Gazze’de yükselen İsrail-Filistin savaşında neredeyse iki ay geride kaldı. İsrail’in saldırganlığının artık vahşet boyutuna ulaştığı ve yarısı çocuk olmak üzere 15 bine yakın Gazzeli’nin yaşamını yitirdiği bu süreçte politik olarak yapılan tartışmalara dönük bazı sorulara yanıtları derledik.
Yahudi topluluklar 1882 ile 1914 yılları arasında yaptıkları göçlerle Filistin topraklarının yalnızca %2’sine sahip olmuşlardır. 1918 yılına gelindiğinde Filistin toprakları artık İngiliz mandası durumundadır. Bu tarihten itibaren 1944 yılına kadar Filistin topraklarının %6’sı yabancılar tarafından satın alınmıştır. Bu toprakların%52,6’sı Filistinli olmayan toprak sahiplerinden, %24,6’sı Filistinli toprak sahiplerinden, %13,4’ü hükümet, kiliseler ve yabancı şirketlerden ve sadece %9,4’ü çiftçilerden satın alınmıştır.
Dolayısıyla İsrail devletinin kurulması yoksul Arap köylülerinin topraklarını satmasıyla değil, II. Abdülhamid döneminde Siyonist kolonilerin Filistin’de toprak edinmeye başlaması ve devamında İngiltere başta olmak üzere emperyalist güçlerin kolonyalist ve sistematik yağma politikaları sonucunda meydana gelmiştir.
Filistin meselesi AKP iktidarı ve siyasal İslâmcı yapılar tarafından bir dinler savaşı olarak gösterilmeye çalışılsa da, savaşın temel nedeni ABD ve AB emperyalizminin bölge politikalarıyla ilgilidir. Kaldı ki, ABD ve İsrail’in bölgedeki birçok ülkeyle müttefik olduğu bilinmektedir. Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün gibi birçok ülke İsrail’e doğrudan ya da dolaylı destek vermektedir.
Filistin meselesi, bir din ya da etnisite savaşı değildir. Filistin direnişinin doğuşu ve gelişmesi tarihsel olarak sol ve bağımsızlıkçı köklere sahiptir. Günümüzde birçok sol ve devrimci yapı anti-emperyalist mücadele bağlamında Filistin halkı ile dayanışma içerisindedir.
Filistin direnişini Hamas gibi İslâmcı yapıların temsil ettiği büyük bir yalandır. Filistin direnişi tarihsel olarak anti-emperyalist halk direnişi olduğu için solcular tarafından desteklenmektedir. Filistin halkının yanında olmakla Hamas’ın yanında olmak aynı şey değildir. Bu bağlamda, Ekim ayı başında İsrail’e verilen cevabın siyasal İslâmcı Hamas ile sınırlı görülmesi ve Hamas’a indirgenmesi büyük bir hata olacaktır. Bu, tüm Filistin halkının mücadelesinin son halkasıdır. Bu mücadelenin Filistin Kurtuluş Örgütü’nden devrimci Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne kadar büyük bir tarihe sahip olduğunu, dünya üzerindeki meşruiyetini anti-emperyalist ve seküler karaktere sahip olduğunu vurgulamak en doğrusudur.
İsraillilerin hepsinin savaş istediği doğru değildir. Özellikle siyasal İslâmcı yapılar din savaşlarını ve Arap milliyetçiliğini körüklemek için bu söylemi sıkça dile getirmektedirler. Oysa İsrail halkının ezici çoğunluğu Netanyahu gibi ırkçı politikacılara karşı sokaklara çıkarak savaş istemediklerini birçok kez haykırmışlardır. Hem İsrail hem de Filistin halkının çoğunluğu savaşı değil barışı istemektedir.
Arapların Türkiye’yi sırtından vurması olarak söylenen şey, İngiliz emperyalizminin belli Arap aşiretlerini Osmanlı’ya karşı ayaklandırması üzerine söylenmiştir. Bu tür genellemeler milliyetçi ve yanıltıcı söylemlerdir. Kaldı ki, toplumlar ve devletler farklı tarihsel dönemlerde farklı tavırlar geliştirebilirler. Bu durumu değişmez kabul etmek ve tarihi tek taraflı değerlendirmek Türk ve Arap ulusları arasında düşmanlığı körükleyecektir. Emperyalizmin savaş ve işgal planlarına karşı Filistin halkıyla dayanışmayı büyütmek en başta insan olmanın sorumluluğudur. Günümüzde, Türklerin de Arapların da baş düşmanının emperyalizm olduğunu hatırlatmak en doğrusudur.
Filistin halkının yanında olmak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başka coğrafyalarda savaşa sürüklenmesi anlamına elbette gelemez. Filistin’in yanında olmak demek öncelikle kendi ülkemizde ve sonra Ortadoğu’da emperyalizmi bu coğrafyaya dar etmek demektir. AB, ABD ve İsrail ile yapılan tüm anlaşmalardan çekilmek, emperyalist saldırganlığa karşı durmak, Filistin’in ve Filistin halkının yayında olmak demektir. “Mehmetçik Kudüs’e” gibi hamasi sloganlar ne ülkemize ne de komşu ülkelere fayda sağlar.
(Bu yazı Yurtsever gazetesinin 2. sayısında yayınlanmıştır.)
Bu haber en son değiştirildi 26 Kasım 2023 04:20 04:20
Burjuvanın "satıcı ruhu" diline ve davranışlarına işlemiştir; tüm ilişkilerini iş terimleriyle ve ekonomik kategorilerle açıklamaktadır.…
İzmir Konak'ta 2 üniversite öğrencisi, "boykot" yazılaması gerekçe gösterilerek, "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçundan tutuklandı.
Gaziantep Gaziantep 4. Organize sanayi bölgesinde Eruslu Global fabrikasında çalışan Cüneyt Tişkaya. 'nisan tarihinde yurt…
Türkiye Barolar Birliği'nin Ankara'daki genel merkezinde toplanan binlerce avukat 5 Nisan Avukatlar Günü'nde "Savunmanın Bağımsızlığı…
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), yarından itibaren elektriğe konut aboneleri için yüzde 25 zam yapılacağını…
‘Komünizm tehlikesine karşı’ ABD öncülüğünde 4 Nisan 1949’da kurulan savaş örgütü NATO, 76 yıldır katliamlar,…