Ali İsmail’den geriye kalan

Bugün Ali İsmail’den geriye kalan tek şey tuttuğumuz sözlerdir. Bu sözleri tutmak gençliğin büyük bir görevi olarak karşımızda. Ölümünün onuncu yılında bu mirasa sahip çıkıyor; eşit, özgür, laik ve tam bağımsız bir ülkeyi kurmak için bir adım öne çıkıyoruz.

Arjin Avcı

“Ölüm buyruğunu uyguladılar,
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.”

Tam 10 yıl önce… Yakın tarihimizin en onurlu direnişi olan Haziran direnişi yaşanırken on iki yurttaşımız katledildi. İçlerinden biri sıra arkadaşlarımızdan Ali İsmail Korkmaz’dı… Ali İsmail her birimiz gibi ülkenin durumundan rahatsızdı; bir öğrenci olarak ülkenin içinden geçtiği krizden, yoksulluktan, baskıdan ve hukuksuzluktan nasibini alıyordu. Bu yüzden halkın ve halk düşmanlarının arasında geçen bu direnişte ön safta yer alarak, ömrünün baharında, 19 yaşında dövülerek katledildi.

Hepimiz Ali İsmail’in katillerini tanıyoruz. Son tekmeyi atanı, emri vereni, katillere indirim uygulayanları tanıyoruz; fakat tanımakla yetinmiyoruz. Bugünün Türkiye’sinde AKP’yle, AKP’nin yarattığı gerici ve piyasacı rejimle, Ali İsmail’i katleden düzenle hesaplaşarak ve mücadele ederek Ali İsmail’e sahip çıkıyoruz.

Gezi’den bugüne değişen çok şey var; ama değişmeyen tek şey bizi hâlâ yoksulluğa sürükleyen, cebimizdeki bir kuruşa göz diken, hem biz gençliği hem de halkı örgütsüz kılmaya çalışan, üniversiteleri bölen, zamlarla kâr elde etmeye çalışan, biz gençleri tarikatlara ve cemaatlere mahkûm etmeye çalışan emek düşmanı AKP’yle ve sermaye düzeniyle olan kavgamızdır. Bu gerçek ne olursa olsun değişmedi, gençlik hiç aldanmadı ve AKP’ye teslim olmadı.

2013’ten beri etkisi ve gücünden bağımsız olarak, İstanbul Üniversitesinde bölünme eylemleriyle, yemekhane eylemleriyle; Boğaziçi’nde atanmış rektörlere karşı kitlesel olarak yapılan eylemlerle; özel üniversitelerdeki zam eylemleriyle üniversiteli gençlik bir şekilde AKP düzeniyle uyum sağlamadığını gösterdi; fakat bugün bundan daha fazlasına ihtiyacımız var. Çünkü Ali İsmaillere borcumuz ve sözümüz var. Tarihimizde Denizler, Mahirler, Harunlar, Hüseyinler ve daha birçok genç kendini kurtarmaktan ötesini düşünerek mücadele ettiler ve bugün yolumuza ışık oldular.

Denizlerden, Ali İsmaillerden aldığımız miras bize gösterdi ki onların mücadelesine ancak doğruda duran, sırtında kambur olacak adımlar atmayan, halkla karşı karşıya duranlara el uzatmayanlar bu mücadele mirasının gerçek sahipleridir ve zafer yolunu ancak onlar inşa edebileceklerdir. Ülkemizin gördüğü en kitlesel eylemlerden biri olan Gezi’ye feda olmuş Ali İsmail’i elbet herkes anacaktır. Fakat onun hislerini, mücadelesini ve sözünü taşımak, Gezi’ye sahip çıkmak; halkın sırtından geçinenlere geçit vermemektir.

Bize örgütsüzlüğü güzelleyenlere, mücadeleden koparanlara, kendini kurtar diyenlere, bireyciliği pompalayanlara bir çift sözümüz var: Biz Ali İsmail’in düşlerini gerçek kılacağız, eşit ve özgür bir ülke, yeni bir dünya kurulana dek bu düzenle kavga edeceğiz.

Çünkü bize Ali İsmail’den geriye kalan budur: Ali İsmail’i de Ali İsmail’e atılan son tekmeyi de unutmamaktır.
Gezi’nin çocuklarını yuhalatanların, milyonlarca yurttaşa hakaret edenlerin tam karşısında durarak “Gezi, onurdur!” diyebilmektir.

Gençliğin direnişte olduğu her alanda baskı ve zor gücüyle sindirmeye çalışanlara, gençliğe “terörist” diyerek kendini meşru kılmaya çalışanlara karşı “Üniversite koltuktan büyüktür!” diyebilmektir.
Bugün öfkesini örgütlenerek gösteren gençliği hedef alan AKP hükümeti, 10 yıl önce baskıya, sömürüye, talana karşı mücadele eden Ali İsmail Korkmaz’ı hedef almış kolluk kuvvetlerini öne sürmüştür. 19 yaşında bir üniversite öğrencisi tehdit ve korku unsuru olarak görülmüştür. 19 yaşında bir üniversite öğrencisi en doğal hakkını kullandığı için öldürülmüştür. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar Ali İsmail’in ismini silememişlerdir. Bugün Ali İsmail’in ismi bir sokakta, bir parkta, bir köprüde, bir ormanda, bir deprem çadırındadır. Ali İsmail’in ismi yaşamımızın her alanındadır. Katilleriyse, ebediyen bir katil olarak kalacaklardır.

Bugün Ali İsmail’den geriye kalan tek şey tuttuğumuz sözlerdir. Bu sözleri tutmak gençliğin büyük bir görevi olarak karşımızda. Ölümünün onuncu yılında bu mirasa sahip çıkıyor; eşit, özgür, laik ve tam bağımsız bir ülkeyi kurmak için bir adım öne çıkıyoruz.

Ali İsmailin hesabının sorulması ise yalnızca eşit ve özgür bir ülkenin yaratılması ile mümkündür. Bu irade aynı zamanda ülkemizde yaşanan tüm sorunlara karşı da verilen büyük bir yanıt olacaktır. Sömürüye, baskıya, gericiliğe, emperyalizmin yayılma ve saldırı politikalarına, yoksulluğa ve açlığa karşı tek gerçekçi seçenek sosyalist bir Türkiye mücalesidir. Bu mücadele ise, düzenin tüm unsurlarına ve onun tüm ideolojik salgılarına karşı durarak yürütülebilir. Düşüncesi ve pratiği ile iktidardan hiçbir ayrımı kalmamış ve sahte umuttan öteye geçemeyen düzen muhalefetine teslim olmak teorik, ideolojik ve siyasi olarak devrimden kaçmak anlamına gelmektedir. Haziranda yitirdiklerimize olan borç ise devrimden kaçarak, düzen siyasetine ikna olarak ödenemez, devrimi hedefleyerek ve doğruda durup, onu örgütleyerek ödenebilir.

Ali İsmailin düşlerini gerçek kılmanın yolu budur, eşit ve özgür ülke sosyalizm mücadelesi ile hayata geçecektir.