TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: AKP’nin suç dosyasına, on binlerce yurttaşımızın katledilmesi de eklenmiştir

"Yaşadığımız şu anki deprem bir doğal afet ancak bunu bir felaket olarak yaşamaktayız. Milyonlarca yurttaşımızın etkilendiği bir depremde devletin en asgari görevini dahi yerine getiremediği gün gibi açığa çıktı. AKP, yirmi yılı aşmış iktidarında devletin tüm imkanlarını halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere değil, sermaye sınıfının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenledi."

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: AKP’nin suç dosyasına, on binlerce yurttaşımızın katledilmesi de eklenmiştir

Röportaj: Aren Karaelmas

Kahramanmaraş merkezli yaşanan son depremler ülkemiz tarihindeki en büyük felaketlerden biri olarak karşımızda. Pek çok ilimizi etkileyen depremlerde çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybederken, bu felaketin sorumlusu AKP iktidarı yurttaşlarımızı adeta kendi kaderiyle baş başa bıraktı. Ancak halkımız büyük bir özveri ile dayanışma içerisinde yurttaşlarımıza yardım ulaştırmak için canla başla çalışırken, bir dizi siyasi parti, STK, oda, dernek, sendika da bölgede dayanışma merkezleri oluşturdu. Türkiye Komünist Hareketi (TKH) depremin ilk gününde bir  dayanışma çağrısında bulunarak, bölgede kriz masalarını ve dayanışma merkezlerini kurmuş durumda. Biz de TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek ile hem onbinlerce yurttaşımızın canına mal olan bu ağır tablonun sorumlularını hem de TKH’nin dayanışma kampanyasını konuştuk.

Türkiye büyük bir deprem felaketi ve sonuçlarını yaşadı. Bu deprem Türkiye’nin bir kez daha acı gerçekleri gün yüzüne serdi. Genel bir değerlendirme alabilir miyiz sizden?

Öncelikle, tüm Türkiye’nin başı sağ olsun.

Ne yazık ki bu cümleyi AKP iktidarı döneminde kurmadığımız tek bir yıl yaşamadık. Van Depremi, Roboski Katliamı, Soma Katliamı, Batı Karadeniz sel felaketi, Orman yangınları, Bartın maden katliamı ilk aklıma gelenler. Hepsinde AKP’nin halk düşmanı, sermaye dostu politikalarının sonuçlarını gördük.

Yaşadığımız şu anki deprem bir doğal afet ancak bunu bir felaket olarak yaşamaktayız. Milyonlarca yurttaşımızın etkilendiği bir depremde devletin en asgari görevini dahi yerine getiremediği gün gibi açığa çıktı. AKP, yirmi yılı aşmış iktidarında devletin tüm imkanlarını halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere değil, sermaye sınıfının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenledi. Cumhuriyetin tüm kazanımları bu amaç için tasfiye edildi, bunun ardından devletin kurumları birer tabelaya dönüştü. Her yılın sonunda bütçe planları çıkarken diyanete ve cumhurbaşkanlığına dev bütçeler, halkın en hayati ortak ihtiyaçları olan eğitim, sağlık, afet gibi ihtiyaçları için küçük bütçeler ayrıldı. Ancak şimdi daha açık görüyoruz ki, afetler için ayrılan bütçenin bile çadıra, ekipmana, nitelikli kadroya değil, bolca reklama, bankamatik memurlarına, hiçbir işe yaramayan projelere ayrıldı.

İmar afları ile AKP hortumladığı devlet kasasını doldurmaya, kaybettiği oyları toparlamaya çalıştığını unutmayalım. Deprem bölgesinde binlerce bina imar affı ile denetimden çıkarıldı. Beton ekonomisi ile sıcak para girişleri ile bir halk ölüme göz göre göre itildi.
Depremin sonuçlarının bu derece ağır olmasının temel nedeni beceriksizlik değil, siyaseten AKP’nin halkı hep gözden çıkarmış olmasıdır. Bu siyasi bir tercihtir.

AKP’nin suç dosyasına çok ağır bir dosya, binlerce yurttaşımızın ölmesi değil katledilmesi de eklenmiştir.

AKP’nin deprem sürecini yönetirken, önceliğinin sosyal medya kısıtlaması, muhalifleri hedef göstermesi, dayanışma çalışmalarını tehdit etmesini neye bağlarsınız?

Çünkü AKP korkuyor, AKP uzun zamandır da korkan ve meşruiyetini yitirmiş bir iktidar olarak ülkenin tepesinde duruyor.
Pandemi döneminde düşman Türk Tabipler Birliği idi. Barolar bölünürken düşman Türkiye Barolar Birliği idi. Rant projelerini iptal ettirmeye çalışan TMMOB AKP’nin her dönem düşmanı oldu.

HDP’nin kapatılması süreci, İmamoğlu’na getirilen siyasi yasak, gazetecilerin tutuklanması, sokakta, meydanda anayasal hakkını kullanmayan çalışan başta biz komünistlere getirilen yasaklar, gözaltılar… Liste uzun.

Şimdi deprem sürecinde AKP kendisi dışındaki herkesi düşman ilan etmiştir. AKP halkla kavga etmektedir.

Depremle birlikte ortaya çıkan gerçekler bir bir açığa çıkıyor. Sosyal medyadan yayılan paylaşımların çoğu enkaz altında kalan yurttaşlarımızın kurtarılması çağrısı idi. Bu şu demek. Binlerce binada enkaz kurtarma çalışması yok demek. AKP, bu paylaşımları halkın birbiri ile dayanışması ve haber alma verme mekanizması olarak önünü açmak yerine, kendi açıkları ortaya çıkmasın diye kısıtlamaya çalıştı. Yine kendi iktidarının bekasını halkın sağlığından daha önemli gördüğünü bir kez daha görüyoruz.
Baştan söyleyeyim bu kavgayı AKP kaybedecek.

Depremde yıkılan binaların müteahhitleri yurtdışına kaçmaya çalışırken yakalanıyor ya da kayıplara karışıyor ancak AKP bu konuda halen somut bir adım atmış değil. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Zaten ilk üç gün kaçan kaçmış oldu. Kamuoyunda birkaç müteahhit merkeze kondu, ilgi ve tepki onlara yönlendirildi ancak bu bölgelerde onlarca yüzlerce müteahhit aynı suçu işledi. Ve bu suç tek başına da işlenmedi. İmar aflarından bahsettim. Bu suça AKP’de ortaktır. Hatay Valiliği’nin bina kayıt arşivlerinin olduğu tek katlı yapıyı, içindeki belgeleri nakliye etmeden yıkmaya çalışması bu suçun açığa çıkmasını önlemek için yapıldı. AKP’nin attığı ilk adım kendi suçunu ortaya çıkan belgelerin paramparça olması için uğraşmak oldu. Şimdi akın AKP ömrü yeterse bu müteahhitlerle helalleşecek, ama biz hesaplaşacağız.

Son olarak AFAD ve Kızılay gibi kuruluşlar halen daha birçok bölgeye ulaşamamış durumda, oysa TKH Hatay başta olmak üzere diğer illerde kapsamlı bir çalışma yürütmektesiniz, yürüttüğününüz çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Partimiz depremin yaşandığı ilk saatlerden itibaren bir seferberlik başlattı. Depremde enkaz altından çıkan yoldaşımız da oldu, yakınlarını kaybeden onlarca üyemiz de oldu.

Biz komünistler, bu afetlerin bir felakete dönüşeceğini tahmin etmiyoruz, biliyoruz. Bu nedenle de elimizi çabuk tutarak, büyük bir dayanışma kampanyası başlattık. Türkiye’nin dört bir yanından yayınladığımız ihtiyaç listesini, toplanma merkezlerimize ulaştıran yurttaşlarımıza buradan teşekkür ediyorum. Bu dayanışma çalışmamız sürmeye devam ediyor. Deprem bölgesindeki ihtiyaçlar, iki günde bir değişiklik gösteriyor ve partimiz de bölgedeki kriz merkezlerimizden aldığı bilgiye göre ihtiyaç listesini güncelliyor.

Şu ana kadar, oldukça yalnız bırakılan Hatay’da üç noktada, İskenderun, Samandağ ve Serinyol’da koordinasyon merkezlerimiz kurulmuş, onlarca üyemiz ile çalışır durumdadır. Bu merkezlerde toplanan malzemeler mobil ekipler ile evinin önünde, enkaz başında bekleyen ya da arabalar içinde bekleyen yurttaşlarımıza ulaştırılmaktadır. İskenderun’da sıcak yiyecek dağıtımı yapılmaktadır. Özellikle üçüncü ve dördüncü günlerde en hayati ihtiyaç olan çadır ve battaniyeler mobil ekipler ile ara sokaklara ulaştırıldı.

Doğrudan partimize ulaştırılan Hatay ilindeki yardım çağrılarını da bu koordinasyon merkezimiz karşılıyor.

Elazığ, Adıyaman, Malatya, Diyarbakır’da mobil ekiplerimiz, partimize gelen çağrılar üzerine ihtiyaçları özellikle de köylere ulaştırmış oldu.
Bizim bir sloganımız bir vardır. “Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez” deriz.

Tersinden örgütsüz bir halkı en ufağından en büyüğüne hem halk düşmanı iktidarlar hem de bu doğal afetler öldürüyor, yeniyor, yok ediyor. Kentler yerle bir oluyor.

Biz örgütlü güzümüz ile ancak bu yıkımın ağırlaşmasının önüne geçebiliyoruz. Halkın sırtındaki yükü hafifletebiliyoruz. Bunun yeterli olmadığını da gayet iyi biliyoruz. Biz görevimizi yapıyoruz, bu büyük bir sorumluluk bu sorumluluğu yerine getiriyoruz. Daha büyük bir görevimiz var ki, o da yama tutmaz bu düzeni kökten değiştirmek. Buna mecburuz.