Seçim sandığı Pandora’nın kutusuna mı dönüştü?

Burjuva siyasetinin topluma yalnızca oy pusulasında söz hakkı vermesine karşı bir duruş sergilemeyip buna ortak olmak yapılan pazarlıklara, yaşanılan hukuksuzluklara ve krizlere dair toplumsal muhalefetin yükselmesini engellemektedir.

Seçim sandığı Pandora’nın kutusuna mı dönüştü?

Tilbe Su Aslanpay

Artan işsizlik, liyakatsizlik, yoksullaşma, gericileşme ile gençliğin en büyük kaygısının gelecek kaygısı olduğuna dair tespitimizi yapmak için seçimlerin sonucunu tabii ki beklemedik. Uzun zamandır bunun üzerine yazıyoruz. Kapitalizmin hegemonyası altında siyasal İslam’ın iktidarda olduğu ve kamuculuktan uzak ekonomi politikalarının hüküm sürdüğü bir dönemde Türkiye’de yaşayan genç nüfusun geleceğe heyecan ve umutla bakmasını beklemek bizim için gerçekçi değil. Bununla birlikte iktidarın basiretsizliğinin, seçim süreci boyunca muhalefetin yürüttüğü siyasetin yanıltıcılığının ve gericiliğin galip geldiği seçim sonuçlarının kanayan yaramıza tuz bastığı su götürmez bir gerçek.

Ülkemizde yükselen herhangi bir politik gündemin akıbeti memleketin geleceği üzerinde ciddi etkileri sahiptir. Geleceğimizin hangi ana hatlar altında şekilleneceği bizler için ana tartışma konusu olmaktadır. Son seçimlerde de gördüğümüz gibi asgari müştereklerde birleşme diyerek geleceğimizin pazarlığı yapılmış ve süreç büyük bir hüsranla sonuçlanmıştır. Öyleyse şunu soralım. Yaşam koşullarımız belirlenirken nelerin pazarlığı söz konusu olabilir? Emeğimizin mi, memleketimizin mi, yurttaşlığımızın mı? Peki ya ülkemizi yabancı sermayeye lokma haline getirip sömürüyü katmerlendirmekten, emperyalizmle kol kola girip kültürel, ekonomik, siyasi bağımlılığımızı arttırmaktan çekinmeyen; tacizin, tecavüzün, her türlü sapkınlığın kol gezdiği yapılanmaları lağvetmeyi söz konusu etmeyen bir siyaset halkla yaşam pazarlığına girmiş olmuyor mu?

Cevabımız evet ise bu pazarlık üzerinden özellikle gençler için büyük bir umutsuzluğa ve karamsarlığa sebep olan seçim sonuçları, seçim sandığı ile Pandora’nın kutusu arasındaki benzetmeyi destekler niteliktedir.

Öyleyse başlığımızda da sorduğumuz gibi seçim sandığının niçin umut vaat etmediğini irdelemeye çalışalım.

Gençler, düzenin çelişkileri ile sıklıkla yüz yüze gelmelerine ve yaşadığımız düzene dair şikayetlerini dile getirmelerine rağmen bu çelişkilerin kaynağını doğru tespit edememektedirler. Dolayısıyla oy pusulası onların nezdinde değişim için yeterli bir seçenek gibi görülmektedir. Özellikle AKP’nin yarattığı kültürel yozlaşma, eğitim sisteminde yapılan bilimsellikten ve akılcılıktan uzak değişiklikler, üniversitelere yapılan müdahaleler gençleri okumaktan, araştırmaktan, sorgulamaktan, tartışma kültüründen uzaklaştırmıştır. Eğitim sistemi zarar gördükçe akılcılık yerini hurafelere bırakmış, kulaktan dolma bilgiler karın doyurmaya yetmiştir.

Bir diğer taraftan ise bireyin özgürleşmesi oldukça yanlış anlaşılmış, bireysel kurtuluşun mümkün olabileceği yanılsaması içerisine girilmiştir. Toplumda yaşanılan sorunların nereden kaynaklandığına doğru yanıt verilemediği gibi yaşanılan sorunlarla baş edilemediği zaman psikolojik bunalımlar yaşanmaktadır. Dolayısıyla seçim sonuçları gençlerin kaygılarını tetiklemiş, çaresizlik hissi içerisinde sıkışmalarına sebep olmuştur. Bunların üzerine kapitalizmin aygıtları tarafından kuşatılmış olan gençliğin bu düzenle arasındaki bağı koparabilmek oldukça güçleşmiştir. Bu yüzden sahip çıkılması gereken gerçeklerden taviz verilmemeli, güncele ayak uydurmalıyız, diyerek gençleri kapsamaya çalışırken düzene hapsolunmamalıdır. Çünkü toplumsal öfkenin sandığa sıkıştırılmasına ortak olanların gençlerin çaresizlik duvarlarının örülmesinde payı vardır.

Burjuva siyasetinin topluma yalnızca oy pusulasında söz hakkı vermesine karşı bir duruş sergilemeyip buna ortak olmak yapılan pazarlıklara, yaşanılan hukuksuzluklara ve krizlere dair toplumsal muhalefetin yükselmesini engellemektedir. AKP iktidarının tahribatı ve yaşadığımız afetler dolayısıyla siyasi kararların öneminin gün yüzüne çıkması solun gerçekçiliğine ve siyasetine zemin hazırlamışken düzen muhalefetine ortak olan sol yapılar eliyle bu zeminin üzerine inşa edilebilecek sosyalist örgütlülük harcanmıştır. Yaşam pazarlığına gidildiği yetmezmiş gibi emeğin iktidarından vazgeçilmiş en ayrık muhalif güç olma isteği ağır basmıştır. Dolayısıyla insanca yaşayabilmek için nelerden vazgeçilmemesi gerektiği örgütlenememiş aksine büyük tavizler verilmiştir. Kapitalist düzen ve AKP iktidarı altında her türlü yozlaşmaya maruz kalınmış bir dönemde büyütülmesi gereken toplumsal muhalefeti yaşamımızın pazarlığına girenlere karşı daha güçlü sosyalist bir cephe örerek yaratmak gerekirken sandık oyununa eklenilmiştir. Kapitalizmin çıkmazlarının ve toplumsal sorunların aynı düzen içerisinde seçim sandığı ile düzelebileceğini iddia edenler için oy toplamanın bizi daha da geriye götürdüğü bir kere daha ispatlanmıştır. Bu düzen içerisinde seçim sandıkları değişim talebinin yontulduğu, düzene uyumlu hale getirildiği ve toplumsal öfkenin sıkıştırıldığı bir kutudan öteye gidememektedir. Bu yüzden bu akılla devam edildiği müddetçe seçim sandıklarından ne emekçi halkımız ne de gençlerimiz yararına bir sonuç çıkmayacak, sandıklar Pandora’nın kutusuna benzemeye devam edecektir.

Aslında seçim sandıkları birer kara kutuya dönüşmemiştir. Burjuva siyasetin iktidarı altında kurulan seçim sandıkları emekçi halkın çocuklarına da onların sorunlarına da ne yanıt verebilir ne de umut vaat edebilir. Seçim sabahı ağlayan onlarca gencin çaresizliğinin panzehiri ise kapitalizme ortak olmayan örgütlü sosyalizm mücadelesidir.