TKH: 106. yılında Ekim Devrimi’ni selamlıyoruz

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Büyük Ekim Devrimi'nin 106. yıldönümünde yayımladığı açıklamada "Sovyetler Birliği’nin var olduğu dönemde insanlık, hem Sovyetler Birliği’nde çok büyük kazanımlar elde etmiş, hem de sosyalist bir düzenin var olması kapitalist-emperyalist blok içerisindeki ülkelerde de azgın sömürü düzeninin kendisini dizginlemesi sonucunu doğurmuştu" denildi.

TKH: 106. yılında Ekim Devrimi’ni selamlıyoruz

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Büyük Ekim Devrimi’nin 106. yıldönümünde sosyal medya hesabından bir açıklama yayımladı.

Yayımlanan açıklamada “tarihler 7 Kasım 1917’yi gösterdiğinde Lenin önderliğinde Bolşeviklerin iktidarı almasıyla Ekim Devrimi gerçekleşmiş, devamında ise Sovyetler Birliği tarih sahnesindeki yerini almıştı” denildi.

“Sovyetler, bütün üretim araçlarının kamu mülkiyetinde olduğu ve toplumsallaştığı; eğitim, sağlık, ulaşım, barınma, gıda gibi en temel ihtiyaçların devlet eliyle sağlandığı; işsizliğin ve gelecek kaygısının ortadan kaldırıldığı bir düzendi” denilen açıklamada “ülkemizin emperyalist işgale karşı verdiği kurtuluş mücadelesini destekleyen ve geçtiğimiz günlerde 100. yılını geride bıraktığımız genç Cumhuriyet’in dostu yine Sovyetler Birliği olmuştur” ifadeleri kullanıldı.

TKH’den yapılan açıklamanın tamamı şu şekilde:

106. yılında Büyük Ekim Devrimi’ni selamlıyoruz

106 yıl önce işçi sınıfının büyük ve görkemli kalkışması ile kurulan ilk işçi devleti insanlık tarihine büyük bir miras bırakmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda kaybeden tarafta olan Rusya’da Çarlık rejimi yıkılmış, tarihler 7 Kasım 1917’yi gösterdiğinde Lenin önderliğinde Bolşeviklerin iktidarı almasıyla Ekim Devrimi gerçekleşmiş, devamında ise Sovyetler Birliği tarih sahnesindeki yerini almıştı.

Savaşların, ekonomik krizlerin, yoksulluğun ve açlığın insanlığın başına musallat olduğu bir dönemde gerçekleşen ve büyük bir umut yaratan Ekim Devrimi, sosyalizmin insanlığın kurtuluşunun tek yolu olduğunu da yaşanan deneyimle kanıtlamıştı. Sovyetler Birliği’nin var olduğu dönemde insanlık, hem Sovyetler Birliği’nde çok büyük kazanımlar elde etmiş, hem de sosyalist bir düzenin var olması kapitalist-emperyalist blok içerisindeki ülkelerde de azgın sömürü düzeninin kendisini dizginlemesi sonucunu doğurmuştu.

Sovyetler Birliği sömürünün ortadan kaldırıldığı bir işçi iktidarıydı. Kamucu bir anlayışla ve merkezi planlamayla ülke kaynakları harekete geçirilerek büyük sanayi ve kalkınma hamlelerine imza atılmış, kısa zamanda savaş ve yıkımdan çıkmış bir ülkeden bir refah toplumuna geçilmiştir.

Sovyetler, bütün üretim araçlarının kamu mülkiyetinde olduğu ve toplumsallaştığı; eğitim, sağlık, ulaşım, barınma, gıda gibi en temel ihtiyaçların devlet eliyle sağlandığı; işsizliğin ve gelecek kaygısının ortadan kaldırıldığı bir düzendi. Bütün yurttaşların kültürel etkinliklere, spor faaliyetlerine rahatlıkla ulaşabildikleri, yıllık tatil ve dinlenmenin ticaretin konusu değil temel haklar olarak kamu hizmetine dönüştüğü bir ülke kuruldu.

Sovyetler, kadınların mutfak esaretinden kurtulup ülke yönetiminde, üretim süreçlerinde, eğitimde, sosyal yaşamda özgür yurttaşlar olarak yerini aldığı bir refah toplumuydu. Ev içi işlerin, çocuk ve hasta bakımının kamusal hizmetler olarak örgütlendiği, kadınları ikincilleştiren bütün geri ilişkilerin tasfiye edildiği bir düzendi.

Sovyetler aynı zamanda dünya halklarının barış içinde yaşayabileceği tek toplumsal düzenin sosyalizm olduğunu göstermiştir. Çok geniş bir coğrafyada farklı ulusların barış ve refah içinde bir arada yaşadığı Sovyetler Birliği aynı zamanda emperyalist barbarlığı da dizginleyen ve karşısında duran bir güç oldu. Ülkemizin emperyalist işgale karşı verdiği kurtuluş mücadelesini destekleyen ve geçtiğimiz günlerde 100. yılını geride bıraktığımız genç Cumhuriyet’in dostu yine Sovyetler Birliği olmuştur.

Bugün Sovyetler Birliği’nin yıkılışı sonrasında ülkemizde ve dünyamızda içinden geçtiğimiz karanlık dönem, sosyalizmin var olduğu dönemle karşılaştırıldığında, bahsedilen kazanımların ne kadar önemli olduğunu çok açık ve ağır bir şekilde gösteriyor.

Sosyalizmin çözülmesinin hemen ardından dünyada ve bölgemizde emperyalizmin saldırgan politikaları ve katliamları eksik olmadı. Sosyalizme karşı yürütülen soğuk savaşta özgürlük ve demokrasi lafzını ağzına sakız edenler bugün dünya halklarına kan, gözyaşı ve yıkım dışında bir gelecek sunmuyor.

Bugün dünya halklarının ve işçi sınıfının önündeki tek kurtuluş yolu Ekim Devrimi’nin mirası ve ışığında yeniden ayağa kalkmak, kapitalist sömürüye, emperyalist barbarlığa son vermektir. Bir yüzyıl önce Ekim Devrimi’ni yaratan büyük insanlık yeniden başaracaktır.