Sosyalist toplumun dijital tasarımı (2)
Veri toplama açısından kendini sürekli geliştirebilen dijital teknolojilere yapay zekânın planlama gücü de eklendiğinde kamucu ekonomiyi ihtiyaca dönük bir anlayışla yönetmek mümkün.
Sermayenin güdümünde dönen dijital dünya son günlerde Musk ile Zuckerberg’in kurmaca kafes dövüşü haberleriyle çalkalanıyor. Yaratılan bu tarz yapay gündemlerle ünlü dijital oligarklar kamuoyuna masum ve sıradan insanlarmış gibi gösteriliyor.
Düzen karşıtları bu gerçeği dikkate alarak dijital kapitalizmin kullanıcılar üzerindeki yönetim gücünü zaafa uğratacak teknik önlemler geliştirmek zorunda. Örneğin kapsayıcı bir dijital direniş platformu tasarlayarak kamucu güç odağı yaratma hedefiyle işe başlanabilir. Gerçek dünyadaki tüm antikapitalistler örgüt ya da birey kimliğiyle bu platformda birleşebilir. Şimdiki dijital alt yapının üzerine inşa edilecek olan söz konusu alternatif platform, oligarklar tarafından henüz tam olarak denetlenemeyen yapay zekâ ve benzeri özerk sistemler sayesinde bir güç odağı haline getirilebilir. Öncelikle üye sayısını artırarak veri bağımsızlığı, ücretsiz internet erişimi gibi konularda dijital oligopollerin sömürüsünü deşifre edip kamuoyu yaratmak gerekiyor. Bunu başarabilmek için dijital kapitalizme karşı mücadelenin öncülüğünü yapacak siyasal iradenin küresel ölçekte güç birliği oluşturması önem taşıyor. Antikapitalist dijital tasarım ancak böylesi bir güç birliği sayesinde sosyalist topluma geçişi ütopyadan gerçeğe dönüştürebilir.
Bundan elli yıl kadar önce Şili’de ilk kez seçimle iktidara gelen sosyalist devlet başkanı Salvador Allende, Cybersyn olarak adlandırılan bir projeyi uygulamaya sokarak ülke ekonomisini yazılımla yönetmeyi hedeflemişti. Allende, ABD destekli bir darbe sonucunda Pinochet yanlılarıyla giriştiği silahlı çatışmada öldürülünce iktidara el koyan faşist yönetim bu projeyi hemen iptal etti. O günkü koşullarda sistemleri birbirine bağlamak alt yapıların yeterince gelişmemiş olması nedeniyle zordu. Bugün ise internetle hemen her makine, nesne ve canlı varlık birbiriyle bağlantı kurabiliyor.
Kamucu algoritmalar
Çevre sorunlarının ve sosyal eşitsizliklerin artması nedeniyle yaşadığımız sosyoekolojik kriz temel ihtiyaçlara ulaşmak için paranın tek çare olmadığını bize sık sık anımsatmaya başladı. Örneğin savaş, salgın, deprem gibi olağandışı durumlarda kalabalıklar bankalara değil marketlere koşuyor. Dolayısıyla toprağı, üretimi, tüketimi ve dayanışmayı ortaklaştırmadan insanlığın geleceğini güvence altına alamayız. Özel girişimcilik, rekabet, bilinçsiz tüketim gibi neoliberal döneme özgü anlayışı terk etmeden dünyanın ayakta kalması olanaksız. Kapitalizmin çıkarı için kullanılacak robotik sistemler ve yapay zekâ insanlığın ve dünyanın geleceği için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu bağlamda antikapitalist dijital platformda örgütlenmiş milyonlarca kullanıcı, kamucu altyapı hedefiyle dijital oligopollere karşı mücadeleyi büyütebilir.
Küresel iklim krizi, dünya nüfusunun artması, tükenen doğal kaynaklar, enerji yetersizliği gibi sorunların çözümünü kapitalizmde aramak boşunadır. Çözümün anahtarı, insan ve doğa dostu antikapitalist bir platformun algoritmasına göre işletilecek planlı bir ekonomik modeldir. Kamusal ağ ve dijital platform salt ihtiyaçlara yönelik bir anlayışla herkese, her şeyden yeteri kadarını ulaştırmak için programlanabilir. Planlı ekonomiyi yönetecek teknolojik koşullar yeterince olgunlaştı. Veri toplama açısından kendini sürekli geliştirebilen dijital teknolojilere yapay zekânın planlama gücü de eklendiğinde hedefe ulaşmak mümkün. Sosyal medya milyarlarca veriyi tek merkezde toplayıp işleyebilecek bir altyapıya sahip. Bu hazır alt yapı oligopollerden kamu otoritesine geçtiğinde sosyal medya kavramının da içi dolacak.
Muhalif güç ve irade
Özerk işleyen fabrikalar tarafından temel ihtiyaçları karşılamak için yapılan üretim, insanla fabrika arasında kurulacak kapalı devre iletişimden elde edilen veri akışıyla gerçekleşecek. Algoritma sayesinde tüm ihtiyaçlara ilişkin veriler kayıt altına alınacak. Ürünler sipariş üzerine üretilecek, yapay zekâ üretim fazlasına izin vermeyecek. Özellikle Çin’deki gelişmeler 2030 yılına kadar yapay zekânın her şeyi öğrenme sürecini tamamlayarak üretim süreçlerinde insan davranışını taklit edebilecek düzeye geleceğini gösteriyor. Bugün Çin’de akıllı telefonlar, kameralar, araçlar, scooterlar, toplu taşıma araçları, trafik sinyalizasyon sistemleri, ambulanslar ve dronlar nesnelerin internetine bağlandı. Şimdi de akıllı mutfakların marketlerle entegre edilmesi gündemde.
Dünya genelinde yapay zekâya eklemlenecek yüzde 20 oranında insan gücünün dijital ekonominin işlerliği için yeterli olacağı düşünülüyor. Mühendislik, öğretmenlik, hekimlik gibi mesleklerin dışında kalan diğer iş kollarındaki emekçilerin yerini robotlar ve özerk sistemler alabilir. Yani yüzde 80 oranındaki geniş kitlenin sağlık, eğitim, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçları kısmen ücretsiz, kısmen de yurttaşlık gelirinden karşılanabilir[1].
Sosyalist dijital topluma ilişkin bu tür iyimser öngörülerin büyüsüne kapılmak için henüz erken. Üstelik sanayi devriminden beri teknolojinin bir plan çerçevesinde kapitalizme hizmet amacıyla geliştirildiği yönünde güçlü bir izlenim var. Bu bağlamda dijital teknolojilerin de sermaye sınıfının çıkarlarına yönelik geliştirildiği düşünülebilir. Yine de yapay zekânın bağımsız değişken olarak dijital oligopollerin iktidarını sarsabilecek potansiyele sahip olduğu savı önemsenmelidir. Düzen karşıtı küresel muhalefet, güçlü bir merkezi iradeyle dijital ortamdaki dayanışmayı büyütebilirse kapitalizmin insanlığı sürüklediği kötü son değişebilir.
Not: Bu konuda daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler son iki yazıda referans verdiğim Ütopya’dan Gerçeğe Sosyalist Dijital Toplum adlı kitabı okuyabilir.
[1] Cengiz Köse (2022) Ütopya’dan Gerçeğe Sosyalist Dijital Toplum, Kaynak Yayınları, İstanbul.