“Nas” bitti, faizler yükseliyor: Peki her şey güzel olacak mı?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşet yalancı bir baharı emekçilere propaganda etmekle yükümlü bir profil çizmeye devam ediyor. Geçmiş dönemin faiz politikasında değişikliğe gidilerek yaratılan ortamdan sadece sermaye sınıfının istifade edeceği, emekçi halkın payına ise daha fazla yoksullaşma düşeceği açık.

“Nas” bitti, faizler yükseliyor: Peki her şey güzel olacak mı?

Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanı olarak göreve başlamasıyla birlikte TCMB politika faizinde sert artışlar ortaya çıktı. Dolar ise TL tarafında yatay ve hafif bir yükseliş görünümü sunuyor. Uygulanan politikanın merkezinde, doları aşağı baskılayarak enflasyonu azaltma yatsa bile henüz dolar kurunda aşağı yönlü hareket gözlemlenmedi. Enflasyonu oluşturan bir diğer parametre ise para arzı artışı. Artan faiz oranlarının, beraberinde parasal sıkılaşmayı getirerek, enflasyonu bu parametre ile baskılamaya yavaş yavaş başlayacağı gözüküyor.

EMPERYALİST POLİTİKALAR DEVREDE

Bir kez daha Türkiye’deki kur sorununun politik sebeplerden kaynaklandığı açıkça gözler önüne seriliyor. Türkiye’ye para girişleri doğrudan ve portföy yatırımları olarak ikiye ayrılıyor. 2016 itibariyle portföy yatırımları giderek azalıyor. Yani sıcak para Türkiye’den çıkma kararı alıyor. Bunun temelinde ise politik sebepler var. Her ne kadar ekonomik olarak emperyalizmin istediği politikaları uygulasanız da, yabancı yatırımcı politik risk gördüğünde gelmiyor. Şimşek tam olarak emperyalizmin, hatta Babacan döneminin politikalarını uyguluyor fakat başarı için yabancı yatırımcıyı henüz ikna edemiyor.

Bu sorunun “çözümü” için öncelikle 2024 yılında Türkiye yerel seçimlerinin ve 2024 Kasım ABD seçimlerinin sonuçlanması gerekiyor. Bu seçimlerin sonuçlarına göre yabancı yatırımcının Türkiye’deki pozisyonu belli olacaktır. Bu da dolar-kur-faiz parametrelerinin, oluşan konjonktürde nasıl etkili olacağını ortaya koyacaktır.

EMEKÇİ SINIFLAR HEDEFTE

Günümüzde şu an uygulanan parasal sıkılaşma ise doğrudan emekçi sınıfları hedef almaktadır.

Kredi-nakit avans-taksit üçgeninde, geçinmenin başka bir yolunun olmadığı bir ülke yaratıldı. Şimdi ise faiz artışıyla bu durum halkın elinden alınıyor. Bunun karşılığında faizlerin düşürülmesi de halkın çıkarına bir durum yaratma potansiyeli taşımıyor. AKP iktidarı ekonomi alanında yıllardır bu üçgen ile ayakta durabildi. Emekçi sınıflar geçimini bununla sağladı. Yani borçlanarak. Şimdi ise borçlanma maliyetinin artışı ve uygulanan politikaların emekçi sınıfların kemer sıkmasıyla sonuçlanması sebebiyle, yaşam koşullarını zora sokuyor. Bu durumun nüveleri şimdiden ortaya çıkarmaya, ödenmeyen borçların arttığını göstermeye başladı. Uzun vadede ücret artışları yetersiz kalırsa ödenmeyen borçlar ekonomiye yük oluşturup krize dönüşebilir.

Şimşek’in açıklamaları ise “her şey güzel olacak”’tan ileriye gidemiyor. Her konuşmasında yabancı yatırımcının geleceğini vaad ediyor. Reel ekonomide ise emekçi sınıfların dar yaşam koşullarına hapsedilmesi dışında bir seçenek yok.

(Bu yazı Yurtsever gazetesi 2. sayısında yayınlanmıştır.)