kim Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kavga ettirmeye çalışıyorsa, milletin egemenlik hakları ile sorunu vardır. Bütün siyasi misyonu Cumhuriyetimiz ile Osmanlı Devleti’mizi kavga ettirme üzerine kurulmuş olanlar var. Cumhuriyetimize sahip çıkmak için tarihimizin büyük köklerinden Osmanlı Devleti ile kavga etmek milletimizin kimliğine saldırıdır. Cumhuriyet de bizim, Osmanlı Devleti de…” ifadelerini kullanarak Cumhuriyetçi görünüp Osmanlıcılık yapmışlardır.
AKP sözcüsü Çelik’in ve MHP lideri Bahçeli sözlerinin anlamı, Osmanlıya sahiplenmek adına düpedüz emperyalizmle işbirlikçiliği sahiplenmekten başka bir şey değildir. AKP ve MHP’nin, işgal altındaki bir ülkenin bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesini övmek yerine İngiliz emperyalizminin gemisiyle kaçan işbirlikçiliği övmesi politik kimliklerinin ikrarıdır! Osmanlı’yı savunmanın “milletin egemenlik hakları ile soruna” bağlamak ise tam bir akıl tutulmasıdır. Milletin egemenlik hakları ile hanedanlık nasıl yan yana gelebilir? AKP ve MHP’nin savunduğu tarih görüşü, emperyalizmle iş birliği yapılmasının ve ülkeye ihanetin meşrulaştırılması ile Cumhuriyet’in değersizleştirilmesidir.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ise konuya dair şunları söyleyerek, benzer argümanı tekrarlamış, ecdad savunmasını sığınmıştır: “Size binlerce yıllık tarihinizi unutturmaya, size kendi ecdadına sövdürmeye çalışan köksüzlere lütfen kulak asmayın.” Daha önce Erdoğan’ın ağzından çıkan “iki ayyaş” şeklindeki ifadeler hatırlandığında, yukarıdaki sözler Erdoğan’ın ulusal kurtuluş savaşı verenleri neden ecdaddan saymadın sorusunu da meşru olarak gündeme getirir. Ama bundan daha önemli olarak hatırlanması gereken bir başka örnek ise “keşke Yunan kazansaydı” diyen Mısırlıoğlu’na Erdoğan’ın ziyaretleri. Bu sözleri hiçbir şekilde kınamayan AKP’nin bugün niye işgalcilere değil de Vahdettin’e laf ediyorsun sözü tutarlı değildir.
Meseleyi “Osmanlı da bizim Türkiye de bizim” şeklinde ucuz bir argümana bağlayıp buradan milliyetçi hamaset üzerinden siyaset rant elde edebileceğini düşünen AKP ve MHP, yaş tahtaya basmıştır. Anadolu’da ulusal Kurtuluş Mücadelesi verilirken Osmanlı Sarayı’nda düğün yapanları savunan ve İngiliz emperyalizminin gemisine binerek ülkeden kaçanlara sahip çıkanları halkımızın takdirine bırakıyoruz.
Kaldı ki Atatürk tarafından okunan ve sonrasında yazılı kitap olarak basılan Nutuk’ta dönemin Osmanlı saltanatı ve Hükümeti için dile getirilenler bugün AKP ve MHP’nin sözlerini yerle bir ediyor. Nutuk’ta Atatürk, Vahdettin için şunları söylemiştir:
“Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişah’ın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir vaziyete razı.”
Bu tarihi gerçekler açıkken, bugün AKP ve MHP tarafından yapılan ecdad savunması, Osmanlıcılık, tarihimiz savunma tezleri, içlerindeki Cumhuriyet düşmanlığının dile gelmesinden başka bir şey değildir. Seçimler yaklaşırken, Yunanistan ile gerilim siyasetini bilerek çıkaran AKP, bu başlığı biraz da bu yüzden açıyor.
Bugün Yunanistan’ı özellikle Ege Adaları üzerinden hedef tahtasına oturtmaya çalışan ve aynı zamanda Lozan Anlaşması’nın şartlarına uymamakla suçlayan AKP’ye sorulacak sorular basittir: Madem durum bu, 20 yıldır niye sustun, göz yumdun ve sessiz kaldın? Kaldı ki daha düne kadar Lozan Anlaşması’na düşmanlık yapan aynı AKP değil miydi? Yunanistan’la gerilim üzerinden iç siyasette prim yapma fırsatı kollayan AKP’nin Vahdettin’e sarılarak Yunanistan’a karşı düşmanlığı körüklemesi ise büyük bir iki yüzlülüktür! Çünkü aynı AKP, Akdeniz’de Eylül ayında Yunanistan ile NATO şemsiye altında ortak tatbikat düzenlenmesini ise hiç gündeme getirmemektedir!
Hem 30 Ağustos Zaferi’ni Saray’da kutlayacaksın, hem 30 Ağustos’ta meydanlarda ulusal kurtuluş savaşı verilirken İstanbul’da Saray’da düğün yapan Vahdettin’i savunacaksın!
Hem ulusal kurtuluş mücadelesini hem Vahdettin’i savunmak olmaz!
Vahdettin’i savunmak, işbirlikçiliği savunmaktır!