Oğuz Oyan ile "AKP'nin Anayasa değişikliği teklifi" üzerine
"Kendine göre düzenlediği anayasal çerçeveye bile sığmakta zorluk yaşayan, bu Anayasanın bile işine gelmeyen hükümlerini görmezden gelen keyfi bir totaliter-dinci yönetim anlayışı, bu düzenlemeler sonrasında elini artık daha serbest hissedecek ve faşizan baskılarını yoğunlaştırmaya girişebilecektir."
Röportaj: Aren Karaelmas
AKP iktidarı Anayasa değişikliği teklifiyle laikliği tasfiye etme girişimlerine hız verirken, toplumun önemlice bir kesimi bu adımın karşısında yer alıyor. Biz de Sosyalist Güç Birliği Yürütme Kurulu Üyesi Oğuz Oyan ile AKP’nin bu adımını ve sonuçlarını konuştuk.
AKP’nin aylardır gündemde tuttuğu Anayasa taslağının cumhuriyetin temel ilkelerinden olan laikliğin tasfiyesi açısından sonuçları ne olacaktır?
AKP’nin böyle bir anayasa değişiklik tasarısını teklif etmeye cüret etmesinin birinci nedeni, 20 yıldır sürdürdüğü politikalarla düzen muhalefetini laikliği savunamaz bir çizgiye geriletmesidir. Bu geri pozisyona Cumhuriyet devrimlerinin kurucu partisi olan ve altı okundan biri laiklik ilkesi olan CHP de savrulunca, üstelik sağ partilerle yaptığı ittifak nedeniyle laikliği savunmak konusunda ilave zaafları yüklenince, dinci iktidarın böyle bir hamlesinin siyasi koşulları öteden beri oluşmuştu zaten.
Ama bu hamlenin seçimlere çeyrek kala gündeme gelmesini kışkırtan, anamuhalefet partisinin Ekim 2022’de TBMM’ye tüm milletvekillerinin imzaladığı bir “başörtüsü serbestliği” yasa teklifi sunması oldu. İktidarın dinci-kültürel sahasına girerek sözüm ona seçimlerde gelebilecek bir karşı-hamleyi önceden durdurma amacı taşıdığı iddia edilen bu sorunlu girişim, iktidar partisine (ve küçük payandalarına) inisiyatifi ele geçirme fırsatı verdi. Bu fırsat, el büyütülerek bir anayasa değişikliği teklifi biçimini aldı. Üstelik kadın örtünmesini CHP’nin tanımladığından çok daha geri bir zeminde düzenlemekle kalmadı, buna aile tanımını da çok geriye götüren bir madde ekledi.
Sonuçları üzerinden bakılırsa, eğer iktidar bloğu bu girişiminde başarılı olursa, Anayasa’nın “değiştirilmesi teklif edilemez” maddesi olan 2. Maddesinde yer alan laiklik ilkesini boşa çıkaran bir düzenlemeyi ilk kez bu kadar cepheden hukuk sistemine yerleştirmiş olacaktır. Bu olasılıkta muhalefet de değişikliğe destek vermiş olacağı için kimse AYM’ye de gitmeyecektir. Kaldı ki örneğin CHP dışı kısmi destekle referanduma gidecek biçimde kabul edilmesi durumunda dahi CHP’nin AYM’ye gitmesi beklenmeyecektir. Dolayısıyla ilk sonuç, Anayasaya aykırı bir düzenlemenin Anayasayı en hassas olduğu yerinden açıkça delmesi olacaktır. Anayasal sistemin bu çarpıklığı taşıması da mümkün olamayacak, ilk üç maddenin değiştirilmesi baskıları artacaktır.
İkinci sonuç, iktidarın siyaseten çok sıkışmış olduğu bir dönemde bir huruç harekâtı yapabilecek gerekçeyi elde etmiş olmasıdır. Bu anayasa teklifi geçsin veya geçmesin, mevcut rejime bu konuyu istismar edebileceği yeni bir siyasi/-ideolojik zemin sunulmuş olmaktadır.
AKP’nin Anayasanın 24. Maddesine ilişkin düzenlemesinin içeriğine bakıldığında ise, sadece laiklik ilkesinin değil eşitlik ilkesinin de zedeleneceği açıktır. Dini inanca dayanan kıyafetlerin tümü kollanırken, bir dini inanca dayanmayan (veya iktidarın din yorumunun dışında kalan) kıyafetlere müdahalenin yolu da açılmaktadır. Eğitim ve adalet sistemleri başta gelmek üzere tüm idari-kurumsal yapı ve özellikle de çocuklarımız, iktidardaki gerici yapılanmanın daha fazla saldırısına maruz kalacaktır.
Kendine göre düzenlediği anayasal çerçeveye bile sığmakta zorluk yaşayan, bu Anayasanın bile işine gelmeyen hükümlerini görmezden gelen keyfi bir totaliter-dinci yönetim anlayışı, bu düzenlemeler sonrasında elini artık daha serbest hissedecek ve faşizan baskılarını yoğunlaştırmaya girişebilecektir.
Özellikle parlamentoda yer alan muhalefet partilerinin bu konuda farklı görüşleri olduğu biliniyor. Anayasa taslağına verilen tepkileri nasıl değerlendirmektesiniz? Özellikle oylama günündeki tavırlarında oylama katılmak ya da katılmamak çerçevesinde de farklılıklar mevcut. Sizce ne yapılmalı?
Meclis içi muhalefet bakımından önemli olan Altılı Masa’nın iki büyük partisi ile HDP’nin izleyecekleri tavırdır. Çünkü ancak bu partilerden birinin veya birkaçının desteğiyle asgari anayasa değiştirme çoğunluğuna (3/5 oranındaki nitelikli çoğunluk yani 360 üyeye) ulaşılabilmektedir. Gerçi Altılı Masanın büyüklerinin AKP’nin oyununa gelmemesi ama küçük ortaklardan kopma olması halinde bile, iktidar bloğu bu oyundan eli boş dönmemiş olacaktır.
Grubu olan üç büyük muhalefet partisinin Anayasa değişikliği konusunu AKP heyetiyle görüşmeye yanaşmaması önemli olmakla birlikte, Anayasa oylaması sırasında hangi tutumları takınacakları, belli pazarlıklara açık olup olmayacakları henüz tam bir belirlilik kazanmış değildir. Bu bakımdan, muhalefet partileri üzerinde Meclis dışı baskıların yükseltilmesi ve yaygınlaştırılması gereken bir sürece girildiğini söyleyebiliriz. Bu süreçte muhalefet partilerinin laikliği benimsemiş tabanları kadar, demokratik kitle örgütlerinin ve kadın hareketlerinin de daha fazla inisiyatif ve sorumluluk almalarının şart olduğunu, bunun yeni bir mücadele hattını oluşturmaktan geçtiğini vurgulayabiliriz.
Anayasa oylamalarına katılmamak doğru bir tepki biçimi olacaktır. Ama AKP’nin oyununu geri çevirmek üzerinde anlaşılmış ise, oylamaya katılıp ret oyu vermeyi tercih edecek siyasi hareketleri bu şekil anlaşmazlığı üzerinden dışlamak doğru olmaz. Bununla birlikte, Anayasa oylamalarında bağlayıcı Grup kararı alınamadığını, oylamaların gizli yapılması nedeniyle de oyun rengini saklama imkânı bulunabildiğini hesaba katmak gerekir.
Son olarak Sosyalist Güç Birliği (SGB) imzacısı olarak SGB’nin hem bu Anayasa taslağına hem de Türkiye’deki laiklik mücadelesine bakışı nedir?
Sosyalist Güç Birliği, AKP’nin Anayasa’nın laiklik ve eşitlik ilkelerini onulmaz bir biçimde zedelemeye yönelik bu fırsatçı girişimini reddetmekte; meydanı gericilere ve gericilikle yarışa girenlere bırakmayacağını kuvvetle ilan etmektedir. Bu bağlamda ilk olarak, Anayasa değişiklik teklifinin Anayasa Komisyonu’na sunulmasından bir gün önce, 18 Ocak Çarşamba günü saat 12:30’da bir basın toplantısı düzenleyerek, laik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir ülke kurabilmek için tüm halkımızı mücadeleye çağırdık.