TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer: Biz başkayız, emekçilerin iktidarı için mücadele ediyoruz!
"Kim neyi temsil ediyorsa, o olmalıdır, ancak kimse sol adına konuşmayı bırakmalıdır. Çünkü sol laikliktir, çünkü sol anti-emperyalizmdir, çünkü sol kamuculuktur, çünkü sol tarihe sınıflar açısından bakmaktır, çünkü sol aydınlanmacılıktır, çünkü sol burjuva partilerine karşı mücadeledir, çünkü sol popüler olmak ve milletvekilliği hayali kurmak değil, emekçi sınıfların örgütlenmesidir!"
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komite Üyesi Kurtuluş Kılçer, TKH’nin İstanbul’da gerçekleştirdiği etkinlikte yaptığı konuşmada “100. Yılında Cumhuriyet bugün yönünü arıyor. Ya kapitalist Türkiye’nin restorasyonu ya da yeni bir Cumhuriyet ikilemi ile karşı karşıyayız! Yönünü arayan bir Cumhuriyet’in bir kez daha kapitalist yoldan ilerlemesine hayır diyeceksek, kapitalist yolun bir karşı-devrime yol açtığını biliyorsak, yeni bir yol açmak durumundayız. Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, tam da bu noktada Yeni Bir Cumhuriyet programını örgütlemek üzere kendisini tanımlıyor.” diyerek TKH’nin seçime ve mücadeleye bakışını anlattı. Kılçer konuşmasında şunları kaydetti:
“Değerli yurttaşlar, dostlar,
Partimiz Türkiye Komünist Hareketi Merkez Komitesi adına davetimize katıldığınız ve bizleri burada yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkür eder, yoldaşça selamlarımızı iletmek isterim.
Önümüzdeki seçimlerde bir ilk yaşanacak. Dünya komünist hareketinin, dünya işçi sınıfının ve Türkiyeli komünistlerin tarihsel amblemi olan orak-çekiç seçimlerde yerini alacak. Bizler açısından bu seçimlerin bir yeniliği de Partimiz Türkiye Komünist Hareketi’nin genel seçimlere ilk kez katılması olacak. Partimiz TKH, bu seçimlere sosyalizmin temsilcisi olarak giriyor, işçi sınıfının ve emekçi halkın sesi ile laikliğin, bağımsızlığın, kamuculuğun, yurtseverliğin ve devrimciliğin temsilcisi, yeni bir Cumhuriyet, sosyalist Cumhuriyet şiarının taşıyıcısı olarak giriyor!
Bu açıdan bakıldığında Partimizin temsil ettiği çizgi bugün Türkiye siyasetinde özgün bir yere sahiptir. Bu bağlamda ve bu etkinlik vesilesiyle Partimiz Türkiye Komünist Hareketi hakkında birkaç noktayı belirtmek isteriz.
Değerli dostlar,
Türkiye Komünist Hareketi her şeyden önce Türkiye’nin yeni komünist partisini kurmak için yola çıktı. Bu yeni kavramı, Türkiye solunda kötü bir algıya sahiptir. Yenilik adına, Türkiye sosyalist hareketinde likidasyonları yaşadığımız örnekleri çok iyi biliyoruz. Bu açıdan temelleri 1920 yılında Bakü’de atılan ülkenin komünist partisinin mirasını geleceğe taşımak kimliğimiz olurken, sosyalizmin tarihsel mirasını yüklenmekten geri durmadan aynı zamanda sosyalizmin makus talihini kıracak bir iddiayı göstermesi bakımında bugünün türkiyesinde yeni bir iş yapıyoruz. Evet, Türkiye’de yeni bir komünist örgütlenme, yeni bir sınıf partisi, yeni bir devrimci mücadele hattı, yeni bir örgütlenme, yeni bir devrimci iddia gerekiyor. Çünkü 12 Eylül faşizmi üzerinden 40 yıl, AKP iktidarı üzerinden 20 yıl ve ülke tarihinin en büyük halk direnişi olan Gezi üzerinden yaklaşık 10 yılı geride bırakıyoruz. Bütün bunlarla birlikte Cumhuriyet’in 100. Yılında sosyalizmin bu topraklarda yeniden örgütlenmesine, yeni bir işçi sınıfı hareketine, yeni bir Cumhuriyet şiarına ve bu ülkenin ilerici ve emekçi toplumsal damarlarıyla buluşmuş gerçek bir komünist partisine ihtiyaç bulunuyor!
Çünkü herkes sözünü söyledi! Aynı suda iki kere yıkanılamayacağını biliyoruz. Türkiye Komünist Hareketi, yeni solculuğun, liberalizmin, reformizmin, parlamenterizmin bugün ortalığı sardığı bir siyasal iklimde devrimci ilkelerinden, Marksist teoriden, büyük tarihsel geleneğinden taviz vermeden ve bu değerleri kıskançlıkla koruyarak yeni bir mücadele hattının temellerini atıyor! Aynı suda iki kere yıkanılmayacaksa, yeni bir yol açmak gerekiyor!
Adımızdaki Hareketi’nin bir anlamı burada aranmak durumundadır. Adı parti olan yüzlerce tabela partisi var. Türkiye Komünist Hareketi, tabela partilerinden geçilmeyen bir ülkede emekçi halkın, cumhuriyetçilerin, ilericilerin, yurtseverlerin ve işçi sınıfının partisini kurmak üzere yola koyulurken, böylesi bir partinin tam da bu güçlerin buluştuğu bir zeminde ortaya çıkacağını çok iyi biliyor. Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, öncelikle, bu hareketi işçi sınıfının partisi haline getirme hedefinde olan bir parti olarak tanımlanabilir.
Değerli yurttaşlar,
Çünkü 100. Yılında Cumhuriyet bugün yönünü arıyor. Ya kapitalist Türkiye’nin restorasyonu ya da yeni bir Cumhuriyet ikilemi ile karşı karşıyayız! Yönünü arayan bir Cumhuriyet’in bir kez daha kapitalist yoldan ilerlemesine hayır diyeceksek, kapitalist yolun bir karşı-devrime yol açtığını biliyorsak, yeni bir yol açmak durumundayız. Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, tam da bu noktada Yeni Bir Cumhuriyet programını örgütlemek üzere kendisini tanımlıyor. Düzen muhalefetinin restorasyon programına, ya da demokratik Cumhuriyet adıyla liberalizm programına karşı doğrudan emekçi sınıfların ekonomik, politik ve tarihsel çıkarlarını temsil eden, sosyalist Türkiye programını savunmaktadır. Bizim yeni bir Cumhuriyet şiarımız, emekçilerin bağımsız laik cumhuriyetini, sosyalist Cumhuriyeti ifade etmektedir. İşte bu yüzden TKH, yeni bir mücadele hattını temsil ediyor!
Değerli dostlar,
Biz lider partisi değiliz! Burjuva siyasetin bir biçimi olarak gördüğümüz liderlik kültü ve tarzını değil, doğrudan örgütlü bir partiden yanayız! Tek adam rejimlerine karşı olduğumuz gibi tek adam yönetimlerine de karşıyız! Biz program, kurul, örgüt, partisiyiz! Son dönem burjuva siyaset kültürünün sol içine nasıl nüfuz ettiğini herkes görüyor. Algılarla sosyalist mücadele verilemeyeceğini çok iyi biliyoruz! Bu yüzden de Partimiz yeni bir siyasal tarzı temsil etmektedir.
Değerli dostlar,
Tam da bu yüzden Biz algıyı değil olguyu örgütlemeye çalışıyoruz! Bugün burjuva basının parlattığı partilerden değiliz. Hatta Partimize yönelik sessiz bir sansürden bile bahsetmek abartı sayılmamalı. Solu düzene bağlamak, düzen muhalefetinin ihtiyaç duyduğu meşruiyeti solu meze ederek karşılamaya çalışanların kişiler ve şahıslar üzerinden parlatılan bir sol siyasete karşı yeni bir siyasal tarzı ortaya koymaya çalışıyoruz. Ne yazık ki bugün politik etki, internette algı yaratmaya indirgenmiş durumda. Birileri algı yaratarak solculuk yapıyor, biz olguyu örgütleyerek mücadele yürütüyoruz. TKH’yi farklı kılan olgulardan birisi de budur. Program nedir, neyi savunuyoruz, hangi hattı temsil ediyoruz? Düzen siyasetinin hangi hattına destek olunuyor, ya da düzen siyasetinin hangi hattına yamanılıyor sorusuna sorulmadan bir algı dünyasında yaşanılıyor. Bu soruların sorulmadığı popüler bir algı dünyasında solculuk olmaz! Burjuva medyaya şirin gözükerek solculuk olmaz! hele hele devrimcilik hiç olmaz!
“NATO demokrasinin güvencesidir” diyen CHP lideriyle biz el sıkışmayız! CHP ve HDP’nin arasını yapmak üzere kendimize misyon yüklemeyiz. NATO’cu bir siyasal çizgiyi meşrulaştıran bütün girişimlerin solculukla uzaktan yakından ilgisi olduğunu düşünmüyoruz!
ABD emperyalizmiyle, AB emperyalizmiyle sorunu olmayanlarla, şeriatçı Şeyh Sait anması düzenleyenlerle örneğin biz komünistlerin arasında büyük bir mesafe vardır. Yetmez Ama Evetçilerin buluştuğu Konferanslar düzenlenleyenlerle milletvekilliği pazarlığı adına bu durumu sessizlikle geçiştirilmesini biz doğru bulmayız. Bugün sorulması gereken şudur: Hangi hattayız? Olgulara değil algılara bakılarak siyaset yapılan bir iklimde yaşıyoruz. Bilerek böylesi bir algı dünyası yaratıldığını da çok iyi biliyoruz. Algıların, olguların üzerini örttüğü bir ortamda, TKH bambaşka bir politik hattı temsil etmektedir.
Bir de burada şunu söylememe izin veriniz. Solculuk internet üzerinden geyik muhabbeti değildir. Laiklik, anti-emperyalizm, Cumhuriyetçilik, kamuculuk değil de sol adına kazak muhabbeti döndürüldüğü bir sosyal medya kültürüyle de emekçi sınıfların sorun ve talepleri söz konusu olduğunda gayri-ciddi buluyoruz. Nedir bu? Bu ülkenin solu bu değildir. Bu ülkenin devrimci geleneği bu değildir. Bu ülkede sosyalist siyasetin ciddiyeti bu hiç değildir!
Türkiye Komünist Hareketi, algının olgunun üzerini örtmesine karşı da mücadele yürütecektir. Kim neyi temsil ediyorsa, o olmalıdır, ancak kimse sol adına konuşmayı bırakmalıdır. Çünkü sol laikliktir, çünkü sol anti-emperyalizmdir, çünkü sol kamuculuktur, çünkü sol tarihe sınıflar açısından bakmaktır, çünkü sol aydınlanmacılıktır, çünkü sol burjuva partilerine karşı mücadeledir, çünkü sol popüler olmak ve milletvekilliği hayali kurmak değil, emekçi sınıfların örgütlenmesidir!
İşte bu yüzden buradan gür sesle söylemek isteriz.
Biz başkayız, emekçilerin iktidarı için mücadele ediyoruz!
Biz başkayız, düzen partileriyle masaya oturmayız!
Biz başkayız, NATO’dan çıkacak, Gümrük Birliği anlaşmasını iptal edeceğiz.
Biz başkayız, tarikatları dağıtacak, zorunlu din dersini kaldıracağız!
Biz başkayız,
Değerli dostlar, yurttaşlar,
Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. Yılında ülkemiz yeni bir yol ayrımında mı? Türkiye bir dönüm noktasında mı? Önümüzdeki seçimlere böylesi bir anlam yüklenebilir mi? Bu soruların yanıtları, aynı zamanda Türkiye’nin geleceği açısından ve özelde seçimlere yönelik tutumda belirleyici bir anlama sahiptir.
100 yıl önce kurulan Cumhuriyet, 12 Eylül cuntasıyla birlikte başlayan bir karşı-devrim süreciyle ve 20 yıllık AKP iktidarıyla birlikte bütün değerleriyle tasfiye edilmiş, adlı adınca yıkılmış, yerine yeni bir rejim kurulmuştur. Bu rejimin en önemli niteliği sermayenin gerici ve çıplak diktatörlüğünden başka değildir. Anayasada yazan, Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir tanımı kağıt üzerinde bir sözden ibarettir. AKP karşı devrimi, 1923 Cumhuriyeti’ni yıkarken ülkeyi bugün mafya, tarikat, patron rejimi haline dönüştürmüştür. Bugün AKP eliyle kurulan rejim, çıplak bir kapitalizmden başkası değildir. Tam da bu nedenle, Cumhuriyet’in 100. Yılında AKP rejimiyle hesaplaşılması gerekiyorsa, aynı zamanda kapitalizmle de ve sermaye sınıfıyla da hesaplaşmak gerekmektedir. Bu hesaplaşma yapılmadan AKP karşıtı her tür muhalefet, kapitalist restorasyon anlamına gelecektir. Biz komünistler, kapitalizminin restorasyonuna değil, kapitalizme karşı mücadele hattını temsil ederken, ülkenin temel ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel bir sorunlarının çözümünün bir restorasyon programından geçemeyeceğini söylüyoruz.
Değerli dostlar,
Bir karşı-devrim olarak 20 yıllık AKP iktidarının bugün ülkeyi büyük bir yıkıma sürüklediğini biliyoruz, görüyoruz. Kurulan rejim tarikat rejimidir, kurulan rejim mafya rejimidir, kurulan rejim haramilerin saltanıtıdır, rant, yağma ve talan düzenidir. Taksime cami, ayasofyaya cami ve Türbana özgürlük adıyla yürütülen dinci propaganda tam da bu nedenle dinin arkasına saklanılmış hamaset siyaseti olarak büyük bir kandırmacıdır. 20 yıllık iktidarın sonunda bugün önümüze gelen seçimler aynı zamanda AKP eliyle kurulan rejimle hesaplaşma seçimidir. Bu açıdan Mayıs ayında yapılması kuvvetle muhtemel olan seçimler, Türkiye’nin nasıl bir yola gireceğini belirleyeceği açısından önemli bir seçimdir. AKP’nin 20 yıllık karabasan rejiminden kurtulmak mümkündür ve bu ülkenin komünistlerine bu açıdan tarihsel bir görev düşmektedir.
Öncelikle değerli dostlar,
Bugün Anayasa bir kez daha ihlal edilmektedir. Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanlığı adaylığı mevcut anayasaya göre mümkün değildir. Ancak yargıyı kullanacak, hukuku ayaklar altına alacak ve adaylığını ilan edecektir. Zor, hile, yalan, baskı, manipülasyon, provokasyon, şiddet… Her türlü yolu kullanacaklar. Bütün bu oyunları bozacak tek güç emekçi ise halkın kendisidir. O yüzden önümüzdeki seçimler AKP ve MHP’nin temsil ettiği gerici ve faşist iktidara karşı mücadele ile karşı karşıyayız. Bakınız, şeriatçı terör örgütü olarak kabul edilenler Cumhur İttifakı’na dahil ediliyor, domuz bağı ile anılanlar Meclise taşınacak. Artık kendi içlerinde bile siyasi cinayet işlemekten geri durmayan bir iktidar bloğu ile karşı karşıyayız. Cihatçı terör örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının korunduğu ve kollandığı, yağma ve yolsuzluğun ekonomik düzen haline geldiği bir kesitte, AKP-MHP blokunun geriletilmesi, karşı-devrimin yenilgiye uğratılması Türkiye’nin ilerici mücadelesi açısından büyük bir öneme sahiptir.
Biz komünistler, bu tarihsel bilince sahip olarak seçimlerde AKP ve MHP tarafından temsil edilen gerici-faşist rejimden ülkenin kurtulması için üzerimize düşen sorumluluğu yapacağız.
Ancak değerli dostlar,
Ne Türkiye ne de emekçi halkımız kırk katır mı kırk satır mı ikilemine mahkûm değildir. Ölümü gösterip sıtmaya razı olmak dışında emekçilerin başka seçenekleri bulunuyor. Bugün ne yazık ki ülkemizde, AKP-MHP gerici faşist rejimine karşı düzen siyasetinin bir başka kanadı umut diye pazarlanmaktadır. Buna büyük bir itirazımız var.
CHP’nin başını çektiği ve kamuoyunda altılı masa diye bilinen düzen muhalefeti yerli yerine oturtulmalıdır. Karşımızda Millet İttifakı adıyla ortaya çıkan siyaset, adlı adınca ülkenin yeni bir sağ cephesidir. CHP ortanın solundan merkez sağa kayarken, Millet İttifakı’nın temel bileşenlerinin doğrudan sağ partilerden oluşması, türkiye’nin yeni bir Truva atı olarak karşımızdadır.
Davutoğlu’nun ya da saadet Partisi’nin gericilik konusunda AKP’den ne farkı vardır?
Akşener’in temsil ettiği siyasal hattının, faşizm konusunda MHP’den ne farkı vardır?
Babacan’ın, AKP’nin 20 yıldır uyguladığı ekonomi politikasından farklı söylediği nedir ya da Kemal Derviş’ten ne farkı vardır?
Altılı Masa tarafından ilan edilen mutabakat metnine yakından baktığımızda gördüğümüz açık olarak şudur: Tam bir sermaye programı, aynı zamanda emperyalizmle uyum programıdır. Buradan ülkenin ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel temel sorunlarının çözümü mümkün değildir. AKP eliyle kurulan rejiminin tadilatına soyunan bir program, istibdat rejiminden kurtulmak adına büyük bir aldatmacıdır.
Altılı Masanın mutabakat metnine bakınız: laiklik yok, tek bir kelime bile. Kamuculuk yok, devletçi ekonomi yok. İstanbul Sözleşmesinin adı bile anılmıyor. Emperyalizme karşı tek bir başlık yok.
Biz komünistler, bir yandan AKP ve MHP gerici faşist blokuna, istibdat rejimine karşı mücadele ederken, aynı zamanda sermayenin bir başka kanadının AKP rejiminin tahribatlarını tadil programına destek olmak gibi görevimiz bulunmuyor! Tam tersine bu programa karşı emekçi halkı uyarmak gibi büyük bir görevle karşı karşıyayız!
Değerli yurttaşlar,
Önümüzdeki seçimlerde en çok tartışılan konularından bir tanesi de böylesi bir politik gerçeklikte cumhurbaşkanlığı seçimleri. Öncelikle şunun altını bir kez daha çizmek isteriz. AKP’ye ve AKP eliyle kurulan rejime kökten karşıyız, ancak bu rejimin sonlanması için burjuvazinin herhangi bir kanadına ise kefil olmak gibi bir zorunluluğumuz ve öncelliğimiz ise asla bulunmuyor!
Bu açıdan cumhurbaşkanlığı seçimlerini merkeze koyan bir yaklaşım yerine ülkenin kurtuluşunu merkeze koyan bir yaklaşımın doğru yol olduğunu düşünüyoruz. Bugün sol siyaset, aday tartışmasından çıkmalı, ülkenin temel iktisadi, toplumsal ve siyasi sorunlarının nasıl çözüleceğini halka anlatmalıdır. Adaylık tartışmasının bir parçası olmak büyük bir tuzaktır ve dolu dizgin düzen siyasetinin parçası haline gelmenin yollarından birisidir.
Ancak sorulacak, öyleyse cumhurbaşkanlığı konusunda yanıtımız kısa ve nettir: Erdoğan’a hayır, ancak İmamoğlu’na da Kılıçdaroğlu’na kefil değiliz! Biz solcuyuz, onlar düzenin yolcusu!
Bugün başka bir fikre ihtiyaç var: Bu fikir ülkenin ve emekçilerin kurtuluşu adına yeni bir Cumhuriyet fikridir! TKH olarak, işte bu fikri örgütlemek üzere seçimlere giriyoruz ve Cumhuriyetin 100. Yılında yeni bir yönünü göstermeyi ve örgütlemeyi önümüze koymuş bulunuyoruz!
Değerli dostlar, yurttaşlar,
Seçimlere Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, sosyalist bir güçbirliği çatısı altında girmektedir. Sosyalist Güç Birliği tek başına bir seçim işbirliği değil. Aynı zamanda Türkiye’de bağımsız bir sol odağın yaratılması, toplumsal bir seçenek haline gelmesi için kuruldu. Sosyalist Güç Birliği, düzen siyasetinin parçası olmadan düzeni, sermayenin bütün kanatlarını ve düzenle ara köprü işlevi gören reformizmi karşıya alarak kendisini tarif etmiştir. Partimiz TKH, Sosyalist Güç Birliği’nin daha etkin bir politik odak haline dönüşmesi ve bu misyonu yerine getirmesi için üzerine düşen siyasal sorumluluğu yerine getirecektir. Sosyalist Güç Birliği seçimlerde ortak bir zemin olarak görev yapacak bununla birlikte seçimlerden sonra da devrimci bir mücadele cephesinin kurulmasının da zemini olacaktır.
SGB bileşeni olarak partimiz Türkiye Komünist Hareketi, sosyalizmin temsilcisi olarak kendi adıyla seçimlere katılacağını buradan bir kez daha ilan eder! Türkiye’nin bir dönüm noktasında bulunduğu koşullarda, Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, oylar sosyalizme şiarıyla seçimlere katılacak! Buradan İstanbul aday tanıtım toplantısında bütün emekçi halkımıza, ilericilere, yurtseverlere ve bütün sosyalistlere solculara küçük bir çağrımız olacak!
Gelin sosyalizme güç verin! Gelin sosyalizmin yeni bir mücadele hattı örmesine omuz verin! Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasına sıkışan bir politik tabloda, her yurttaşın iki oyu bulunuyor. TKH olarak, sosyalizm adına, ikinci oylarınıza talibiz!
Oylar sosyalizme, oylar orak-çekiçe!”