Dini imanı para olanlar, laiklik mücadelesi ve görevler
Dolayısıyla, şunu söylemek mümkündür: Sermaye sınıfı konu laik bir toplumsal düzen olunca, bunun karşısında duran yekpare bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Aslolan gericiliktir ve bugün burjuva düzenin tüm unsurları büyük bir sınıf kardeşliği içerisindedir.
Bugün laiklik sahipsiz kalmıştır. Sermaye düzeninde katı olan her şeyin buharlaşması gibi, laiklik de çıkış noktasından bugüne sulandırılmış ve buharlaşması beklenmektedir.
Buna neden olanlar ise belli. Birinci sıraya burjuvaları ve onların oluşturduğu sınıfı yazmak zorundayız. Laiklik burjuvazinin elinde iğdiş edilmiştir. Bugün TÜSİAD toplantılarında Cumhuriyet’in ardından ağıt yakmaları gibi laiklik konusunda güzelleme yapmalarına bakmayın. Onlar açısından dinselleşme ve işçi sınıfının büyük bir dini baskı altına alınması kriz dönemlerindeki en önemli can simidi olarak görülmektedir.
Tesadüf değil. Siyasal İslâmcıların ve özelde AKP iktidarının eğitimi dinselleştirme adımları ile birlikte, sermayeye ucuz iş gücü sağlamak için meslek liselerinin ve yüksekokulların büyük sermayenin arka bahçesi haline getirilmesini çarpıcı bir örnek olarak hatırlamak gerekir. Sermaye hep çıkarlarını düşündü, laikliğin tasfiyesine gıkını bile çıkarmadı.
Yine tesadüf değil. Türkiye’de yirmi yıldan fazla süredir bulunan İslâmcı iktidar ve onun üzerine oturduğu tarikatlar koalisyonunun son yirmi yıllık dönemi, emekçiler içerisinde ve işyerlerinde tarikatların, cemaatlerin en fazla yaygınlaştığı dönem olarak tarihe geçmiştir.
O açıdan sermaye sınıfının ve zenginlerin laiklik anlayışı, paranın egemenliğinin sağlandığı alanla sınırlıdır. O da en fazla kendileri için. Gerisi ise teferruattır. Çünkü onların dini de imanı da paradır.
Diğer taraftan bakarsak İslâmcı sermayenin, onun siyasal temsilcilerinin, artık holdingleşmiş hale gelen tarikatların da dini ve imanının para olduğunu görmezden gelmek mümkün değil. Yıllardır emekçilerin inançlarını sömürerek bugünlere gelen bu yapılar açısından artık Türkiye her anlamda üzerine çöreklenilmesi gereken bir yer haline gelmiştir.
Dolayısıyla, şunu söylemek mümkündür: Sermaye sınıfı konu laik bir toplumsal düzen olunca, bunun karşısında duran yekpare bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Aslolan gericiliktir ve bugün burjuva düzenin tüm unsurları büyük bir sınıf kardeşliği içerisindedir.
Güncel bir örnekle devam edelim: İsrail’in Gazze’ye dönük saldırganlığa bakalım. İslâmcılar burada büyük bir din savaşı görüyorlar. “Yaşasın Gazze İslâmi direnişimiz” diyorlar. Oysaki altı boş ve emekçileri lafla kandırmaya çalışan bu söylemler Türkiye’deki sömürü düzenine rıza vermekten bir anlam taşımıyor. Çünkü İsrail’in vahşi saldırısı başladığından beri Türkiye’den kalkan gemiler İsrail limanlarına gidiyor, geliyor… Yandaş patronların doğalgaz rafinerileri İsrail’de çalışıyor. Türkiye’nin çelik tüccarları İsrail’in çelik ihtiyacının yüzde 65’ini karşılıyormuş. Bu tüccarların ne kadarının İslâmcı, ne kadarının seküler şahsiyetler olduğunun bir yerden sonra pek de bir önemi kalmıyor. AKP’nin lafta yürüttüğü Filistin davasının Mavi Marmara gündeminde nasıl sokakta bırakıldığı hatırlandığında bugün yaşananlar çok da tesadüf olarak görülmemeli.
Diğer taraftan “Ey Netahyahu sen gidicisin” diye bağıran bir zihniyet tüm bu bahsettiklerimizi biliyor olmasına rağmen toplumu bu din savaşına inandırmaya çalışıyor. Gerçekler ise belli, bugün Gazze’de yaşanan din savaşı falan değil, emperyalist yayılmacılığın Ortadoğu’daki emekçi halklara karşı saldırganlığın yeni bir boyutu. Kendini vakt-i zamanında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Eş Başkanı ilan edenler, bugün yaşananların BOP’un devamı ya da uzantısı olduğunu bilmiyorlar mı?
Biliyorlar ama bilmezden geliyorlar. Çünkü, “Ey Almanya…” diye başlayan yüksek perdeli söylemlerin Türkiye ile Almanya arasındaki dış ticaret rakamlarına çarparak tuzla buz olması gibi, “Ey Netanyahu” söylemleri de Türkiye sermayesi ve AKP iktidarının Siyonizmle olan bağımlılık ilişkisine kadardır.
Şimdi böylesi bir zamanda, verdiğimiz örnek üzerinden dahi hareket etsek laiklik mücadelesinin ne kadar önemli olduğuna dair bir vurguyu yapmamız mümkündür. Çünkü Türkiye’nin geleceğine ve emekçilerin insanca yaşamına dair bir dönüşümü hedefliyorsak bunun laiklik, bağımsızlık ve eşitlik temelindeki bir bileşkeden ortaya çıkacağını hesap etmemiz gerekmektedir.
Tarikatların ve cemaatlerin tüm toplumsal yaşamı teslim almasına karşı duruş önemlidir ve elzemdir. Bu konunun demokrasi ve özgürlükler meselesi olarak ele alınmaya çalışılmasının bugüne kadar Türkiye’ye ne kadar büyük bir zarar verdiği ise açık bir şekilde görülmüştür. Liberaller ve “özgürlükçü laiklik sevdalıları” İslâmcılar’dan demokrat çıkarmaya çalıştılar. Ülkenin karanlığa itilmesine vesile oldular. Artık gele gele laikliğin Anayasa’dan dahi çıkartılması noktasına kadar gelindi.
İşte bu yüzden, bugün işçi sınıfının kurtuluşunun, bağımsız siyasi hattının inşasının, başka bir güce değil üretimden gelen gücüne inanmasının yollarından biri de laikliğin kazanılması kavgasından geçiyor.
Gerici rejimin doğrudan hedefindeki kadınların mücadelesi aynı zamanda bir ilericilik mücadelesi olarak bugün yakıcılığını koruyor.
Gençlik açısından ise laiklik mücadelesi önemli bir noktada durmaktadır. Ülke gençliğine geleceksizlikten başka bir şey sunmayan Türkiye kapitalizminin, gençlere kısa yoldan adres gösterdiği noktaların tarikat ve cemaatler ya da mafyatik çeteler olması bir gerçek olarak karşımızdadır. Bu durumun maddi temeli bellidir. Siyasal ve ideolojik alanlarda ise gençlik gerçek anlamda gerici bir kuşatma altındadır. Bu kuşatmayı kırmanın en kritik halkalarından bir tanesi ise laiklik mücadelesini yükseltmektir. Çünkü geleceksizliğe boyun eğmeyeceksek o zaman bugünümüze sahip çıkmamız gerekiyor. Bunun yolu ise siyasal bir müdahaleden geçmektedir.
Türkiye’de devrimci mücadelenin bugüne kadar beslendiği kanallar vardır. Hepsi de belli bir sağlamlığa sahiptir. Bugün bunları ileri taşımak ise güncel görevdir. Onun için emek, laiklik, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesi daha da yükseltilmeli. Gerici iktidara, sermaye sınıfına ve dini imanı para olanlara karşı laiklik kazanmalı.