Prof. Dr. Ahmet Saltık: Laiklik, yüzlerce yıllık insanlığın kanlı kavgalarının sonucunda eriştiği görkemli bir çözüm

Prof. Dr. Ahmet Saltık, Laiklik Meclisi'nin kuruluşuyla ile ilgili yaptığı açıklamada "Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve onun saygın ulusunun özgürlük haklarına, geleceğine, yaşamına, aydınlanma kavgasına dönük son zamanlarda ağırlaşan ciddi boyutlara varan saldırılara bir tepki, bir karşılık" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Laiklik, yüzlerce yıllık insanlığın kanlı kavgalarının sonucunda eriştiği görkemli bir çözüm

Laiklik Meclisi imzacılarından Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, yaptığı açıklamada “Laiklik yüzlerce yıllık insanlığın kanlı kavgalarının sonucunda eriştiği görkemli bir çözüm. Bir ideolojik tercih, bir siyasal tercih değil” dedi.

Saltık açıklamasında “Türkiye’de aradan bunca zaman geçmiş, köprünün altından çokça sular akmışken, gerici bir iktidarın laik rejimi, laik yaşamı yıkmaya dönük çabaları utanç verici” ifadelerini kullandı.

“Türkiye Cumhuriyeti topraklarında, Ortadoğu’da, bütün dünyada laik rejimin dünya barışının en temel girdilerinden biri olduğunu düşünüyoruz” diyen Saltık, “bu aydınlanmanın kazanacağına inanıyoruz” diye konuştu.

“GÖRKEMLİ BİR ÇÖZÜM”

Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın açıklamasının tamamı şu şekilde:

Laiklik Meclisi Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve onun saygın ulusunun özgürlük haklarına, geleceğine, yaşamına, aydınlanma kavgasına dönük son zamanlarda ağırlaşan ciddi boyutlara varan saldırılara bir tepki, bir karşılık.  Bu son derece doğal çünkü yürürlükteki anayasamızın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin nitelikleri sayılırken birisi de laiklik olarak sayılmakta. Ayrıca 24. maddede laiklik korunmakta, 174. maddede korunmakta. Laiklik yüzlerce yıllık insanlığın kanlı kavgalarının sonucunda eriştiği görkemli bir çözüm. Bir ideolojik tercih, bir siyasal tercih değil. 

Hristiyan Avrupası’nda 1453’ten geriye 1339’dan başlayarak 114 yıl kanlı mezhep savaşları yapıldı. Katolikler ve Protestanlar boğuştular. Birbirlerini kestiler, senin şeriatın mı benim şeriatım mı, 1453’te İstanbul düşünce ayakları yere bastı ve dediler ki senin şeriatın sana, benim şeriatım bana dolayısıyla yaşam seküler olacak, yani hiç kimsenin dinsel inanışlarının kurallarına dayalı olmayacak. Dinsel inanışlar insanların vicdanlarında kalacak ve topluma yaşama yön verecek kurallar hiçbir dinsel kaynaktan izin almayacak.

İşte laiklik böyle bir şey. Türkiye’de aradan bunca zaman geçmiş, köprünün altından çokça sular akmışken, gerici bir iktidarın laik rejimi, laik yaşamı yıkmaya dönük çabaları utanç verici. Ortaçağ’ın da gerisinde kalan ve mutlaka yenilmeye mahkûm edilmeye bağlı bir tablo. Biz inançla, bilinçle bu kararlılıkla yola çıkıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti topraklarında, Ortadoğu’da, bütün dünyada laik rejimin dünya barışının en temel girdilerinden biri olduğunu düşünüyoruz ve bu aydınlanmanın kazanacağına inanıyoruz.