6 Mayıs 1972’de üç yurtsever devrimci genç Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildiler.
Denizler genellikle 1968’de Fransa’da patlayan gençlik ayaklanmalarının Türkiye’deki yansımalarının bir parçası olarak algılanmaya böyle tanımlanmaya çalışılıyor ve bir “öğrenci, gençlik” mücadelesi derekesinde tutuluyor. Bu, başta Denizler olmak üzere aynı dönemdeki diğer bütün örgütlenme ve mücadele çabalarının üzerini örten; bugünkü devrimci sosyalist mücadeleyi daraltan, hatta onu “nostaljik bir anılar dizisi” “gençlik hülyası” olarak tutma çabalarının bir parçası olarak görülmelidir. Kolaylaştırıcı bir tanımlama olarak tutulduğunda “68 kuşağı” “78liler” vb. anlaşılabilir. Ama Türkiye’de sosyalizm mücadelesini parçalarına ayırıp onu dönemsel yenilgilere ve sürekliliği olmayan bir hale getirirseniz anı devrimciliğine, yıldönümü anmacılığına dönüştürüp, içini boşaltırsınız.
Elbette Kızıldere’de katledilen Mahirler, işkencede katledilen İbolar, darağacına çekilen Denizler, faşist kurşunuyla yaşamdan koparılan Hüseyinler anılacaktır. Bu onların mücadelesine sahip çıkmanın onu büyütüp uğruna öldükleri eşitlik özgürlük savaşımının bir parçası olarak yapıldığında anlamlıdır.
Başta ABD olmak üzerek emperyalistlerin Pax Americana (Amerikan Barışı) , Amerikan rüyası, hür dünya diye yutturmaya çalıştıkları sömürü düzeninin yıkılması gerektiği fikrinin yükseldiği, dünyadaki altüst oluşların içinde, ülkemizde Deniz ve yoldaşlarının ortaya çıkması simgeleşmeleri bir rastlantı değildir.
Onlar kahramandırlar bu doğru. Ama onların kahramanlığı bireysel yiğitlikler olarak algılanmamalıdır. Onların cesareti devrime, sosyalizme olan inançlarındandır. Emperyalizme ve kapitalist sömürü düzenine duydukları nefrettendir. Emekçi halka bağlılıklarındandır.
Bir mayıs sabahında darağacına çıkarken “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizmin Leninizmin yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsız mücadelesi! Kahrolsun Emperyalizm! Yaşasın işçiler, köylüler!” diye haykıran Deniz, Yusuf ve Hüseyin; bugün sınıf mücadelesi kaçkınlarının, yetmez ama evetçilerin, oy peşinde ilkelerini satanların, emperyalizme, NATO’ya bağlılık yemini edenlerin peşine düşenlerin değil, bu rezilliklere karşı devrim ve sosyalizmin bayrağını açanların yoldaşlarıdırlar.
Üç fidanın kırılmasının üzerinden tam 51 yıl geçti. Onların uğruna ölümü göze aldıkları tam bağımsız Türkiye’yi kurma amacı bugün de ülkenin yurtseverlerinin, komünistlerinin ödevi olarak önlerinde durmaktadır. “Yeni bir Cumhuriyet” ,”Sosyalist Cumhuriyet” şiarı bunun vücut bulmuş halidir.
Denizlere sözümüz devrimdir.
Mutlaka!
19 Mart tarihinde başlayan protestolara katılan toplam 189 kişi, İstanbul Adliyesi'ndeki iki ayrı davada hakim…
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “24 bin konutun inşaatını başlattılar” dediği Sazlıdere Barajı’nın etrafında onlarca iş…
Yaklaşık 3 yıldır AYM kararlarına rağmen cezaevinde tutulan Can Atalay, CHP'li milletvekili Servet Mullaoğlu aracılığıyla…
Kronik kalp ve böbrek hastası tutuklu öğrenci Esila Ayık'ın kalp hastalığı cezaevinde ilerlerken tutukluluğuna itiraz…
Gazeteci Furkan Karabay, Erdoğan ve ailesinin şikayetiyle hakkında açılan "Cumhurbaşkanına hakaret", "hakaret" ve "iftira" iddialarıyla…
Ebubekir Şahin, RTÜK tarafından yayıncı kuruluşlara kesilen cezaları "Yayıncılarımız hatalarıyla bizleri 'cezacı başkan' konumuna düşürüyorlar"…