Laiklik Meclisi sözcülerinden, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, AKP iktidarının gündeme getirdiği, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasında çıkan kriz ile birlikte başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar dillendirmeye başladığı yeni Anayasa gündemini değerlendirdi. Eminağaoğlu, AKP’nin yeni Anayasa arayışının arka planını çözümlerken, meselenin laiklik ile ilgisine de açıklık getirdi ve Laiklik Meclisi’nin mücadele hattından bahsetti.
2023 seçimlerini kazanan AKP’nin en çok dile getirdiği konulardan birisi yeni Anayasa söylemi. AKP yeni Anayasa isteğini, “…1982 Anayasası, darbe döneminin Anayasası olup, vesayet yaratmaktadır. Türkiye vesayet yaratan her şeyden kurtulmalı, milletin zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtan bir anayasaya kavuşmalıdır…” vb… sözler ile dile getiriyor.
Bu şekilde kendisini darbe karşıtı olarak sunarak, yeni Anayasa isteğinin özünde, hukuk ve demokrasi standartlarının yükseltilmesi gibi bir iradeyi öne çıkarmak istiyor.
Ancak gerçekler öyle mi?
12 Eylül Anayasası vesayet yaratan, hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir anayasa. Şimdiye kadar yapılan değişikliklerle, Anayasa’daki bütünlük de kalmadı. Bu konularda bir tartışma yok.
Anayasa’da vesayet yaratan maddelerin başında, kuşkusuz merkezi idareyi, yürütmeyi güçlü kılan hükümler geliyor. Ancak 12 Eylül döneminden kalan bu konudaki hükümler ve Anayasa’nın yürütme bölümü en son 2017 Anayasa değişikliği ile tamamen değiştirildi. Yürütme bölümünde yapılan değişiklikle, yürütme gücü ve idare daha güçlü ve vesayet organı niteliğinde düzenlendi.
2010 ve 2017 Anayasa değişiklikleri ile, yasama organı iktidar gücü karşısında olabildiğince etkisiz hale dönüştürüldü. Bu değişikliklerle yargı bağımsızlığını, yargıç güvencesini sağlayan hükümler getirmek yerine, yargıdaki temel iki organ olan Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapılandırılmasında iktidar tek belirleyici hale getirildi. Bu değişikliklerle, erkler ayrılığı fiilen ortadan kaldırıldı. Anayasa’da egemenlik yetkisini kullanan organların düzenlendiği 75 ila 177’nci maddeler arasında neredeyse değişmeyen hüküm kalmadı.
Bu hükümler de, 12 Eylülün vesayet anlayışının da ötesinde, iktidarı elinde bulunduran çoğunluk partisini, yasama, yürütme ve yargı erkleri üzerinde ve hatta RTÜK’ün yapılandırılması yönüyle medya üzerinde tek belirleyici hale getirdi. Artık, egemenliği kullanan millet olmaktan çıktı. Sandıktan çıkan çoğunluk partisi, demokrasi için vazgeçilmez bir parti olmak yerine, demokraside vesayet aygıtı haline dönüştü.
AKP, bugün bu konumdadır. Erdoğan, Anayasa’daki bu hükümlerin değiştirilmesini hiç dile getirmiyor. Bunlarla yetinmeyip, daha da fazlasını istiyor. Yeni bir Anayasayı ancak bir kurucu meclis yapabilir. Burada yeni Anayasa ile amaçladıklarının Anayasa’da olabildiğince yani daha fazla değişiklik yapmak.
Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini düşünürsek, Erdoğan’ın kastettiği, değiştirilmesi söz konusu olabilecek hak ve özgürlüklere ilişkin maddelerdir diyebiliriz. Erdoğan’ın “milletin zenginliği ve çeşitliliğini yansıtan bir Anayasa” söylemlerine, eski TBMM başkanı İsmail Kahraman’ın, “değiştirilemez maddeleri olmayan, laikliğin olmadığı bir Anayasa” söylemlerine bakınca, AKP’nin “demokratik ve laik Cumhuriyete aykırılın odağı bir siyasi parti” olduğunu gözetince, hak ve özgürlüklerle ilgili maddelerde yapılacak değişiklerle, Anayasa’nın ilk dört maddesi etkisiz kılınacağı açıkça görülüyor.
Hak ve özgürlüklerle ilgili maddelerde de özellikle, eğitim, aile, din ve vicdan özgürlüğü, vatandaşlık tanımı gibi maddeler öne çıkmaktadır.
Bu maddelerde yapılacak değişiklerle, laik eğitim ortadan kaldırılacak, kadının eşit bir konumda bulunmasına engeller yaratılacak, din ve vicdan özgürlüğü adı altında, laikle bağdaşmayan uygulamaların önü açılacak, yine vatandaşlık tanımı konusunda yapılacak değişikliklerle, farklı inanç gruplarına, bu bağlamda cemaat ve tarikatlara, etnik gruplara anayasal zemin yaratılacaktır. Cemaat ve tarikatlara yaratılacak anayasal zeminle millet kimliği yerine ümmet kimliği öne çekilecek, etnik grupların her türlü farklılıkların korunması ve buna göre kurallara tabi olmaları denilerek, merkezi ve üniter yapı, ulus devlet niteliği ortadan kaldırılacaktır. Bu şekilde anayasanın değiştirilemez maddeleri üzerindeki koruma kalkanı ortadan kaldırılacaktır.
Dile getirilen Anayasa değişikliği ile demokratik ve laik cumhuriyete aykırılığın odağı olan AKP, demokrasiyi bir araç olarak kullanarak, Cumhuriyet’i ve niteliklerini, Anayasa değişikliği adı altında ortadan kaldıracaktır.
Laiklik Meclisi, laik Cumhuriyet’in ve Cumhuriyet’in niteliklerinin korunması için, bu tehlike karşısında kurulmuştur. Bünyesinde bir Anayasa komisyonu da oluşturmuştur. Yapılacak Anayasa değişikliğine kararlılıkla hayır demektedir.
(Bu görüş aylık Yurtsever gazetesinin 2. sayısında yayınlanmıştır.)
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…