Helen-İyon bilimi farkı

Bilim doğal gelişimini İyon bilimi olarak sürdürmüş, birikim değerlendirilmiş, üretici güçlerin önündeki engeller azaltılıp, toprağa ve toprak mülkiyetinin gerektirdiği ekonomik yapıya ulaşmada önemli sorunlar çözülmüştür. Ancak birikim artıkça bunların felsefi açıdan bir araya getirilip, sınıflandırılması, genellemelere gidilmesi işi de Helen bilimine kalmıştır.

Bir önceki yazımda eski Yunan bilimi için “evreni açıklamaya yönelik akılcı sistemlerin kurulması dönemidir ve köleci topluma denk gelir. İş yapmak, bu arada deney yapmak ikinci sınıf bir uğraş olarak görülürdü (1) demiştim. Böyle olunca, sanki gözlem, kayıt, sınama gibi bilimin temel unsurlarına yaklaşık altı yüzyıl boyunca ara verilmiş gibi oldu. Daha doğrusu bu konuda uyarıldım.  O zaman, aynı konuya devam edeyim:

Yaklaşık olarak MÖ 750-150 yılları arasındaki Antik Yunanistan ağırlıklı olarak bugünkü Yunanistan ve Batı Anadolu’ya yerleşmişti.  O zaman için uzak sayılabilecek bu iki bölge arasında zamanla farklılıklar oluşmaya başlamıştı ve bu farklılıklar arasında bilim konusu da vardı.

Helen bölgesi denilince bugünkü anakara Yunanistan anlaşılır. Zaten Yunanistan’ın resmi ismi de Helen Cumhuriyetidir.  Burada bilim tam da köleci toplum elitinin mantığına uygun, emeği küçümseyen, sonsuz gerçeği ve erdemi arayan bir yolda ilerliyordu. Her şeyin düşüncede çözüleceği görüşündeydiler. Öyle ki, Büyük İskender’in emriyle İmparatorluğunun her yerinden bitki ve hayvan örnekleri toplanıp, öğretmeni Aristotales’e getirilmesine karşın, o bunları değerlendir(e)miyordu. Benzer biçimde Platon, bir düşünürün kitap yazmasını küçültücü bir davranış olarak görüyordu. Belki de bu nedenle Romalılara dek ciddi bir kütüphane oluşturmamışlardı.

Günümüzdeki Ege bölgesi ise İyonya olarak adlandırılırdı o yıllarda. Burada bilim, Mezopotamya ve Mısır’ın bir devamı olarak ve elbette üstüne koyarak, doğrudan üretici güçlerin önünü açacak şekilde ilerlemesine devam ediyordu. Daha önce anlattığım Thales’in öyküsü bu konuda iyi bir örnektir: “İnsanlar Thales’e bilimin kendisini yoksul bir adam olarak bıraktığı için faydasız olduğunu söylüyorlarmış. Fakat o, yıldızlar hakkındaki bilgisine dayanarak o yıl iyi bir zeytin ürünü alınacağını kestirmiş ve daha kıştan küçük bir sermaye toplayıp onunla Milet ve Sakız’daki tüm yağ preslerine kaparo vererek hepsini kiralamak için öncelik hakkı sağlamış. Başka rakibi olmadığı için de bu ona pek ucuza gelmiş. Sonra, zeytin toplama zamanında yağ preslerine büyük bir talep olunca, Thales bunları canının istediği fiyata kiralamış. Böylece bir sürü para kazanmış ve bilim insanlarının isterlerse kolay zengin olacaklarını, fakat yaşamdaki amaçlarının bu olmadığını göstermiş(2) Zaten sonrasında Thales’in yöntemini tüm üreticiler öğrenmiş. Demek istediğim, İyonya’da bilim insanları günlük yaşamla ilgilenmekten gocunmuyor, aksine bilimin günlük yaşamdaki işlevini göstermeye çalışıyordu. Aynı Thales güneş tutulmasının olacağı günü de bir yıl öncesinden söyleyebilmişti. Bunu yapabilmesinde de kendi gözlemleri ve Mezopotamya’dan gelen bilgi birikimi vardı.

Günümüzde tıbbın kurucuları kabul edilen Hippokrates ve Galenos da İyonyalıydı. Helen anlayışına göre, ki bunu en net ifade eden Platon’dur, insan vücudu ruhun ve düşüncenin hapishanesi olan kurtulunması gereken bir yapıydı. Platon, kazalar sonucu olan yaralanmaların dışındaki hastalıkların iyileştirilmesinden yana değildi. Durum böyle olunca da diğer pozitif bilimler gibi tıp da İyonya’da gelişmişti.

Diğer alanlarda da önemli bilimciler bu bölgedendi; ismi çok bilinen Pisagor, Diyojen, Herodot gibi.

Örnekler çoğaltılabilir ama bir genelleme yapılacak olursa yine başta söylediklerime dönmem gerekir. Bilim doğal gelişimini İyon bilimi olarak sürdürmüş, birikim değerlendirilmiş, üretici güçlerin önündeki engeller azaltılıp, toprağa ve toprak mülkiyetinin gerektirdiği ekonomik yapıya ulaşmada önemli sorunlar çözülmüştür. Ancak birikim artıkça bunların felsefi açıdan bir araya getirilip, sınıflandırılması, genellemelere gidilmesi işi de Helen bilimine kalmıştır.

Bu açıdan bakıldığında Anadolu, hem düşünsel hem de fiziksel anlamda bir köprü görevi görerek önemli bir işlevi üstlenmiştir.

(1) https://gazetemanifesto.com/2023/bilimde-irkciligin-kaynagi-yunan-mucizesi-513997/

(2)https://haber.sol.org.tr/bilim/bilim-kulturu/thalesin-oykusu-180981

 

Yazarın Diğer Yazıları
Bilim ve laiklik 1 Eylül 2024
Carmina Burana 18 Ağustos 2024