Dipnot ve Yeg ile "Avangart: Servet Düşmanı" üzerine
"Başlı başına Rap sanatçılarının apolitikliği söz konusu değil. Ülkede genel bir apolitizm söz konusu. Haliyle hacim olarak Rap müziğin büyümesiyle birlikte bu apolitik süreç daha da görünür hale geldi."
Röportaj: Ali Akif Ece
Başarılı Rap müzik sanatçıları Dipnot (Serhat Temiroğlu) ve Yeg (Onur Yeğin) çıkardığı ortak albüm “Avangart: Servet Düşmanı” geçtiğimiz aylarda yayınlandı. Bu albümden önce en son 2015 yılında “SİVİL” adlı albümü piyasaya süren Dipnot’un sekiz yıl aradan sonra ilk albümü. Albüm Türkçe Rap içinde, yapısı itibariyle önemli bir yer tutuyor. Öncelikle, işlenen konuların toplumsal – politik zemini, altyapılarla uyumu, bizlere çok güzel bir protest albüm sunmuş. Avagart: Servet Düşmanı için son yıllarda çıkan en iyi protest albüm dersek abartmış olmayız. Bu röportajda Dipnot ve Yeg sorularımızı yanıtladı.
Yeg ve Dipnot selamlar, “SİVİL” (2015) sonrası ilk albüm, nasıl hissediyorsunuz?
– Selamlar. Evet, Sivil sonrası ilk stüdyo albümü denilebilir. Sivil’i üzerimde bir sorumluluk hissederek fevri bir şekilde inşa etmiştim. Agresif tavrı; hem yaşıma hem de dönem konullarına uygundu diyebiliriz. Avangart ise tepeden inme değil; üzerine çalışılmış, yoğun ve yorgun bir dönemin üzerinde yapılandırıldı. 2 albümün de süreci birbirinden çok farklı. Geçen 7 senenin ardından Sivil’i de kapsamalıydı ve bunu fazlasıyla başardığını düşünüyorum. (Dipnot)
– Merhaba, albüme gelen reaksiyonlardan dolayı gayet mutlu ve gururluyuz açıkçası. Sivil sürecinde henüz birlikte çalışmıyorduk ama Dipnot’un da dediği gibi o günden bugüne kadar yaptığı/yaptığımız en iyi eser oldu. Bence çıktığı yılın en iyi Türkçe Rap albümüydü kesinlikle. (Yeg)
“Avangart: Servet Düşmanı” nasıl ortaya çıktı? Hangi süreçler sizi böyle bir albüm yapmaya itti? Sizin dışınızda albüme emeği geçenler kimler?
– Servet Düşmanı, aslında ana albümümüzle ilgilenirken; araya bir istasyon görevi görecekti. Daha sığ ve gelişigüzel bir EP olarak kodluyorduk. İlk olarak ‘’Dergah’ı kaydetmiştik, sonrasında ‘’Ağaçlardan Bihaber’’ geldi ve her şey değişti. Tüm çalışmaları durdurup Servet Düşmanı’na odaklandık. Sonrası malumunuz. Albüm, gelişigüzel bir şekilde yola çıkmış olsa da sonrasında içerisinden geçtiği tüm süreçleri kapsadı. Bizim inanmamız kısa sürse de etrafımıza bunu yedirmek biraz meşakkatli oldu. Sonrasında inşa sürecine koyulduk ve uzun bir süre albüm üzerine dostlarımızla görüştük. Renk tonundan kullanacağımız grain efektine kadar haftalarca tartıştık. Kapak tasarımı konusunda Metehan Gülbay, kliplerimizdeki styling’de Heval Yiğit Arıcı, kamera arkasında Emirhan Özkan, teknik düzenlemelerde ses mühendisi dostumuz Turgay Poyraz Yıkılmaz, bağımsız şirketimizi kurma aşamasında Sedem Yapım, gölgesini eksik etmeyen Burak Özdemir ve daha birçok dostumuz albüm sürecinde arkamızda durmaktan ziyade önümüzde durdular diyebiliriz. Hepsine sevgiler. (Dipnot & Yeg)
Özellikle albüm içindeki “Soğuk Sedye” parçası bana çok otobiyografik geldi, bu parça doğrudan Dipnot’un yaşamını yansıtıyor diyebilir miyiz?
– Bulunduğum bölge ve mahalle itibariyle sürekli maruz kaldığım bir hikayeyi, biraz da kurmaca katarak aktarmaya çalıştım. Yaşamadığım ve görmediğim bir süreç değildi. Tam tersinden bakacak olursak; handikaplı bir hikaye. Ama ben böyle yaşıyorum. Bugün semtimde rahat geziyor olabilirim ama malumunuz her şeye hazırlıklı olmak gerek 🙂
Albümde en çok dikkatimi çeken şey, hem toplumsal hem bireysel konuları farklı parçalarda ama aynı albüm konseptinde ustalıkla işlenmiş olması oldu. Bugün Türkçe Rap’te bu eşine az rastlanır bir durum. Bu parçaları yaratırken en çok neyden beslendiniz?
– Üretim aşamasında kendimi asla toplumdan soyutlamadım. Beslendiğim damarları kesemezdim. Ama bu süreci kafamda tasarlamak için de olabildiğince yalnız kalmaya gayret ettim. İşin ustalıkla işlenmesinin mimarı Yeg, az rastlanır diye bahsettiğiniz süreci o denk getirdi. Albüm sürecinde her saniye birlikteydik, albümün altyapılarının ilk tınladığı süreçleri hatırlıyorum. Melodiler işlenmeye başladığında (yan odada) hikayeler benim kafamda şekillenmeye başlıyordu. Sonrasında küçük notlar dörtlüklere, dörtlükler bölümlere, bölümler şarkılara devrildi. 10 hikayeyi birbirine bağlamak zor, belki de bu yüzden albüm yapmayı seviyoruz.
Albümün bir diğer tarafı, müzikal altyapıları oldu, albümde gece kulüplerine uygun metronomlarda parça, ya da auto–tune bulunmuyor. Aksine derdi ve hikayesi olan bir albüm olmuş. Bu yeni altyapı biçimlerini neden kullanmıyorsunuz?
– Rap müziğin hedeflediği kitleyi gece kulüplerinde yakalayabildiğini sanmıyorum. Rap müziğin sound olarak özünü kör-kütük ve yeniliğe açık olmayan bir şekilde savunmayı da hiç doğru bulmuyorum. Üretim sürecimde eski teknolojik kaynaklar kullanarak üretmemekle de beraber, auto-tune’a da karşı olmadığımı belirtmek isterim, beğendiğim bir çok isim bu yazılımı aktif olarak kullanmakta. Modern soundlardan bir çok element altyapılarımda mevcut ve onları kullanmaktan kaçınmıyorum. Her yeni bir projede de muhakkak yeni bir şey deniyorum ama bunlar ana akım müzik altyapılarında duymadığınız şeyler olabilir muhakkak. Bir sonraki albümde daha da progresif bir sound duyacağınızın garantisini verebilirim. (Yeg)
Beatleri (müzik altyapılarını) ayrıca keyifle dinledim, ritimlerin ve armonilerin izgesi başlı başına sanat değeri taşıyor. Bu beatlerin hazırlanış süreci nasıl oldu?
– Beğenmenize sevindim, teşekkürler. Kendimi üretim sürecine attıktan sonra herhangi bir şey izlerken duyduğum, dinlediğim ya da kulak misafiri olduğum her bir ses kafamda benim için bir kaynağa dönüşüyor. Daha sonra da bunu albümün hikayesi ve konseptine entegre etmeye çalışıyorum. Albümdeki ilk yaptığım altyapı ‘’Dergah’’ın altyapısı olmuştu ki aynı akşam da zaten ‘’Ağaçlardan Bihaber’’i bitirdim. Dipnot’a dinlettikten hemen sonra da sözleri yazdı ve bir demo kayıt aldık. Daha sonrası zaten durmak bilmeden dinleme, araştırma ve bilimum teknik süreçlerle geçti.
Beni en çok etkileyen parça “Cehennemde Yaşayanlar” oldu;
“Omuz omuza belki el ele,
Aşağıya bakmayacağız, bugün ve yarın
Bir hayalimiz var hayaletlerin dolaştığı…”
Hem Boğaziçi direnişine, hem Komünist Manifesto’ya atıfta bulduğun bir verse olmuş. Lirikal olarak çok ileride bir verse her açıdan. Bugün Hip-Hop sanatçıları sizin aksinize apolitik tavırlarını savunuyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, Rap sanatçısı politik olmalı mı?
– Öncelikle teşekkürler. Başlı başına Rap sanatçılarının apolitikliği söz konusu değil. Ülkede genel bir apolitizm söz konusu. Haliyle hacim olarak Rap müziğin büyümesiyle birlikte bu apolitik süreç daha da görünür hale geldi. Bu konu aslında lokal olarak Rap müzik üzerinden de elbette tartışılabilir ama genel olarak sanatı tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Ben üretimde bulunan her kimsenin kafasını toprağa gömmesini kabullenemiyorum, aynı şekilde dönem dönem kafasını topraktan kaldırmalarını da. İşi lokalleştirip Rap müzikten bahsedeceksek; bu durum benim açımdan daha da ciddileşiyor. Rapçilerin hem dünyada hem de ülkemizdeki süreçlerini de yakından bildiğim ve takip ettiğim için bu apolitik dalga elbette canımızı sıkıyor. ‘’Sokakçı’’ olmamızdan mütevellit o entellektüel süreç bize doğuştan yükleniyor ve buna sırt çevirmek kendini kandırmak. Aslında Avangart’ın maksadı ve misyonu da bu. Tam olarak bunun üzerine inşa edildi. (Dipnot)
– Kendrick Lamar’ın ‘’Savior’’ parçasında politik olmayan rapçiler için çok güzel bir cümlesi var. Dipnot’un dediklerine ek olarak bunu belirtmek isterim.
‘’Bite they tongues in rap lyrics
Scared to be crucified about a song, but they won’t admit it.’’ (Yeg)
Ayrıca albümün ikinci parçasında ciddi bir rap piyasası eleştirisi var, “Sen istediğin kadar “çakal” ol, ben bu mahallenin kurdu…” bu eleştirilerin temel sebebi neler. Piyasada sizi en çok ne veya neler rahatsız ediyor?
– Aslında sorunun cevabı Yılmaz Bey’de saklı. Bizi rahatsız eden şey onların şiddetle kınanmaması. Biz kınanıyoruz, bu ince bir çizgi. (Dipnot)
– İkinci şarkıdaki o sıfatı taşıyan rapçilerin olması bir ufak rahatsız ediyor ama rap yapıyor olsam şahsen Dipnot’un dediklerinden bir hayli rahatsız olurdum. (Yeg)
Albümde çalışmak istediğiniz ama çalışamadığın MC oldu mu?
– Olmadı.
Lansman konserleri planlıyor musunuz, Dipnot ve Yeg’i en yakın ne zaman sahnede göreceğiz?
– Evet, planlıyorduk. Gariptir ki mekanların birçoğu sırtını döndü, artısıyla eksisiyle bizden ödün vermemiz istendi. Biz bunu da reddettik. Şubat gibi ayarlayacaktık ki malumunuz deprem oldu. Sonrasında da hareket etmek istemedik. Biraz içimizin soğumasını bekliyoruz, ilerleyen süreçte muhakkak konserler yapacağız.
Türkçe Rap’e kazandırdığınız bu albüm için sizlere çok teşekkür ederiz. Son yıllarda dinlediğim en iyi işlerden biri kesinlikle. Sizi daha fazla üretken görmeyi umuyoruz. Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?
– Emeğinize sağlık, çok teşekkürler. Bağımsız kalmaya ve söylenilmeye çekinilen şeyleri söylemeye devam edeceğiz. Yeni albüm yolda!