Alperen Kandemir
ABD’nin başını çektiği emperyalist kapitalist sistem 20. yüzyılda kendi tarafında olmayanlara karşı pek çok katliam ve saldırı gerçekleştirdi. Bunlardan belki de en çarpıcı olanı 11 Eylül 1973’de yaşanan Şili Darbesidir.
Bakır madeni bakımından zengin bir ülke konumunda olan Şili, ABD’li tekeller tarafından sömürülen ve zenginlikleri yurtdışına kaçırılan bir ülke konumundadır. Öyle ki tekeller 1970’e kadar Şili üzerinden 4 milyar dolar kazanç sağlamış ve bunları başka ülkelere aktarmıştır.
Ancak kapitalist sistem için bunlar yetmemektedir. Dünya çapında sistemin krize girmesi ve yükselen işçi sınıfı hareketi başta ABD olmak üzere emperyalist\kapitalist bloğu rahatsız etmektedir.
ŞİLİ’DE EMPERYALİZME KAFA TUTAN BİR LİDER
Tam böyle bir dönemde Şili’de Salvador Allende önderliğindeki Halk Çephesi iktidara geldi. Allende iktidara gelir gelmez ABD tekelinde olan bakır madenlerini kamulaştırmaya ve toprak reformuna başladı. Tabi bu uzun yıllardır ülkenin kaynaklarını sömüren ABD için kabul edilemez bir durumdu.
ABD önce muhalefete milyonlarca dolar destek vererek ülkede siyasi kriz ortamı yaratmaya başladı ancak halk 1973 yılına gelindiğinde yüzde 43’lük bir oy oranıyla Allende’yi tekrar iktidara taşıdı.
Durum böyle olunca ABD, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger ve CIA’in eliyle 3 başlı bir harekât planı hazırladı. Buna plana göre şu başlıklar hayata geçirelecekti:
11 Eylül 1973’te Şili Başkanlık Sarayı, ABD destekli ordu kuvvetlerinin bombalaması sonucu yıkıldı. Allende’nin intihar ettiği iddia edildi ve Şili’de uzun yıllar sürecek kanlı Diktatör Pinochet yönetimine geçildi.
ABD’NİN NEOLİBERALİZM LABORATUVARI
Askeri darbe sonrası Şili ekonomisi Milton Friedman’ın uzun yıllar sıkışan kapitalist ekonomi için reçete olarak önerdiği ‘neoliberal’ paradigmaya uygun hale getirildi. Bu neoliberalizmin ilk uygulanmasıydı ve sonuçları Şili halkı için bir felakete yol açtı.
Özelleştirme, sendikasızlaştırma, temel tüketim maddeleri üzerindeki fiyat kontrolünün kaldırılması gibi uygulamalar işçi sınıfını savunmasız halde öylece piyasa koşullarına terk ederken, siyasal baskıların artmasıyla beraber bu duruma karşı mücadele olanaklarını da kapatıyordu.
Milton Friedman bu yapılanlara ‘şok tedavisi’ ismini koymuştu. Askeri darbe ile ekonomik sistemi yeniden şekillendirmek artık ABD’nin yeni stretejileri arasına girmişti.
Öyle ki ABD, Şili darbesinden tam 7 yıl sonra Türkiye’de yükselen işçi sınıfı hareketini baskılamak ve Türkiye’yi neoliberal sisteme dahil etmek için yine askeri darbe yöntemine başvurarak 12 Eylül’ü hayata geçirdi.
Sonuç olarak bakıldığında ABD, Şili’de yaptıklarını bütün dünyaya yaymak için yıllardan beridir pek çok yolu denemiştir. Türkiye’de 12 Eylül ile neoliberal politikaların merkezi haline gelmiş, Şili’de Allende’yi ve Şili işçi sınıfını iktidardan düşürenler ile Türkiye’de yükselen işçi sınıfı hareketini baskılayanlar, devrimcileri öldürenler göbekten birbirlerine bağlı emperyalizmin ‘çocuklarıdır’.
Yurtsever Gazetesi 15. Sayısı yayımlandı.
Adıyaman İndere’deki deprem konutları inşaatında çalışan işçiler, 2 aydır maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle iş bırakma eylemi…
İstanbul'da CHP'li belediyelere yönelik yeni operasyonda aralarında 5 ilçe belediye başkanının da bulunduğu 47 kişi…
TKH'den yapılan Gezi açıklamasında "Gezi, bağımsız, eşit, özgür ve laik bir ülke arayanların iradesinin baskıyla,…
Bolu'da 78 kişinin yaşamını yitirdiği Grand Kartal Otel'deki yangın faciasıyla ilgili iddianame kabul edildi. Buna…
Dindar kesim yüzde 55’ten yüzde 46’ya gerilerken, en dindar grup olarak tanımlanan ‘sofuların’ oranı 17…