Ankara'da İKD'lilere polis engeli

İlerici Kadınlar Derneği (İKD) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Kuğulu Park’ta gerçekleştireceği çalışmada polis engeliyle karşılaştı.

Ankara'da İKD'lilere polis engeli

İlerici Kadınlar Derneği’nin (İKD) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Kuğulu Park’ta gerçekleştireceği çalışma polis engeliyle karşılaştı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Ankara’da Kuğulu Park’ta İlerici Kadınlar Derneği’nin yayınlarının dağıtılması ve stand açması polis tarafından hukuksuzca engellendi. İlerici Kadınlar tüm engellemelere rağmen basın açıklamasını gerçekleştirdi.

Açıklamada; eşitlik, laiklik ve sosyalizm vurgusu öne çıkarılırken, kadının kurtuluşunun “Erkek şiddetine” sıkıştırılamayacak kadar bütünlüklü bir düzen sorunu olduğu vurgulandı. Son olarak İKD, tüm kadınları “insanca bir yaşam mümkündür!” diyerek mücadele etmeye çağırdı.

Metnin tamamı ise şu şekilde:

Herkese merhaba!

İlerici Kadınlar Derneği olarak buradayız ve mücadeleye verdiğiniz destek için hepinize teşekkür ediyor, dayanışma ile selamlıyoruz. Bugün, 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü. Başlamadan önce, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Mirabel kardeşleri anıyor, onlardan aldığımız bayrağı “Laiklikten Vazgeçmeyeceğiz!” diyerek daha da yükseklere taşıyoruz.
Her gün bir kadın cinayeti, şiddet ve istismar haberiyle uyanıyoruz; her adımda karşımıza çıkan gerici söylemlerle mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Ülkemizdeki gerici dönüşüm her alanda kendini gösterirken, laikliği ayaklar altına alan her adım doğrudan kadınlara yönelik saldırılara, çocuk istismarlarına dönüşüyor. Dünya genelinde kadına yönelik şiddet sıralamasında ülkemiz yüzde 38 ile OECD ülkeleri arasında ikinci sırada, çocuk yaşta evliliklerde ise Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor. Kadına yönelik istismar, şiddet ve cinayetler cezasız kalıyor, failler “hukuk” adı altında korunuyor ve cesaretlendiriliyor.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 33 arttı; Türkiye, cinsel istismar vakalarında son 15 yılda yüzde 400 artışla dünyada üçüncü sıraya yerleşti. Ülkemiz, cinsiyet eşitsizliğinde 146 ülke arasında 129., kadınların eğitim hakkından yararlanmasında 99. ve işgücüne katılımlarında 130. sırada bulunuyor.
Kadın işsizliği, TÜİK verilerine göre Ağustos 2023’te geniş tanımlı işsizlikte erkekler için %18.4, kadınlar için ise %31 olarak kaydedildi. Kadın emeği değersizleştiriliyor, eşit işe eşit ücret talebi göz ardı ediliyor ve sömürü katlanıyor. Kadınlar ucuz, güvencesiz çalıştırılıyor ve “el altında” yedek işgücü olarak tutulmaya çalışılıyor. İster plazada, ister atölyede, fabrikada ister serada olsun iş yaşamlarında maruz kaldıkları baskı, eşit işe eşit ücret taleplerinin göz ardı edilmesi; kadınların çalışma hayatında karşılaştığı zorlukların sadece işsizlikle sınırlı olmadığını, aynı zamanda çalışan kadınların uğradığı ayrımcılık biçimlerinin de iç içe geçtiğini gösteriyor.
Bizler, güvenceli bir işe, adil bir ücrete ve yaşadığı ülkede geleceğe dair umutları olma hakkına sahip çıkmak zorundayız. Gelecek endişesi, işsizlik ve düşük ücretler altında yaşamımızı devam ettirmeye zorlanıyor, zorda bırakılıyoruz. Yoksullukla, gericilikle teslim almaya çalışılıyor; patron sınıfı, gerici kadın düşmanları ve AKP İktidarı eliyle öldürülüyoruz!
Burada, eşitlik, laiklik ve sosyalizmin önemini vurguluyoruz. Ancak gözümüzün önünde, son yirmi yıldır giderek güçlenen gerici bir hat var; bu hat, adım adım laikliği tasfiye etmeye çalışıyor. Neden mi? Çünkü biliyorlar ki laikliğin tasfiyesi, emekçilerin, kadınların örgütlenmesindeki en büyük engeldir. Biliyorlar ki laiklik gericilikle ve yoksullukla mücadeledeki en güçlü mevzidir. Ve yine biliyorlar ki bu mevzinin kilit noktası bir ülkedeki kadınlar ve çocuklardır. Bunun için öncelikle bizleri kuşatmak istiyorlar. Bizler bu düzene boyun eğelim, eşitsizlik, şiddet, geleceksizlik, yoksulluk ve sömürüye razı gelelim istiyorlar.
Öte yandan laikliğin tasfiyesiyle birlikte yurttaşlık kavramı tebaa ile değiştirilirken, İstanbul Sözleşmesi terk edilmiş durumda. Ayrıca, 6284 sayılı kanun ve Medeni Kanuna yönelik saldırılar ile “Yeni Anayasa” tartışmaları, kadınlar başta olmak üzere tüm toplumun yurttaşlık haklarına yönelik saldırıların boyutlarını gösteriyor. Bu tablo kadınların mücadelesinin gericiliğe karşı mücadeleden bağımsız olmadığını bir kez daha ortaya koyuyor. Kadınların mücadelesi halk düşmanlarına, çocuk istismarına ve eşitsizliğe karşı da birleşiktir.
“Kadın erkek eşitliği fıtrata ters” zihniyeti, kadınları sahiplendirmekten bahseden bir karanlık odağın TBMM’ye taşınmasıyla daha da güçleniyor. Kadınları ikincilleştiren tutum ve söylemler haklarımızın gasp edilmesine kadar varıyor. Karma eğitimi hedef alan yaklaşımlar, kadınların üretimde ve toplumsal yaşamda eşitsizliğini pekiştiren gerici politikaların bir parçasıdır.
Haremlik selamlık uygulamaları, kadınları toplumdan soyutlayarak, sosyal yaşamın dışına itme amacını güderken, kadına yönelik şiddet meşrulaştırılmaktadır. Tarikat ve cemaatlerin kontrolünde bulunan çocukların eğitim hakkı gasp edilirken, bilim düşmanlığı sağlık hakkının kullanımını dahi elimizden almaktadır. Bugün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş’ın kadınlara esnek ve evden çalışma modeli de “milletin en güçlü kalesinin aile olduğu” dillendirmesi de bu zihniyetin bir ürünüdür. Kadına ailenin içinde anne olmaktan başka bir rol tanımayan gerici sermaye iktidarı, kadınların çalışma hayatında da haklarının gasp ederek, bizlere eve hapsetmenin yollarını aramaktadır.
İşte AKP eliyle kurulan “Türkiye Yüzyılı” söylemiyle hedeflenen, özellikle biz kadınlar olmak üzere, yüzlerce yıllık geriye gidişin ötesinde bir şey değildir.
Tablo açıktır: Kadının kurtuluşu “Erkek şiddetine” sıkıştırılamayacak kadar bütünlüklü bir düzen sorunudur. Kadına yönelik şiddetin ve saldırıların temelinde yatan sömürüyü arttıracak, patronların kârına kâr katmasını sağlayacak, emekçileri mafya-tarikat-aşiret düzeneği arasına sıkıştıracak bu kirli düzeni sürdürmektir.
Son sözümüz ise karşımızda tüm sermaye düzeni ve onun işbirlikçisi gerici karanlık ile örülmüş bu örgütlü gücü biz de ancak örgütlü mücadelemiz ile geri püskürtebiliriz. Geçmişte Zonguldak’taki Tekel’deki ve bugün Agrobay’daki emekçi kadınların mücadelesine bakarak; eşit, özgür, laik ve bağımsız bir ülke mücadelesi biz kadınların omuzlarında yükselecektir.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın sosyalizm!

İlerici Kadınlar Derneği
25.11.2023