CHP içinde yaşanan tartışmalar bugün basının magazin gündemi. Seçim yenilgisi üzerinden CHP’ye yönelik değerlendirmeler, politik, ideolojik ya da programatik bir zemin ya da eksen üzerinden değil, magazin gündemlerini aratmayacak türden bir sığlıkla ele alınıyor. Bu tablo, CHP’nin fotoğrafını resmettiği gibi aynı zamanda basının ve özelde muhalif kalemlerin de niteliğine dair bir çıkarsama sağlıyor. İşin bir boyutu bu.
Ele alınan gündem “değişim ve dönüşüm” kavramlarıyla süslense de yalnızca CHP’deki yönetim değişiminden ibaret. Başka deyişle “Kılıçdaroğlu yerine İmamoğlu” diyenlerle “Kılıçdaroğlu ile devam” diyenlerin çekişmesini konu edinen bir gündem görüntüsü var karşımızda. Görülen tablo, bir hesaplaşmadan daha çok herkesin bir hesabının olduğu yönünde. Bu gündemin gösterdiği açık gerçek ise burjuva siyasetin kirli, kaypak ve pragmatist yüzüdür. Para ilişkileri, sermaye ilişkileri ve hesaplar… Daha yakından bakıldığında ise kimin elinin kimin cebinde olduğu belli değil.
Tartışılmayan, gündem yapılmayan, ele alınmayan ise CHP’nin neyi temsil ettiği, siyasal ekseninin, programının, ideolojisinin ne olduğudur.
Çok uzun zamandır CHP, yüzünü sağa dönen bir partidir. 60’larda “ortanın solu” olarak kendisini tanımlayan CHP, bugün ortanın solundan ortanın sağına geçiş yapmıştır. Özsel olarak ise sınıfsal bir tanımın yapılması gerektiği açık: CHP, bir burjuva siyasi partidir. Hem tarihsel olarak sermaye sınıfının çıkarlarını temsil ettiğinden hem de bugün geldiği yer itibariyle bu karakterini fazlasıyla göstermiştir. CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı bir sağ cephedir. CHP’nin NATO konusunda tutumu nettir: “NATO, demokrasinin güvencesidir”! Emperyalist Avrupa Birliği, CHP için bir demokrasi projesi, uluslararası tekelci finans kurumlarıyla uyum CHP’nin ekonomi siyasetidir.
CHP’nin politik çizgisi bu. Bununla birlikte CHP’nin politik tarzı ise müzmin muhalefetliktir.
Bugün CHP içinde yürütülen tartışmaların bir başka boyutu da Kılıçdaroğlu’nun merkeze konmasıdır. Tez şudur: Kılıçdaroğlu, CHP’yi çizgisinden saptırmıştır. Ancak hem daha düne kadar Kılıçdaroğluculuk yapanların bugün başka şeyler söylemesi bir çelişkidir hem de “değişim” diyenlerin Kılıçdaroğlu’ndan farklı olarak ne söyledikleri belli değildir.
Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı gibi bugün ortada tutarlı bir “ulusal solculuk”, “sosyal demokrasi” ya da “Kemalizm” savunusu da bulunmamaktadır.
Komünistler açısından CHP’nin temsil ettiği siyasal çizginin sınıfsal karakteri, ideolojik ekseni, politik hattı ve programatik çerçevesi konusunda bir tartışma yok.
Ancak mesele sosyalist hareketin bütünü olduğunda ortada bir “sorun” olduğu açık.
Türkiye solunun CHP konusunda tutumu, ikircikli, çelişkili ve hatta daha ilerisini ifade etmek gerekirse CHP ekseniyle belirleniyor. Bu “sorun” yeni bir sorun değil; Türkiye sosyalist hareketinin tarihsel dönemeçlerinde ve önemli kesitlerinde CHP’ye yönelik yaklaşım ve tutum önemli bir politik sorun olarak görülmeli.
Şöyle tanımlanabilir: “Fala inanma, falsız kalma” siyaseti. Bir yanda en keskin teorik ve ideolojik eleştiriler ortaya konurken diğer yanda CHP yörüngesinden çıkamama hali!
Son seçimler, bunun en somut örneği değil mi? “Bir oy Kemal’e, bir oy bize” şeklinde ifade edilebilecek politik tutum, “bir oy Erdoğan gitsin diye” önermesiyle örtülmeye çalışılsa da, somutlukta CHP yörüngesinde dönen bir sol siyaset gerçeğini ifade ediyor. Özünde ise CHP destekçiliğinden başka bir anlama gelmiyor.
Türkiye sosyalist hareketinin CHP ile mesafesi ve ilişkisi hep çelişkili ve tutarsız olmuştur. Çoğunlukla eninde sonunda hep “dolaylı destek” biçimine -şu ya da bu gerekçeyle örtülerek- dönmüştür. 80 öncesinde “faşizme karşı” tutum üzerinden belirlenen siyaset, bugün doğrudan CHP Genel Merkezi’ni ziyaretlere, hatta CHP liderinin afişini sosyalist parti imzasıyla yapacak raddeye varmış, mesafe tayininde yön tamamen kaymıştır. Son seçimlerde ise doğrudan CHP liderine “utanmadan, sıkılmadan” oy çağrısı sosyalist soldan yapılabilmiştir.
Türkiye solunun bir türlü kurtulamadığı müzmin CHP’cilik!
CHP’nin nasıl bir dönüşüm/değişim geçirmesi gerektiği, biz komünistlerin ne gündemi ne de konusudur. Bir burjuva siyasi harekete, komünistlerin akıl vermesi düşünülebilir mi? Akıl vermeyeceğimiz gibi payanda da olmayacağız! Ancak Türkiye solunun önemlice bir kısmının, CHP’nin yörüngesinden çıkamama halini ise bir gerçeklik olarak ortaya koymak zorundayız.
Burada siyasal ve ideolojik bir mücadele verilmesi gerektiği açık. Sosyalist hareketin reformistleşmesi ile devrimcileşmesi arasındaki çizginin belirleneceği yerlerden birisi burasıdır. Seçim sonrası Türkiye solunda görülen “depresyon” halinin temel nedeni tam da CHP yörüngesine girilmesidir: “Bir oy Kemal’e” siyasetinin sonucudur.
Bugün CHP içindeki tartışmalar, burjuva siyasetin pespayeliğinin bir örneğidir. Dün “Kılıçdaroğluculuk” yapanların, bugün CHP’de değişim adıyla Kılıçdaroğlu karşıtı kesilmeleri hangi hesap ve kitapların döndüğünün sadece görünen kısmıdır. Kimin eli kimin cebinde belli değildir. Kimin kime “operasyon” çektiği, bu süreçte hangi güçlerin ve sermaye gruplarının devrede olduğu henüz belli değildir.
CHP, müzminliğin, umutsuzluğun ve iktidarsızlığın adıdır. 43 yıldır değişmeyen bir siyasal çizgidir bu. “Ama Türkiye’nin sosyolojik yapısı bu” diyenler olacaktır. Aslında CHP, Türkiye’de solun, ilericilerin, yurtseverlerin, emekçilerin mücadelesinin önüne yatmış, yol vermemektedir.
Evet değişim gerekmektedir. Değişim önce sol nedir, emek nedir, bağımsızlık nedir, laiklik nedir sorularına yanıt vermekle başlayacak. Solun kendi ayakları üzerinde doğrulması için önce solun ilkeleri ortaya konacak, sonra kimin solcu kimin sağcı kimin de orta yolcu olduğu ortaya konacaktır.
Sosyalistlerin ve komünistlerin görevi ise ülkenin emekçilerine, ilericilerine, yurtseverlerine CHP’yi işaret etmek değildir. CHP’yi izlemek ve
CHP’ye bakmak ise hiç değildir!
Solu örgütlemektir!
Dün CHP’yi işaret edenlerin ise bugün solu örgütlemesi çok kolay değildir!
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın nükleer olmayan hipersonik ekipmanlarla donatılmış bir balistik füzeyi fırlatarak, Batı'ya…
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetiyle 11 yıl 8 ay hapis…
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski basın danışmanı Ahmet Sever, Mustafa Varank’ın açtığı 'Ak trol' davasından…
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan gazeteci Fatih Altaylı, "Olağan ve alışık…