Karanlığın saltanatını yıkacağız!
"Yaşadığımız karanlığı uzunca tasvir ettik çünkü Cumhuriyet ve laiklik üzerinden dönen siyasetin bizleri nereye sürükleyebileceğini ve iktidarın hedeflerini hayata geçirmek için nasıl bir gayret içerisinde olduğunu görmemiz gerekiyor. Yalnızca iktidarı izlemek de yetmiyor elbette. İlerici değerlerimize sahip çıkmak için bizlere düşen görev de duruyor ortada."
Üzerimizde bir daha doğmamak üzere söndürülmek istenen güneş elbet bir sonraki gün yeniden doğacak. Günler,aylar, yıllar geçip giderken cumhuriyet tarihimizin yüzüncü yılına adım atmış bulunmaktayız. Fakat bu adım ne yazık ki sayı olarak ileri olsa da fiilen geriye, laiklik kavramının içinin boşaltıldığı, devlet kurumlarının dahi düzen ile el ele tutuştuğu, emekçilerin ve emekçi olacak nesil için hiç de aydınlık görünmeyen, bu düzende omuzlarımızdan hiç inmeyecek yüklerimiz varken yenilerini ekleyecek bir noktaya atıldı.
Bu noktayı misalen bir oda olarak düşünürsek, duvarları cumhuriyeti andırıyor fakat sıvaları bile isteye dökülmekte… Hatta duvarların köşelerine dikkatle bakarsak istibdat dönemi ile benzer izleri de göreceğiz; korku içimize işlesin de susalım, susalım ki konuşmayalım diye buraya getirilmiş gibiyiz. Karanlıkta insan gözünün seyri azdır… Bir de ışığı söndürmüşler ki yine de karanlıkta yalnız kendi zihnimizin aydınlığıyla odada yanlış olan şeyleri fark etmekteyiz.
Yaşadığımız karanlığı uzunca tasvir ettik çünkü Cumhuriyet ve laiklik üzerinden dönen siyasetin bizleri nereye sürükleyebileceğini ve iktidarın hedeflerini hayata geçirmek için nasıl bir gayret içerisinde olduğunu görmemiz gerekiyor. Yalnızca iktidarı izlemek de yetmiyor elbette. İlerici değerlerimize sahip çıkmak için bizlere düşen görev de duruyor ortada.
Bu yüzden bir de bu karanlıkta yetişen yeni nesli, gençliği ele alalım. Eğitime vurulan her bir darbenin ki bu darbelere başlıca ÇEDES protokolünü ve sürekli olarak tartışmaya açılan karma eğitim başlığını, akademinin ortaçağ zihniyetine sahip isimlerle doldurulmasını örnek verebiliriz, filizlenmekte olan gençliği henüz yeşermeden soldurma gayesi içerisinde olduğu çok açık. İktidar hedeflenen dönüşümün elbette gelecek yeni bir nesilden başlayacağının farkında. Okullarımıza ve üniversitelerimize yapılan müdahaleler bir toplumun dönüştürülmesi için gösterilen çabanın ürünü. Ayrıca gençliğin toplumsal yaşamda boy göstermeye başlayan sorunları fark etmek ve çözüm üretmek konusunda daha hızlı ve sivri çıkışlar yapabildiğinin gerici iktidar farkında. Okullarda eleştirel düşünme ve sorgulama temelli düşünceyi geliştirecek sistemler yerine ezbere dayalı müfredat benimsenmesinin, neslin eleştiriden uzak tutulmaya çalışılmasının sebebi budur.
Farkında olmadıkları şey ise karanlığın içinde yetişenin karanlıktan hiç korkmayacağıdır…
Bugün bizlerin üzerine düşen görev, memleketi karanlığa sürükleyen bu düzene karşı ilericiliğin, aydınlanmanın yolunu döşemektir. Bu ise ilerici, yurtsever, komünist gençliğin düzen karşısında örgütlenmesi ile ancak mümkün olacaktır. Gençliğin mevcut cumhuriyet rejiminin tasfiyesi karşısındaki tutumu bizi bu temelleri sağlam olmayan yapıdan kapıyı yahut kırarak yahut yapıyı yıkarak aydınlığa çıkaracaktır.
Çünkü laikliğin yurttaşlığın temeli olduğunun; eşit ve özgür bir yaşamın ise cumhuriyeti daha da ileriye taşıyarak kurulacağının bilinci ile gençlik gelecek için örgütlenecektir.
Temeli çürümüş düzen üzerine ise yeni, pencereleri aydınlığa dönük bir yapıya tekrardan ihtiyacımız olacaktır ki kavramsal olarak karanlığın saltanatını yıkıp yeni bir cumhuriyet kurmaktır. Bu yeni cumhuriyeti oluştururken ise günümüz mevcut rejiminin tam aksine temeline kamuculuğu, temel hakları, laikliği, eşitliği koyacak; sosyalist bir cumhuriyeti kuracağız ki bir daha sarsılmamak üzere yeni bir cumhuriyet deneyimi yaşayabilelim.