Barış Pehlivan 5. kez cezaevine girdi

Pehlivan, "Ben burada içeri girerken; aslında benim kitaplarımı, benim yazılarımı, benim açıklamalarımı içeri sokmaya çalışıyorlar. Ama yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır." dedi.

Barış Pehlivan 5. kez cezaevine girdi

Gazeteci Barış Pehlivan daha önce 3 yıl 9 ay ceza aldığı ve 6 ay hapiste kaldıktan sonra tahliye edildiği dava nedeniyle bugün yeniden İstanbul Silivri’deki Marmara Cezaevi’ne girdi.

Pehlivan, temmuzda çıkarılan Covid-19 izinlisi hükümlülerin tekrar cezaevine girmesini engelleyen yasadan muaf tutulmuştu. Pehlivan’ın denetimli serbestlik talebi hala yanıtlanmadı.

İtirazının kabul edilmemesi halinde Pehlivan’ın 8 ay açık cezaevinde kalması bekleniyor.

Pehlivan yeniden cezaevine girmeden önce meslektaşlarıyla vedalaştı.

Pehlivan, burada yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

“Ben, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Silivri Cezaevi’ne de Türkiye Cumhuriyeti kimliğimle giriyorum. Bana Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği bir kimlik numarası var. Bunları niye hatırlatmak zorunda kalıyorum? Bu toprakların bir Büyük Millet Meclisi var. Bu toprakların Gazi Meclisi var. Ve bu toprakların, o Gazi Meclisi’nde, bundan tam bir ay önce, 15 Temmuz’da bir yasa çıktı. Ve o yasa, 100 binden fazla kişiyi kapsıyordu. Cinayet hükümlülerini, tecavüz hükümlülerini, uyuşturucu satıcılarını, çocuk tacizcilerini kapsayan bir yasadan bahsediyoruz.

Maalesef bu kadar hukuk bilmek zorunda kalıyorum. Geçici 10. maddenin ikinci fıkrası, benim cezaevine girmemi engelliyor. Benim özgür olmamı emrediyor. Ancak buna rağmen, ben gördüğünüz gibi maalesef, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmama rağmen, bu ülkenin Meclisi’nden çıkan yasadan faydalandırılmıyorum.

Bana haftalardır bir açıklama yapılmasını istiyorum. Neden ben bu ülkenin Meclis’inden çıkan ve beni de kapsayan yasadan faydalandırılmıyorum. Benim bir cinayet hükümlüsünden, bir tecavüz hükümlüsünden, bir uyuşturucu satıcısından, bir dolandırıcıdan daha tehlikeli olduğumu mu düşünüyorlar? Ben neden faydalanamıyorum?

Ben buna isyan ediyorum. Meselenin benimle ilgili olmadığını da biliyorum. Benim gibi yüzlerce insan olduğunu da biliyorum. Türkiye’nin maalesef yakın tarihinde; benim yaşadığımın, okyanusta sadece bir kum tanesi olduğunu da biliyorum. Bunun, belki benim bedenimde gerçekleşen ama en nihayetinde halkın haber alma özgürlüğüne bir gasp olduğunu düşünüyorum. Halkın gerçekleri öğrenme hakkına bir gasp olduğunu düşünüyorum.

Ben burada içeri girerken; aslında benim kitaplarımı, benim yazılarımı, benim açıklamalarımı içeri sokmaya çalışıyorlar. Ama yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır. Dün nasıl, daha önce girdiğimde; kitap yazdıysam, yazı yazdıysam; sesimi bütün Türkiye’ye duyurduysam; kimsenin kuşkusu olmasın beni içeri atanlar da biliyor ki ben gazeteciliğe devam edeceğim.”