Diyanet
Yıllardır din istismarıyla mazlum edebiyatı yaparak süslümanlar saltanatını kurdular. Din kılıfı altında soygun, yağma, faiz, mafya, çete, tarikat ve müteahhit düzenini bugün “yeni Türkiye” diye pazarlıyorlar! Şimdi yine bir seçim arifesinde bir kez daha din tüccarlığı yaparak oy devşirmeye çalışıyor, Diyanet’i kapatacaklar diye propaganda yapıyorlar.
Erdoğan, yine din istismarına başladı, şimdi de Diyanet’e sarıldı. Muhalefetin Diyanet’i kapatacağını iddia ederek, mitingi meydanlarında bildik ucuz sağcı siyasetle oy devşirmeye çalışmaktadır. İstanbul seçimlerinden hemen önce de “milli beka” söylemini tutturmuşlardı. Belediyeler kaybedilirse ülkenin bekası tehlikeye girecek diye propaganda yürütüyorlardı.
Şimdi “Diyanet’i kapatacaklar” propagandasına sarıldı. Sultanahmet Camii’nin restorasyonu bitmeden açılış töreni düzenleyerek cami avlusunu siyasi mitinge dönüştürmekten çekinmedi. Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler yalanını da gündeme getiren, “Kabataş Yalanı” diye bilinen gerçek dışı ve saçma iddiaları da ortaya atan yine bunlardı! Yalan siyaseti, AKP’nin genetik kodlarına işlenmiş gibi.
AKP, bütün politik ve sınıfsal nitelikleri bir yana tam bir algı partisidir. Geniş halk yığınlarını algılarla manipüle eden bir partidir. Algılarla kendi tabanını konsolide ederken elindeki bir başka enstrüman ise her daim din ve din tüccarlığı olmuştur. Siyasi emellerine dini alet eden, dini en fazla istismar eden parti olarak tarihe geçmiştir.
Dikkat ediniz; AKP her sıkıştığında bu silahı devreye sokuyor. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi ve Taksim’e cami yapılması hem bir sıkışmanın ürünü hem de elindeki bütün İslamcı kozları kullanmasıdır. Türkiye’de siyasal İslamcılık kendisine bayrak yaptığı hamasi “simgeler” ile bilinir: Abdülhamit, Taksim’e cami, Ayasofya’nın camiye çevrilmesi ve türban mazlumluğu. İslamcı siyasetin 70 yıldır tekrarladığı hamaset başlıkları bugün geride kaldı. Ancak AKP, İslamcı hamasetin bütün kozlarını açarken, elinde kalan 21 yıllık iktidarın enkaza çevirdiği bir ülke olmuştur.
İhvancı ve mezhepçi dış siyaset duvara çarptı. Artık rabia işareti yapılmıyor. Ekonomi büyük bir kriz içinde. Sıcak paraya bağımlı ve dış borca dayalı ekonomi de duvara çarpmış, işsizlik, yoksulluk ve enflasyon emekçilerin belini kırmaktadır. Kurum yönetmeyi yandaş atamaktan ibaret zanneden bir zihniyet, Kızılay ve AFAD örneğinde olduğu gibi kurumlara çökmüş, sonuç ise kurumların çökmesi olmuştur.
AKP özünde bir sermaye partisidir, patron partisidir. Bütün il ve ilçe teşkilatlarının yönetim kurullarına bakarsanız en çok ihalecileri ve rantçıları görürsünüz. AKP özünde Amerikancı bir partidir. Ortadoğu’da İsrail’in çıkarlarına hizmet etmiştir. AKP özünde, emek düşmanıdır. Patronlar kulübünde “biz olmazsak grev olur” diyebilen bir partidir. Sonuç ise yandaşların zenginleşmesi, mücahitlerin müteahhit, Müslümanların ise süslüman olmasıdır.
Yıllardır din istismarıyla mazlum edebiyatı yaparak süslümanlar saltanatını kurdular. Din kılıfı altında soygun, yağma, faiz, mafya, çete, tarikat ve müteahhit düzenini bugün “yeni Türkiye” diye pazarlıyorlar! Şimdi yine bir seçim arifesinde bir kez daha din tüccarlığı yaparak oy devşirmeye çalışıyor, Diyanet’i kapatacaklar diye propaganda yapıyorlar.
Muhalefetin temsilcisi ve Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu ise “Diyanet’i CHP kurmuştur, kimsenin kapatmaya gücü yetmez” diyerek karşılık veriyor.
Ancak bugün ülkenin en tartışmalı kurumlarının başında Diyanet gelmektedir.
Bugün Diyanet, Cumhuriyet’in Diyanet’i değildir.
Bugünkü Diyanet, hutbelerinde Atatürk’ün ismini özellikle yazmayan Diyanet’tir.
Bugünkü Diyanet, AKP’nin kurduğu istibdat rejiminin kolonlarından birisine dönüşmüştür.
Bugünkü Diyanet, laiklik karşıtı bir odak haline gelmiştir.
Bugünkü Diyanet, dini hizmet veren bir kamu kurum değil tarikat ve cemaatlerin yuvalandığı gerici bir siyasal odağa dönüşmüştür.
Bugünkü Diyanet, safahat ve makam kurumuna dönüşmüştür.
Bugünkü Diyanet, İhvancı ve Vahabi görüşleri meşrulaştıran bir zihniyete sahiptir.
Bugünkü Diyanet, mezhepçilik yapmaktadır.
Bugünkü Diyanet, teokratik bir devletin papalık müessesi gibi davranmaktadır.
***
Kız çocukları 9 yaşında evlenebilir diyen,
Evlat edinilen çocuklarla evlenilebilir diyen,
Baba-kız fetvası veren, öz kızını şehvetle öpmek haram değildir diyen,
Erkekler eşlerinden, mektup, telefon, mesaj ve internet yoluyla boşanabilir fetvası veren,
El ele tutuşmak haramdır diyen,
Kadınların kaşını alması günahtır diyen,
Müslüman olmayanla evlenmek caiz değildir diyen,
Kendi başkanını kutsal gören
Bir kurumun savunulabilecek bir tarafı yoktur. Böylesi çağdışı, bilim dışı, akıl ve ahlak dışı anlayışı temsil eden Diyanet’in kapatılıp kapatılmamasını halkımızın takdirine bırakıyoruz.
***
Diyanet’i kapatacaklar söylemi, aynı zamanda böylesi bir Diyanet’in sahiplenilmesinden başka bir şey değildir.
Dün askeri okulları dahi kapatanların bugün Diyanet’in kapatılmasından bu kadar çok korkmasına gerek yoktur.
Ülkemizde laiklik anayasa metinlerinde geçen bir sözden ibarettir artık. 21 yıllık AKP iktidarının temel hedefi laikliğin tasfiyesi olmuştur. Bu konuda yol da almışlardır. Bugün laikliğin yeniden kazanılmasında çözülmesi gereken önemli toplumsal/temel sorunların cesaretle ortaya konması gerekmektedir: Eğitim birliği, tarikatlar, zorunlu din dersi ve Diyanet. Laik bir hukuk devleti için bu sorunlara yönelik cesaretli bir yaklaşım zorunludur.
Dün medreseleri ve tarikatları kapatan Cumhuriyet’in cesareti, bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz iradedir!
Restorasyon programıyla, düzeni sağından solundan tadil ederek ülkenin temel ve toplumsal sorunları çözülemez. Ortanın solundan ortanın sağına geçiş yapanların “uyumlu İslamcılıkla” uyumu, laikliğin yeniden kazanılmasını sağlamayacaktır.
Devrimci bir programda ise din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması, şer yuvası haline gelen tarikatların dağıtılması, tarikatların ve tüccarlarının elinden eğitimin kurtarılması, bütün okulların devletleştirilmesi vardır.