TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer: NATO'cular Amerikaya, Fethullahın yanına!
"Kadın sporculara tahammül edemiyorlar! Resim sergilerine saldırıyorlar, kovuşturma başlatıyorlar! Bizzat valilikler tarafından içkinin yasaklanmasının yolunu arıyorlar! Karma eğitimi hedef haline getirip, şeriat düzeninin önünü açıyorlar! Bilimi, sanatı, eğitimi değil kafaya takılan fesi ülkenin milli değeri görüyorlar!"
Türkiye Komunist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer’in katılımıyla gerçekleşti. Kılçer basın toplantısında seçim sonrasında Türkiye’nin içinde bulunduğu tabloyu değerlendirerek “Seçimler geride kaldı. Seçimlerden sonra ortaya çıkan tablo, bu ülkenin geleceği açısından ciddi bir tehlike barındırmaktadır. Ekonomik kriz bütün ağırlığıyla ülkenin üzerine çökmüşken, bugün ülkemizin üzerine bir başka karanlık daha çökmüştür. Yobazlık ve gericilik, doğrudan yaşam tarzına müdahale ediyor, Erdoğan tarafından cesaretlendiriliyor ve anayasa değişikliği önerisiyle Türkiye geri dönülmez bir noktaya taşınmak isteniyor, adım adım din devletine doğru bir yönelişin politik ortamı yaratılıyor!” dedi.
Gericiliğin saldırıya geçtiğini ifade eden Kılçer “Bugün yobazlık ve gericilik, büyük bir saldırıya geçmiştir. Seçimlerden sonra ülkemizin üzerine çöken ekonomik kriz ve yobazlık bugün emekçilerin ve toplumun, ülkemizin önündeki en büyük sorundur!” değerlendirmesinde bulundu.
Yurttaşlara laikliği savunma çağrısında bulunan Kılçer şunları söyledi:
Kadın sporculara tahammül edemiyorlar! Resim sergilerine saldırıyorlar, kovuşturma başlatıyorlar! Bizzat valilikler tarafından içkinin yasaklanmasının yolunu arıyorlar! Karma eğitimi hedef haline getirip, şeriat düzeninin önünü açıyorlar! Bilimi, sanatı, eğitimi değil kafaya takılan fesi ülkenin milli değeri görüyorlar! Sokakta el ele tutuşan gençlere, şort giyen kadınlara tacizin ve saldırının ardı arkası kesilmiyor!Tarikatlardaki çocuk şiddetine, istismarına ve tecavüzüne laf etmeyenler insanların cinsel yönelimi üzerinden kin ve nefret kusuyorlar! Herkesi tehdit ediyorlar, herkesi düşman görüyorlar, kin, nefret ve ırkçılıkla laikliği ortadan kaldırmak için hareket geçmiş bulunuyorlar. Türkiye’de laikliğin tasfiyesine karşı büyük bir mücadele verilme dönemidir! Laikliği savunmak için buradan bütün yurttaşları boyun eğmemeye çağırıyoruz!”
Kılçer basın toplantısında şunları kaydetti:
Seçimler geride kaldı. Seçimlerden sonra ortaya çıkan tablo, bu ülkenin geleceği açısından ciddi bir tehlike barındırmaktadır. Ekonomik kriz bütün ağırlığıyla ülkenin üzerine çökmüşken, bugün ülkemizin üzerine bir başka karanlık daha çökmüştür. Yobazlık ve gericilik, doğrudan yaşam tarzına müdahale ediyor, Erdoğan tarafından cesaretlendiriliyor ve anayasa değişikliği önerisiyle Türkiye geri dönülmez bir noktaya taşınmak isteniyor, adım adım din devletine doğru bir yönelişin politik ortamı yaratılıyor!
Bugün yobazlık ve gericilik, büyük bir saldırıya geçmiştir. Seçimlerden sonra ülkemizin üzerine çöken ekonomik kriz ve yobazlık bugün emekçilerin ve toplumun, ülkemizin önündeki en büyük sorundur!
Ne yazık ki seçimlerden önce mücadelenin sandık ve Meclis siyasetine indirgenerek ülkenin, emekçilerin ve Cumhuriyet’in karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikelerin bertaraf edilemeyeceği ortaya çıkmıştır. Düzen muhalefetinin durumu ortada. Sağa karşı sağ cephe olarak adlandırdığımız Millet İttifakı ve CHP, bu ülkenin emekçilerini ve ilericilerini yarı yolda bırakmıştır. Yarı yolda bırakacağı açıktı. AKP gitsin diye yaratılan sahte umutlar bugün tel tel dökülüyor!
Meclis, şeriatçı partilerin temsilcileriyle ve emperyalist finans merkezleriyle uyumu savunan partilerin milletvekilleriyle doldurulmuştur. Bugün Meclis şeriatçıların, parababaların, NATO’cuların doluştuğu bir Meclis haline gelmiştir. Bugün ülkenin karşı karşıya kaldığı bu karanlıktan çıkış, bugünkü Meclis bileşimiyle mümkün değildir. Milletvekilliği olmayı ya da Meclis’te bulunmayı solculuk diye pazarlayanların da ne kadar etkisiz kaldıkları da artık gün gibi ortadadır!
Öncelikle şunun altını çizmek isteriz. Bugün ülkemizin önündeki bu tehdit ve tehlikeye karşı iş başa düşmüştür. Ülkemizin emekçi halkı, ilericiler, cumhuriyetçiler, yurtseverler bugünkü tabloya boyun eğerse tıpkı İran’da olduğu gibi iş işten geçecektir. Bu gidiş hayırlı bir gidiş değildir, bu süreç Türkiye açısından daha iyi bir gelecek anlamına gelmeyecektir. Ülkemiz seçimlerden sonra önemli bir yol ayrımına gelmiştir!
Değerli yurttaşlar,
Gün geçmiyor ki, yobazların, gericilerin ve din devleti isteyenlerin açıklamaları, müdahaleleri ve baskısı eksik olmasın. Her gün tarikatlar, cemaatler, Diyanet ve gerici kalemler Türkiye’yi adım adım din devletine, teokratik bir devlete dönüştürmenin gayreti ve hesabı içindeler.
Sadece tarikat ve cemaatler değil doğrudan devletin valileri bile anayasal bir ilke olan laikliğe taban tabana zıt kararlar almaktadırlar. Doğrudan insanların yaşam tarzına müdahale eden kararlarla karşı karşıyayız. Müzik konserleri iptal ediliyor, açılan resim sergilerine savcılar soruşturma açıyor, içki yasakları geliyor, karma eğitim hedef tahtasına oturtuluyor, sokakta başı açık insanlara yönelik tehdit ve saldırılar artıyor!
Sadece bununla sınırlı değil. A Milli Kadın Voleybol takımının Avrupa Şampiyonu olması bile yobaz ve gericiler tarafından saldırıya uğrayabiliyor. Bu normal değildir. Kadın düşmanlıklarını saklamayadıkları için ülkenin gururu olan kadın sporculara saldırmaktan çekinmeyecek bir cesaretle karşı karşıyayız. Bu durum normal görülemez, asla kabul edilemez!
Öncelikle Avrupa Şampiyonu olan kadın sporcularımızı buradan kutlarken yobaz ve gerici saldırılar karşısında kadın sporcularımızın yalnız olmadıklarını ifade etmek isteriz.
Biliyoruz ki onlar kadına düşman! Ülkenin başarı kazanmış sporcularına bile tahammül edemeyenlerin yarın nelere tahammül edemeyeceklerini düşünmek bile istemiyoruz!
Değerli yurttaşlar,
Doğrudan insanların hayat tarzına müdahale başladı. İstanbul Valiliği tarafından verilen karar, şeriatçı bir parti tarafından destekleniyor ve hatta daha ilerisine gidilerek ruhsatlı içki satan kurumlarda dahi içkinin yasaklanması gerektiği açık açık beyan ediliyor.
Hem de büyük bir yalanla, manipülasyonla ve algı yaratılarak. Suçun doğrudan alkolle bağlantılı olduğu gerekçe gösterilerek büyük bir manipülasyon yapıyorlar. Ancak ülkemizde suçun, suç örgütlerinin, çetelerin, mafyanın kim oldukları ise unutturulmak isteniyor. Bugün uyuşturucu ticaretiyle kimlerin içli dışlı olduğu açık! faşist çetelerin uyuşturucu işiyle doğrudan bağlantılı oldukları ve doğrudan sermaye hatta AKP’nin yanında duran kara paracıların bu işin içinde olduklarını söylemeden, bu duruma tek kelime etmeden yobazlık konuşmaya devam ediyor. Bu büyük bir sahtekarlık ve tam bir manipülasyondur!
Bu ülkede suçun istatistiği çıkarılacaksa herkesin bakması gereken temel yer eğitimdir. Bugün cezaevlerinde adli suçluların eğitim durumları, ülkemizdeki çürümenin doğrudan eğitimle olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir.
Ancak mesele bununla bitmiyor. Cemaat ve tarikatlarda yaşanan ahlaksızlıklara, cinsel tacizlere, çocuk istismarı ve tecavüzlerine tek laf etmeyenlerin bugün alkol ile adli suçları yan yana getirme çabası tam bir sahtekarlıktır.
Buradan Hizbullahçılar, yobazlar, gericiler tarikat ve cemaat içindeki ahlaksızlıklara bakmadan, buraya tek laf etmeden kendilerini ahlak bekçisi olarak ilan etmeleri timsah gözyaşı dökmekten başka bir şey değildir. Türkiye’yi adım adım Taliban rejimine çevirmek isteyenlere izin vermeyelim! Türkiye’yi yeni bir İran yapmak isteyenlere geçit vermeyelim!
Kadın sporculara tahammül edemiyorlar!
Resim sergilerine saldırıyorlar, kovuşturma başlatıyorlar!
Bizzat valilikler tarafından içkinin yasaklanmasının yolunu arıyorlar!
Karma eğitimi hedef haline getirip, şeriat düzeninin önünü açıyorlar!
Bilimi, sanatı, eğitimi değil kafaya takılan fesi ülkenin milli değeri görüyorlar!
Sokakta el ele tutuşan gençlere, şort giyen kadınlara tacizin ve saldırının ardı arkası kesilmiyor!
Tarikatlardaki çocuk şiddetine, istismarına ve tecavüzüne laf etmeyenler insanların cinsel yönelimi üzerinden kin ve nefret kusuyorlar!
Herkesi tehdit ediyorlar, herkesi düşman görüyorlar, kin, nefret ve ırkçılıkla laikliği ortadan kaldırmak için hareket geçmiş bulunuyorlar!
Türkiye’de laikliğin tasfiyesine karşı büyük bir mücadele verilme dönemidir! Laikliği savunmak için buradan bütün yurttaşları boyun eğmemeye çağırıyoruz!
Değerli yurttaşlar,
Bütün bu adımlar açık ki, yeni bir anayasa sürecinin öncesinde gündeme gelmektedir. Erdoğan 12 Eylül cunta anayasasının karşısına sivil anayasa söylemi ile çıkmakta, yeni bir oyun kurmaktadır. Cunta anayasasına karşı sivil bir anayasa tam bir kılıftır! Cuntayı gösterip şeriat maddelerini anayasaya koyacaklar! Sivil anayasa söyleminin arkasında laikliğin tasfiyesi bulunmaktadır.
Ülkemizde en büyük tehlike budur ve bu tehlikeye karşı bugün mücadeleyi yükseltmek ülkenin en başta ilerici aydınlarının büyük bir sorumluluğu olarak karşımızdadır.
Biz ülkenin komünistleri olarak, cunta karşıtı görünüp, sivil anayasa söylemi ve güzellemesi yapanların özünde laikliği tamamen anayasadan çıkaracak bir sinsi plan içinde olduklarını biliyoruz. Daha düne kadar kendilerine demokrat diyenlerin nasıl bir istibdat rejimi kurdukları ortada değil mi? Cunta anayasası deyip 12 Eylül faşist cuntasının dayattığı zorunlu din dersine nasıl ses çıkarmadıklarını iyi biliyoruz. Cunta anayasası deyip cunta döneminin otoriter yönetimini aratmayan bir rejim kuranların anayasa gündemi bugünden mücadelesi örülmesi gereken önemli bir gündem olarak halkımızın temel mücadele başlığı haline gelmelidir.
Değerli yurttaşlar,
Anayasayı değiştirme planları yapan AKP’nin kurduğu rejim ortada. Bu rejimin ekonomi politikası da bugün herkes tarafından görülmektedir. Bankalar karlarına kar katıyor, yandaşlar ihaleden ihaleye koşuyor, patronlar servetlerine servet biriktiriyor. Bugünkü ekonomik düzenden memnun olanlar belli. Patronlar ve yandaşlar!
Ancak ekonomik krizin bütün yükünü ise ülkenin mutlak ve büyük çoğunluğu emekçiler ödüyor. Enflasyonla ödüyor, hayat pahalılığı ile ödüyor, düşük ücretle ödüyor, konulan yeni vergilerle ödüyor, gün geçmeden yapılan yeni zamlarla ödüyor!
Bugün yoksulluk ve işsizlik ülkenin acı gerçeği! İnsanlar açlık sınırında çalışmaya mahkûm bırakılıyor! Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, sabır istiyor, şükür dememizi bekliyor!
Yoksulluğun sabrı olmaz, sömürünün şükrü olmaz! Emekçilerin, alınterinin hak mücadelesi vardır. Bugün yandaşlar, zenginler, Süslümanlar para içinde yüzecek; halkın büyük çoğunluğu ise yoksullukla mücadele edecek. İşte AKP’nin gerçek yüzü budur!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomideki sıkıntıların psikolojik olduğunu söylüyor! Böylesi bir absürd, mantık dışı ve bilim dışı bir tespiti halkımızın takdirine bırakıyoruz. Daha düne kadar faiz-enflasyon konusunda neler söylediklerini biliyoruz. Daha düne kadar dinin arkasına saklanarak faize nas diyenlerin bugün nasıl çark ettiklerini iyi biliyoruz. Bu düzen faiz ve rantla ayakta durmaktadır. Açıktır ki ülkemizin gelmiş geçmiş en rantiyeci partisi ise AKP’den başkası değildir.
Ülkenin bütün değerlerini özelleştirme adıyla emperyalist şirketlere peşkeş çektiler, ülkenin ormanlarını, madenlerini, arazilerini ranta açtılar, limanlarını sattılar, ancak doymadılar!
Doymak bilmiyorlar. Halkı açlık ve yoksullukla baş başa bırakıp şimdi de sebep psikolojik deyip sabır ve şükür talep ediyorlar!
Değerli yurttaşlar,
Bu açıdan din onların yağma ve rant düzeninin kılıfından başka bir şey değildir.
Daha düne kadar ekonomi şaha kalkacak, enflasyon tek haneye düşecek, döviz düşecek, Türkiye’nin ekonomik temelleri sağlam diyenlerin bugün meseleyi psikolojiye bağlaması ve sonrasında sabır beklemesi tam bir aldatmacadır!
Sorun psikolojik değildir. Sorun sömürü düzenidir, yağma düzenidir, rant düzenidir, yandaş düzenidir, yolsuzluk düzenidir! Bu düzenin sahibi ise AKP’dir ve bugünkü yoksulluk ve işsizliğin baş sorumlusu olarak AKP, iktidardan gitmediği sürece bu sorunların çözülmesi de mümkün değildir!
Bu düzen mafya, müteahhit, çete ve tarikat düzenidir!
Değerli yurttaşlar,
Bir konuya daha değinmek istiyoruz. Biliyorsunuz AKP’nin yalanlarından ve propagandalarından birisi de *milli ve yerli edebiyatıdır*. Milli ve yerli deyip Amerikancılıkta ve İsrailcilikte en önde giden ise kendileridir!
Kanlı Pazar olarak tarihe geçen günleri hatırlayan var mı? 1969 yılında Amerikan 6. Filosu İstanbul’a gelmiş, solcu ve devrimci gençler protesto etmiş, Dolmabahçe Camiinde toplanan gericiler ise solcu gençlerin protestosuna saldırmıştı. İki işçinin katlediliği gün, ülke tarihine Kanlı Pazar olarak geçmişti. Dün Amerikan 6. Filosuna dönerek secde duran gericiler bugün iktidardalar ve bize yerli ve milli edebiyatı satıyorlar ancak bugün Amerikan 6. Filosunun güvertesine çıkmaktan utanmıyorlar.
Daha geçen ay, Ağustos ayında Akdeniz’de Amerikan 6. Filosu’nun uçak gemisine ABD’nin Türkiye elçisi ile birlikte çıkan Erdoğan’ın damadını herkes iyi bilmeli ve bellemelidir. Dün Amerikan 6. Filosuna karşı secde edenler, bugün Amerikan 6. Filosunun güvertesine intikal etmişlerdir!
ABD emperyalizminin uçak gemisinde ABD elçisiyle fotoğraf çektirmek övünülecek bir durum değildir! Ülke güvenliğimizin kimlere teslim edildiğinin açık fotoğrafıdır!
Sabah akşam batı karşıtı kesilip Amerikan uçak gemisinde Amerikan elçisiyle verilen poz AKP zihniyetinin NATOcu kimliğinin ispatıdır!
Daha düne kadar FETÖ’nün arkasında ABD emperyalizmi var diyenlerin, Gülen’i Amerika koruyor diyenlerin bugün ABD uçak gemisinin güvertesinde poz vermesi tam bir skandaldır. Ne yazık ki ülkemizin güvenliği bu zihniyete teslim edilmiştir.
Aslında ülkemizin güvenliğinin ABD emperyalizmine teslim edildiğinin fotoğrafı halkımıza milli ve yerli diye yutturulmaktadır.
Dün 6. Filoya secde duranlar, bugün 6. Filonun güvertesine inmişlerdir!
Değerli yurttaşlar son söz olarak şunu söylemek isteriz!
NATO’cular Amerikaya, Fethullahın yanına!”