Karma eğitim: Her şey bitti sıra leğen örtüsüne geldi

Hepimiz biliyoruz ki, ‘kız çocuğudur, evlenip gider’, devri geçti. İleriyi görebilen aileler, kızları iyi yetişsin diye büyük fedakârlıklarla üniversiteye bile gönderiyorlar. Dolayısıyla kız ve erkek çocuk ana okulundan itibaren bir araya gelerek, birlikte oyunlar oynayıp ilkokul çağında aynı sıraları paylaşıp arkadaşlıklarını ileri yaşlarda da sürdürürlerse gerek evliliklerinde gerekse iş yaşamında birbirleriyle daha sağlıklı, eşitlikçi ilişkiler kurabileceklerdir.

Tülin Tankut

Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, okullaşmayı artırmak için kız okullarının açılabileceğini öneriyor. Böylelikle karma eğitime karşı olan ailelerin kız çocukları, eğitim hakkını kullanabilecekler.

Aslında eğitim sisteminde tartışmaya açık olmayan konular vardır. Eğitim hakkı denilince akan sular durur, eğitimde ayrımcılığa izin verilemez. Ancak neoliberalizmin dünyaya dayattığı postmodern anlayış (“anything goes”) günümüzde “kafana göre takıl” ifadesiyle pek tutuldu. Öyle ki zor durumlarda siyasetçiler bile “ben yaptım oldu” mantığına sığınmayı adet haline getirdiler. Bunun doğal sonucu gerçeğin yerini algı aldı. Gerçekse çok karmaşık, algıyı yıkmayı zorlaştırıyor.

Dünyada giderek yaygınlaşan toplumsal algıysa kadının, evinin kadını olması yönünde. Tabii eski defterleri karıştırmanın, küresel ekonomik krizden, işsizlikten, üretimde yapay zekanın kullanılmasının canlı emeğe olan ihtiyacı azaltmasına kadar ve ülkeden ülkeye değişiklik gösteren çok çeşitli nedenleri var. Kız çocukları ve kadınlar da üzerlerindeki ataerkil denetimin arttığını hissetmeye başladılar. Cinsiyetleri yüzünden ayrımcılığa en çok maruz kalanlarsa kalabalık ve dar gelirli ailelerin çocukları. Şiddetle karşılaşıyorlar; eğitim, sağlık gibi temel haklara ulaşamıyorlar. UNICEF’in yayınladığı bir rapor, kız çocuklarının internet kullanımı ve cep telefonuna erişiminin de erkek çocuklara oranla daha düşük olduğuna dikkat çekiyor. Sonunda Birleşmiş Milletler (BM) kararıyla ‘11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’ ilan ediliyor ve özel bir gün olarak, 2011 yılından beri kız çocuklarına yönelik ayrımcılık konusunda farkındalık yaratmak amacıyla dünyanın her yerinde anılıyor.

Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme, koruma v.b. yükümlülüklerini yerine getirememeleri yine UNICEF raporlarına göre kız çocuklarını çocuk yaşta evlendirilme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Gelenekler ve ehil olmayan kişilerin dini telkinleri de ebeveynlerin bu kararı almalarında rol oynuyor.

Afganistan ve İran gibi yetkeci rejimler, kadınları sindirmek için kadın haklarını fütursuzca çiğniyorlar.   Yaşamın merkezine konulmuş dini yasaların sırf siyasi kazanç uğruna daha da sertleştirilip yaptırım gücünün kadınlar üzerinde acımasızca kullanmasının sonuçlarını ibretle izliyoruz.  (Afganistan’da kız çocuklarının eğitim hakkı da ellerinden alındı.)

Tarihsel olarak ileri bir aşamayı temsil eden karma eğitim, kız ve erkek öğrencilerin eşit şekilde eğitilmesini öngörür. Ancak dünyanın hemen her yerinde herkesin her istediğini yapabilme rahatlığı eğitim alanda da benimsendi.  Sağcı politikacıların oy kaygısıyla olup bitene göz yumması,  inanç özgürlüğü hakkını hiçe sayıp   farklı dinsel, mezhepsel görüşlerle, eğitimde dini değerleri başat kılma girişimlerini   güçlendirdi. Bunun bizdeki uygulamalarının bazılarından da haberdarız.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB, 2022 Faaliyet Raporu’nda hükümetin dini eğitime ayırdığı bütçenin geçen yıllara oranla ne denli arttığı, kurum ve kuruluşların her birine yapılan yardımlar, TL. üzerinden açıklandı..

Siyasetin dışında kalması gereken dini örgütlenmeler, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) uyarılarını bile dikkate almaksızın bildiklerini okumaya devam ettiler.

Öte yandan DİB tarafından evlilik yaşı daha önce kız çocuklar için 9, erkek çocuklar için 12 olarak saptanmışken, en az 18 olarak belirlendi. (Aralık 2022 haberi) Ancak, Temmuz 2023 Çocuk Gebelikleri Raporu’na göre, 15 yaş altı doğum 1 yılda yüzde 25 arttı. Bu nasıl olabiliyor? Denetimler yetersiz mi? Daha öncesine dönelim: Orta okul ve lise öğrencilerinin nişanlanmasına izin verildi. (2009) Müftülüklere imam nikahı yetkisi tanındı. (2016) (İmam nikahının resmi nikahtan sonra kıyılması zorunluluğu kaale alınmadı; bazı çiftler bununla da kalmadılar, resmi evlilikleri sürerken   evlilik dışı   birlikteliklerini ‘imam nikahı yaptırdık’ diye meşrulaştırmaya kalktılar; üstelik ana akım medya kanallarında. Haklarında işlem yapılıp yapılmadığını meçhul) 4+4+4 sisteminin de kız çocuklarının eğitimden uzaklaşmasına yol açan etkenlerden biri olduğu biliniyor. Sözü uzatmaya gerek yok. Kız çocuklarını küçük yaşta çevreden izole etmek, yaşamdan koparmak demektir. Bu da onlara yapılacak en büyük kötülük değil midir?

Tüm bunlar akla şu soruyu getiriyor: Dini eğitim veren kurumların denetlenmesine özen gösterilmiyor mu? Siyasi hesaplar peşinde koşanlar? Merdiven altı oluşumlar? Son zamanlarda toplumun bazı kesimlerinde tanık olduğumuz gerilimlere ivme kazandıran olaylar neden artıyor?  Üniversitelerde haremlik- selamlıklı etkinliklere neden gerek duyuluyor? Okullarda iptal edilen mezuniyet törenleri, konserler… Kadınla erkeğin yan yana gelmesi haram, söylemi din uzmanlarına ait olmasa gerek. Tarih boyunca kolektif bilinçaltında kadın düşmanlığı nasıl oluşuyor? Kadın erkek eşitsizliği yüzünden değil mi? Boşanmaların artmasında bunun da rolü yok mu? Çoklu evlilikler açık açık savunulabiliyor. (Anaakım medya televizyon kanallarında “iki eşliyim” diye röportaj verenlere rastlıyoruz. Hakkında soruşturma yapılmış olsa, onun gibileri sık sık medyada görür müydük?)

Öyleyse sormak gerekiyor: Muhafazakâr aileler kız çocuklarının erkek çocuklarla birlikte eğitim görmesini istemiyorsa suçu karma eğitime mi yükleyeceğiz?

Hepimiz biliyoruz ki, ‘kız çocuğudur, evlenip gider’, devri geçti. İleriyi görebilen aileler, kızları iyi yetişsin diye büyük fedakârlıklarla üniversiteye bile gönderiyorlar. Dolayısıyla kız ve erkek çocuk ana okulundan itibaren bir araya gelerek, birlikte oyunlar oynayıp ilkokul çağında aynı sıraları paylaşıp arkadaşlıklarını ileri yaşlarda da sürdürürlerse gerek evliliklerinde gerekse iş yaşamında birbirleriyle daha sağlıklı, eşitlikçi ilişkiler kurabileceklerdir.

Seküler yaşam çocuklarımıza da cazip geliyor. Teknolojinin içine doğdukları için sözgelimi mesajlaşmayı seviyorlar, yeni olan her şey karşısında heyecanlanıyorlar. Cep telefonlarını ellerinden düşürmüyorlar.

Kuşkusuz karma okulların da sorunları çok. Yasaklı madde, akran zorbalığı; okula gidip gelirken sokakta, otobüste, metroda, güpe gündüz, kız çocuklarını bekleyen cinsel taciz, şiddet olayları… Ailelerin aklı haliyle çocuklarında kalıyor. Bunlar küresel sorunlar, kalıcı çözüm için bir yönüyle de küresel çözümler gerektiriyor.

Ancak, günümüzde en az beceri gerektiren işlerde bile okur yazarlık yetmiyor, dijital okur- yazarlık aranıyor. Dolayısıyla gündemimizde yer alması gereken konu, ileride iş yaşamı için çok önemli olan kız çocuklarının dijital becerilerini geliştirmek üzerine olmalıydı.

Eğitimi yeniden örgütlemeyi hedefleyen yetkililer bunun için ortaya konulan argümanların gerçeklere dayandırılması gerektiğini bilirler. Her tür ayrımcılık gibi, cinsiyet ayrımcılığını içeren argümanlarsa er geç geri çekilmeye yazgılıdırlar. Başarı, önyargılara yenilmeyen yetkililerin olacaktır.