Faşizmin kapısını aşındıran DİSK yönetimine dair: Nereye Payidar?

Nereye payidar nereye, şefle, faşistle iyi geçinsen de, bugün için sevilsen de, çıkmaz bu yol bir yere!

Faşizmin kapısını aşındıran DİSK yönetimine dair: Nereye Payidar?

Ali Öztutan

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK Genel Başkan yardımcısı Remzi Çalışkan birkaç gün önce İYİP Genel Başkanı Meral Akşener’i ziyaret etti. Ziyareti sosyal medyadan duyuran Çerkezoğlu ziyaret gerekçesi olarak:

“İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i İyi Parti Genel Merkezi’nde ziyaret ederek, vergide adalet mücadelemiz kapsamında işçilerin, emekçilerin, emeklilerin üzerindeki vergi yükünün azaltılması için neler yapılması gerektiğine dair önerilerimizin yer aldığı dosyamızı aktardık.”

DİSK YÖNETİCİLERİNE HANGİ ADALET DİYE SORMAK GEREKİYOR

Ziyarette bulunup dosyanızı aktardığınız İYİP Genel Başkanı Meral Akşener, DİSK’in kurucusu Kemal Türkler’i Merter’de evinin önünde öldüren Ünal Osmanağaoğlu ile aynı siyasi gelenekten gelmektedir. Ünal Osmanağaoğlu’nun 2014 yılında cenazesine katılanlar arasında dönemin MHP İstanbul Milletvekili olan Akşener de bulunmaktadır.

DİSK yöneticilerinin İYİP’e yaptıkları ziyarette gündeme gelecek tek dosya Kemal Türker’in dava dosyasıdır. Bu dava zaman aşımıyla düşürülse de davanın işçi sınıfı açısından düşmediğini faşist harekete bildirmek varken, DİSK adına yapılan bu ziyaret tam bir akıl tutulmasıdır. Bilinmelidir ki, Kemal Türkler’in dava dosyası dışında verilen her dosya işçi sınıfına ihanettir.

DİSK yöneticileri, her yıl andıkları DİSK’in tarihiyle özdeşleşen Kemal Türkler’in katillerini ve aynı zamanda İYİP’in ekonomi programını ve hangi sınıfın çıkarlarını savunduğunu çok iyi bilmektedirler. Buna rağmen bu ziyareti yapmalarının sebebi olarak gösterdikleri vergide adalet gibi bir gerekçe DİSK’in nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından manidar.

FAŞİZME İHRAT EYLEMLERİNDEN FAŞİZME ZİYARTE GİDEN ÇÜRÜME

DİSK ülkemizde Amerikan sendikacılığının temsilcisi Türk-İş’e karşı 1967’de kuruldu. Türk-İş’le temsil edilen Amerikan sendikacılığı düzenle ve iktidarla uyumlu çalışmak gibi bir programa sahipti. DİSK ve kurucu kadroları Amerikan sendikacılığı karşısına sınıf sendikacılığını koydular. DİSK’in kuruluşunun arkasında Saraçhane Mitingi, Kavel, Singer gibi işçi sınıfı tarihinde derin izler bırakmış direnişler vardır. Bu direnişin öncülerinden ve aynı zamanda DİSK’in beş kurucusundan birisi ise Kemal Türkler’di.

DİSK 1980 öncesinde işçi sınıfının yalnızca ekonomik çıkarlarını değil siyasal çıkarlarını da merkeze koyan bir mücadele yürütüyordu. “Faşizme İhtar Eylemleri” düzenleyerek fabrikalarda ve iş yerlerinde eylemler ve grevler düzenliyordu. Faşistlerin sokak ortasında işçilere ve öğrencilere dönük saldırılarına karşı üretimden gelen gücünü kullanarak sermaye sınıfına meydan okuyordu. İşçi sınıfının çıkarlarını patronların kurduğu masalarda değil fabrikalarda, iş yerlerinde mücadele ederek kazanıyordu.

Sermaye, örgütlü bir işçi hareketini ezmek ve kendi sınıf programlarının adı olan 24 Ocak kararlarını uygulamak için 1980 darbesini gerçekleştirdi. Darbenin ekonomik programı 24 Ocak kararlarıydı. Bu kararların hayata geçmesi için işçi sınıfı hareketi zorla ezilmeliydi.

Darbenin hemen arifesinde faşist katliamlar ve cinayetler devreye girdi. Kemal Türkler ülkücü faşistler tarafından katledildi. Darbeyle birlikte DİSK kapatıldı.

SINIF SENDİKACILIĞINDAN SINIF UZLAŞMACILIĞINA

Bugün DİSK yöneticileri tarihsel DİSK’in sınıf sendikacılığını temsil etmek şöyle dursun, göstere göstere CHP’nin kuyruğunda faşist partinin kapısına kadar gider hale gelmiş durumda. DİSK, Amerikan sendikacılığının alameti farikası olan sınıf uzlaşmacılığın en beter örneğini sergiliyor, bugün doğrudan sermaye örgütleriyle ilişkisi olan bir yapıya evriliyor.

DİSK, Türkiye işçi sınıfının güncel ve tarihsel çıkarlarını merkezine alan bir mücadele yürütmekten vazgeçiyor. Sınıf sendikacılığının terk edildiği sınıf uzlaşmacılığının savunulduğu bir yapıya dönüşen DİSK’in nereye kadar gideceğini tartışırken faşist bir partiyi ziyaret etmesini biz bile hayal edemezdik. Açık ifade etmek gerekir ki, sınıf sendikacılığının terk edildiği bir sendikal zemin çürümeye mahkumdur. Mevcut yönetimin, DİSK’i, CHP belediyelerinin arka bahçesinde oynamaktan bugün faşist partinin kapısını aşındıran bir duruma getirmesi Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinin ihanetinden başka bir şey değildir.

CHP, ülkenin emekçilerini Cumhur İttifakı’nın ikizi bir başka sağ cephe olan Millet İttifakı’nın peşine takarken, DİSK yönetimi de CHP’nin yolundan giderek faşist bir partinin kapısını çalmayı marifet saymaktadır.

DİSK’in ekonomik krizde işçi sınıfına karşı yapılan saldırılara karşı verebileceği tek yanıt artık ne yazık ki sermaye temsilcileriyle yaptığı toplantıların fotoğrafı olmaktadır. Bu fotoğrafların anlamı ise sınıfın çıkarlarını savunmak şöyle dursun sermaye sınıfını aklamaya ve işçi sınıfının tepkisini dağıtmaya dönüktür.

SINIF TAVRINI KOYMALI

Sarı, yandaş sendikacılığa karşı sınıf sendikacılığı güçlendirilmelidir. Krizin etkileri her geçen gün artmaktadır. İşçi sınıfı düzen partileri tarafından sandıkla oyalanmakta ya da sendikal bürokrasiye sıkışmaktadır. AKP iktidarı sermaye sınıfının kârlarını korumak için işçi sınıfının kalan haklarını elinden bir bir almaya çalışıyor. Yeni mücadele kanalları açmak zorundayız, işçi sınıfının yaşadığı kuşatmayı, bölünmüşlüğü ve örgütsüzlüğü dağıtmalıyız. Örgütlü bir işçi hareketi kendi ekonomik ve siyasi taleplerini hayata geçirebilir. Bu sömürü çarkının yıkılması ve sendikal bürokrasinin dağıtılması için öncü bir işçi hareketinin kurulması artık boynumuzun borcudur.

Nereye Payidar nereye, şefle, faşistle iyi geçinsen de, bugün için sevilsen de, çıkmaz bu yol bir yere!