Redacted-Örtülü Gerçek

Gerçek olaylardan esinlenen bu “kurmaca belgesel”, medyanın yarattığı imajların izler- kitlenin zihin ve duygu dünyasını ve buna bağlı olarak tercihlerini etkileme gücünü gözler önüne sererek, olanı olduğu gibi anlatmak iddiasını taşıyor. Bu yönüyle de günümüz gerçekliğinde karşılık buluyor, diyebiliriz.

Tülin Tankut

Redacted’in sözlükteki anlamı “düzeltilmiş, düzenlenmiş, redakte edilmiş” diye geçiyor. Ülkemizde “Örtülü Gerçek” adıyla oynatılan filmin (2007, ABD) yönetmeni; polisiye, gerilim, psikolojik rahatsızlık v.b. türde, şiddet içeren filmleriyle tanınan yılların yönetmeni Brian De Palma.

On beş yıl önce çekilmiş bir savaş filmini bu yazının konusu yapan özelliğiyse; en başta, ideolojik açıdan kullanışlı olmayan, yüksek teknolojiye ağırlık vererek izleyiciyi büyüleme amacı güden, ticari, “insansız” Hollywood filmlerinin tersine, ele aldığı konuyu sistemi hedef alan,   sosyo-ekonomik, kültürel ve psikolojik boyutlarıyla  derinliğine  irdelemesi. Gerçek olaylardan esinlenen bu “kurmaca belgesel”, medyanın yarattığı imajların izler- kitlenin zihin ve duygu dünyasını ve buna bağlı olarak tercihlerini etkileme gücünü gözler önüne sererek, olanı olduğu gibi anlatmak iddiasını taşıyor. Bu yönüyle de günümüz gerçekliğinde karşılık buluyor, diyebiliriz.

Film başlamadan, ekranda beliren yazıda; Irak’ın ABD tarafından işgali sırasında yaşandığı söylenen bir olaydan esinlenerek yapılmış olan bu filmdeki karakterler, gerçek insanlarla karıştırılmamalıdır; burada anlatılan olaylar benzerlik gösterse de karakterler bütünüyle kurgudur, deniyor. (1)” Er Angel Salazar’ın Savaş Günlüğü”, “Bana Yalan Söyleme” başlıklarıyla devam eden yazı, 2006’da işgal edilmiş Samarra’da tecavüz ve cinayetlerin öncesi ve sonrası hayal edilerek hazırlanmış bir belgeseldir, vurgusu yapılıyor. (2) Savaşın gerçeği çeşitli araçlardan sunuluyor: Iraklı direnişçilerin internet sitesinden, yerel ve uluslararası haber ajanslarından, Amerikan askeri üssünün güvenlik kameralarının kaydettiklerinden, Amerikan medyasından.

Irak’ta Samarra kentinin dışında kurdukları bir kampta, er Angel Salazar ve sivil hayatta avukatlık yapan McCoy ‘un konuşmalarıyla başlıyor film. İkisi de savaşın videolarını çekecekler, hayatta kalan kendi videolarını diğerine bırakacak, böyle bir de anlaşma yapıyorlar. McCoy, “Bu çatışmanın (savaşın) sizce ilk kurbanı kim olacak?” Diye bir soru atıyor ortaya. Birkaç asker, “Sen “diyerek dalga geçiyorlar; başka isimler sayıyorlar. Sonunda McCoy kurban için “Gerçeklik” diyor. Angel de katılıyor ona. “Ders bitti” diyor, elindeki kitabı gösteriyor ve kendini tanıtıyor videoda: ” Latin kökenli, Amerikan sinemasına giremeyen bir zavallı er.” Üniversite parası ve film okuluna kabul edilme şansı nedeniyle orduya katılmış. “Sonuçta savaş gazisi olacağım, elimdeki savaş filmiyle beni sinema okuluna almamazlık edemezler.” (Gırgır şamata) “O yüzden önüme ne çıkarsa çekeceğim. Ekibimiz Samarra’nın dışında bir kontrol noktasında görev yapıyor. Tüm gün kızgın güneşin altında, yerel kokulara tahammül göstererek, yüz yirmi kiloluk techizatla, arabalarda silah ve bomba arıyoruz. Hiç kolay değil. Bize verilen görev yetersiz, şimdiye kadar bulduğumuz tek isyancı kovaladığımız bir sıçandı.” (Belden aşağı şakalar) Adrenalin pompalayan müzikler, çarpıcı sahne kesimleri, anlamanız için mantıklı bir anlatı olmayacak; kısacası burada b…ktan şeyler oluyor. Holivut aksiyon filmi beklemeyin.” Kamerayı kapatır.

Ekranda, Barrace Kontrol Noktası yazısı beliriyor. Marc ve François Clement’in yönettiği siyah beyaz bir Fransız belgeselinden görüntüler eşliğinde kadın sunucu konuşuyor: “Kontrol noktasındaki tam techizatlı askerler nöbette; her gün ölüm kalım kararları veriyorlar. Onlar, keskin nişancılar için canlı hedefler. Ayrıca intihar bombacılarının da işi çok kolay. “Bir koyun sürüsü, kadınlar ve erkekler askerlerin önünden geçerken McCoy, ilginç bir manzara yakalamış olmanın hoşnutluğuyla, ölü balığı yeme yarışındaki akrep ve karıncaların videolarını çekmektedir. Kadın sunucu soruyor: “Sıradan Iraklı bir şoför, kontrol noktasına yaklaşırken ne yapacağını biliyor mu?” Yanıt elinden kitap düşmeyen Er Blix’ten geliyor: “Arapça ve İngilizce uyarı yazıları yazdık; yol işaretleri koyduk.” Kadın: Levhadaki yazıdan anlıyorlar mı, çünkü Iraklıların yarısından fazlası okuma- yazma bilmiyormuş.”  O sırada bir araba durduruluyor; şoför ve biri kadın olan yolcular kaba bir muameleyle dışarı çıkarılıyor, üstleri aranıyor.  McCoy, köpeğine arabanın her yerini koklatıyor. “Temiz “raporu alan araba yoluna devam ederken kadın sunucu kameraya konuşuyor: “Askerler büyük bir psikolojik baskı altında. İyi ve kötü adamları (“bad guys”) masum sivillerden nasıl ayırıyorlar?”

Blix kampta Samarra’da Randevu adlı kitabı okurken Angel kitabın konusunu öğrenmek ister. Blix’in tavrı küçümseyicidir. İçeriğin Samarra’yla hiç ilgisi bulunmayan edebi bir metin olduğunu söyler. Öbürü de daha fazla üstelemez. Elindeki açık saçık kadın fotoğraflarıyla dolu dergiyi gösteren Flake, “Ben de okuyorum” diye dalga geçer. Serseri ruhlu biridir; bir nöbet sırasında boş alanda futbol oynayan küçük çocukların ikram ettiği hurmayı alırken siyahi Başçavuş James’e yakalanır. Hurmayı yemediğini söyleyerek paçayı kurtaracağını sanırken James nefret kusan bir dille onu uyarır: “Eve tek parça dönmek istiyorsan konuşmayacaksın onlarla. Fareler (Iraklıları kasteder) deliklerinden çıkıp pisliklerini yayarlar; veletleri de onların gözü kulağıdır.” Bununla da yetinmez, “Eve dönünce sana bir ufaklık buluruz.” der, Flake’in pedofil olduğunu ima ederek.

Fransız kadın sunucu yine kameraya konuşur: “Kontrol noktasına yaklaşan arabaya askerler el işaretiyle “dur ya da yavaşla” işareti yaparlar; olası bir saldırıyı önlemek için, eğer araba durmazsa uyarı ateşi açarlar.” O sırada kontrol noktasına gelen araba yavaşlamak zorunda olmasına karşın dur ihtarına uymaz. Asker ateş   açar. Kadın sunucu: “24 ay içinde 2000 Iraklı bu şekilde öldürüldü. 60’ının isyancı olduğu doğrulandı. Bu olayların hiçbirinde ABD askerleri suçlanmadı.” Araba, doğurmak üzere olan hamile bir kadını hastaneye yetiştirmek için durmamıştır. Arabayı kullanan, hamile kadının erkek kardeşi genç, sorguya çekildiğinde, “Önce el salladılar, sonra ateş açtılar, neden böyle yaptılar, anlayamadım” diyerek bir yanlış anlaşılmayı ortaya koymuştur. Arabanın içinde ağır yaralanan kadınsa hastanede yaşamını yitirmiş, bebeği de kurtarılamamıştır.  Samarra yerel televizyonu olay hakkında   yayın yapar. Kampa döndüklerinde Angel, “Flake ilk sivilini öldürdü” der. Flake: “Bu ‘kum zencilerinin’ anladığı tek dil şiddet.” Angel genç sürücüyü korur: “Dur işaretini el sallamak olarak anlıyor.” Flake pişmanlık göstermez: “Hacıları temizlemek hamam böceği ezmekten farksız…Şöyle soğuk bir biraya ne dersiniz?” Diğerleri bu öneriyi desteklerken Angel, hamile kadının doğmamış çocuğuyla öldürülmesinden etkilenmiştir; Flake’i rahat bırakmaz: “Hamile bir eşin varsa daha duyarlı davrandırdın.” Tartışma, diğerlerinin” Flake işini yaptı” sözleriyle biter.

Askerler eve dönüş beklerken Albay Ford, yeni gelen bir emirle Samarra’da bir süre daha kalacaklarını duyurur. Üstelik süre belirsizdir. Kötü haber, soğuk duş etkisi yapar. Rush, “izin gününde çalışmak zorunda olan adam gibi” diyerek öfkesini dile getirir. Blix, Angel’e, Samarra’da Randevu kitabının aslında ölümle randevuyu kastettiğini ima eder.

Askerler nöbet sırasında önlerinden gelip geçen iki kız öğrenciye sırnaşır; çikolata vermeye çalışırlar. Çikolatalar yere saçılır, Rush toplar. Siyahi Başçavuş James uzaktan onları izlerken, keşif yapmadan her gördüğünü ellediği, tehlikeye aldırmadığı için Rush’ı paylar. Alanda bombalanan evlerden taşınmış eşyalar vardır. Rush da tepki olarak James’i iterek eski bir koltuğa oturtur; ânında da bomba patlar. Irak medyası bu görüntüyü kaçırmaz, hemen yayınlar. Amerikan askeri üssü güvenlik kamerası da başçavuşun ölümünü gösterir. Askerleri derin bir öldürülme korkusu sarmıştır. İkiz kulelere uzanan siyasi analizler yaparlar; nefret söylemi artar. İntikam duygusuyla bir eve baskın yaparlar. (İki öğrenci kızın evi) Baskın sırasında röportajcı kadına (PRESS) , delil aradıklarını söyler çavuş. Elinde Arapça kağıtlar vardır. Kadının sorularına ciddiye alınamayacak saçma sapan yanıtlar verir.  Evdeki adamı başına çuval geçirerek, iki kızı ve babasının gözü önünde ite kaka götürürler. Röportajcı kadın, “nefes alabiliyor mu?” diye çuvala itiraz eder ama kimse oralı olmaz.

Askerler nöbetteyken babaları götürülen adamın iki kızı okula gitmek için her gün onların önlerinden geçmek zorundadır. Kızların üstü en kaba şekilde aranır. Flake arkalarından bakar, belki de aklından bir şeyler geçiriyordur. Kampta kumar masasında görürüz onu. (“Savaş pokeri”) İçkiler, oyun kartlarındaki kadın fotoğrafları üzerine belden aşağı sarhoş sabuklamaları… Flake’in baskın yaptıkları eve gitme teklifi. Çavuştan gizli baskın yapacaklar.  “Kız (büyük kız Farah), savaş ganimeti “der. Angel ve McCoy itiraz ederler. Kamerayı kapatın, kayıtdışı, uyarıları. “Burada ne yapıyoruz?”; “Irak hükümetine yardım ediyoruz.”; “İşimizi yapıyoruz, düşünmeye gerek yok, biz askeriz, emirleri uygularız”,” Ama buradaki insanlar bizi istemiyor. Ölüp gideceğiz burada.” Rush ve Flake ısrarcı; McCoy onlarla başa çıkamaz. Blix, “çok sarhoşsunuz, yapmayın” dese de boşuna. Angel ve McCoy onlarla birlikte giderler, olayları engellemek için. Görüntü, ABD medyası. Bir asker eşi, çevresinde düğün fotoğrafları, gözyaşları içinde savaştaki eşi için endişelerini, ona olan sevgisini, dönüşünü beklediğini dillendiriyor.

Angel, kaskına kamerayı gizler, gece olan bitenleri gizlice çekmek için. İri yapılı Rush, gece baskını yapıp isyancı arayacağız, havalarında; kendilerine engel olmaya çalışan Mckoy ve Blix’in üstüne yürüyerek onları tehdit eder; Flake de onlara silah doğrultur. Mckoy’un, “kardeşler grubumuzun ahlâki pusulasını yitirip 15 yaşındaki kızdan intikam alacaklar” sözü havada uçar. McCoy’u zorla nöbete gönderirler. Rush, Blix’e, “Git, sen de Şekspir oku”der, alaylı. McCoy’un öfkesi bu kez Angel’e yönelir: “Sen dikizcisin. Tüm o açgözlü, medya dostlarına bir bak, ruhlarını bir talk sov ve kitap anlaşması için satanlara…” Flake’den McCoy’a erkek olmadığı aşağılamasıyla iğrenç küfürler…Rush, “kitle imha silahı arıyoruz” diye dalga geçerek evdeki 15 yaşındaki Farah’ı tacize başlar. Tecavüz gerçekleşir.

Rush gece olanları şikâyet etmemesi için McCoy’un boğazına sarılır, işkence yapar.  ABD’de kumarhaneleriyle tanınmış Las Vegas’ın sır perdesini hatırlatarak, “Vegas’ta olan Vegas’ta kalır, burada olan burada kalır”” diyerek onu tehdit eder. Rush, sorgu videosunda üç maymunu oynar: “Yangını isyancılar çıkardı. Şünni- şii meselesi. İç savaş arasında kalmayı istemeyiz. “PRESS’in videosunda; Farah’ın hapse gönderilen babası, Rush’ın anlattıklarının hepsinin yalan olduğunu söyler. “Ben sünniyim, Sünniler kızımı, babamı ailemdeki tüm kişileri neden öldürsünler, neden evimi yaksınlar?” der. PRESS’in videosu: “Amerikan askerlerinin eve girdiğini gören bir tanık var, sorgulama başladı.” Adam: “Bu bir suç. Biz onların mahkemelerini tanımıyoruz.”

Ekrandaki yazı: “Er Angel’in uzman tarafından psikolojik değerlendirilmesi”: Angel, siyahi başçavuşun bombanın patlayıp ölmesinden çok etkilenmiş.  Geceleri rüya görüyormuş. Videoyu film okuluna girebilmek için çektiğini yineler. “İzliyorlar ve hiçbir şey yapmıyorlar. (ağlar) Ya da insanlar izlesin diye bir video çekiyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar.”

McCoy internet üzerinden babasıyla konuşmaktadır.  “Baba, olayın sorumluluğunu biliyorsun; konuşmak görevim değil midir?” der, tanık olarak ifade vermekte kararlıdır. Babası da muhtemelen onun gibi avukattır, kerli ferli görünüşü o izlenimi vermektedir. “Böyle bir suçlama getirdiğin için askeri mahkemede ilk sorgulanacak olan senin akıl sağlığın” diyerek kaygılarını dile getirir. McCoy: “Umurumda değil. Suç işlendi, dava açılmalı.”

Angel nöbette annesine telefonda, video çekimleriyle övünür; herkes gerçeği öğrenecek, dediği sırada yanı başında bir minibüs durur ve Iraklı iki isyancı onu karga tulumba minübüse bindirirler. Irak medyasında kafası kesilmiş bir Amerikan askeri görüntüsü. Peşi sıra Angel’in kafasının kesilmesi. Videodaki isyancı, “15 yaşındaki kızın intikamı alındı” der.  Bir televizyon haberi: “El Kaideden bir grup işliyor cinayeti, kızın intikamını almak için.” Flake sorguda: “O (Angel) bizim Er Ryan’ımız gibiydi. İyi bir muhabirdi. “İfadesini sulandırmak için sendikacı ağabeyinin ve çocuklarının öldürülüşüne getirir sözü, seçimlerde hile, para pul, mevki ilişkilerinin yozlaşmışlığından dem vurur. Resmi otoritelerin onaylayacağı şeyler söyler. “ McCoy nöbetteydi, hiçbir şey görmedi,  Angel kafasını kaybetti”der. İnternette yüzünü saklayıp sesini değiştiren başka biri konuşur. FBI, Millî Savunma Bakanlığı ve Iraklı isyancılardan korktuğu için kimliğini saklamıştır. Ama bunların anlatılması gerekliymiş.  Ortadoğuda görevdeyken tecavüz olayına tanık olmuş. Yasal nedenlerle ve kişisel güvenliği açısından tarih, yer ve olaya karışan askerlerin isimlerini veremiyormuş.

Rush ve Flake sorgulama sırasında olayları saptırıp yalan üstüne yalan söylerler. Rush cahildir. Kızın her gün önlerinden geçtiğini (kız okula gidiyordu) söylerken “o melek yüzlü sizi havaya uçuruverir”, der; arkadaşının onun geçtiği yolda bombanın patlamasıyla öldüğünü, kızın şüpheli olduğunu ve daha başka ipe sapa gelmez şeyler söyler. Flake, ağzı laf yapan biri olarak, tecavüz olayını inkâr edip “kız istekliydi” iftirasını atar; hamasi konuşmalarla sorguyu yapan askeri görevliyi köşeye sıkıştırmaya çalışır: “Evde silah saklıyorlardı. Çöl zencileri için hayatlarımızı tehlikeye attık. Irak’ı Saddam’dan kurtardık, Irak’a demokrasi getirdik; bir de bizi yargılıyor musunuz? Bu suçtur. Teröristlere yardım ediyorsunuz. “İnternette, “Irak’tan çık” kampanyasından Amerikalı bir kız, tecavüzcülerin cezalandırılması için ağzından köpükler saçarak, Ortaçağ işkencelerini çağrıştıran yöntemler önerir. Son sözü: “Irkçı Nazi piçi için, bir Amerikalının yaşamı, bir Filistinlinin yaşamından çok daha değerlidir. Biz üstün ırkız ya! “

McCoy çapraz sorgudayken tehdit altında nöbete gittiğini, nöbette olduğu için hiçbir şey- yangını da – görmediğini söylemiştir.  Ama asıl ülkesine döndükten sonra, eşiyle birlikte bir barda, içkili, eşi tuvalette makyaj tazelerken basının bir savaş hikayesi anlatması için ısrarı üzerine yaptığı konuşma dikkat çekicidir: “11 Eylül’ün intikamını almak istiyordum, Afganistan’a gittim”, diye söz başlar. Irak için, “Her yerde ölüm, acı … Ne işimiz vardı orada? Bana hiçbir şey yapmamış bir ülkede? Yalnızca emirleri uygulayacaktım. Ekibimden iki adam 15 yaşındaki bir kıza tecavüz ettikten sonra öldürüp cesedini yaktılar. Ben durdurmak için hiçbir şey yapamadım. (ağlar) Arkadaşım kollarımda öldü.” O sırada eşi tuvaletten döner. Röportajı yapan, “Bu bir savaş kahramanı kutlaması” diyerek havayı dağıtmaya çalışır. Yarı sarhoş McCoy’u karısıyla baş başa fotoğraf çektirmeye zorlar. Bardan alkış sesleri yükselir. Kadehler kalkar.  Mutlu aile tablosu. Yoruma gerek var mı? Her şey bunun için değil midir? Ama film burada bitmez. Irak Savaşı’ndan sivil zayiat ve tüyler ürpertici gerçek fotoğraflar gösterilir. (Hele öldürülen çocuklarınkiler!)

DİPNOT:

1)Irak’ın işgalinde kamyon ve taksi şoförü, aşçı v.b. meslekten kişiler bile maddi koşulların cazibesine kapılıp orduya yazılıyorlar. Aralarında yabancı ülkelerden gelenler bulunuyor. Paralı askerlerin, ABD ordusundan sonra Irak’taki ikinci askeri güç olduğu iddiaları var. Özel askeri şirketler, paralı askerlerin hukuki durumu, Irak’taki işgal kuvvetleri v.b. konularda, 9.6.2004, NTVMNSBC, Zeynep Taha’nın makalesine bakılabilir.

 2)  Film ABD’de beğenilmemiş, sert bir biçimde eleştirilmiş, siyasi çevrelerce reddedilmiş; buna karşılık Fransız Cahiers du Cinema tarafından yılın en iyi filmi (2007)seçilmiş. Aldığı ödüller:  Venedik Film Festivalinde (2007, En iyi yönetmen)Rotterdam Film Festivali (2008), BFI Londra Film Festivali ( 2007), Kadın Film Eleştirmenleri Birliği  Ödülleri (2007)